Şu An Batmakta Olan Geminin Duvarlarına Resim Yapmaktasınız

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Ve Brecht bir gün, Hitler’e ses çıkarmayan “makus talihlerine” razı sanatçılara seslenmiş: “Sizler şu an batmakta olan geminin duvarlarına çiçek resimleri yapıyorsunuz ve bunun adına sanat diyorsunuz.”
Sizler de bu faşist dönemin sanatçılarısınız, hem de bizim sanatçılarımızsınız.

Öldürülen insanlarımızla ilgili haberlerin ardı ardına geldiği, Türkiye’nin çıkmaz sokaklara girip, yolunu iyiden iyiye yitirdiği, bizden olanın bizden olana vurdurulduğu şu günlerde bu kaçışınız, bu saklanışınız nerede?

Cizre’de sokağa çıkma yasağı, elektrik, su, ekmek yokluğu çekildi, cenazeler kaldırılamadı sizin maddeye giren ve onu kendi şekline sokan, can veren fikirleriniz neredeydi?

İhsan Çaralan’ın da dediği gibi (11.09.2015-Evrensel), çözüm sürecinin şemsiyesi altında üç yıl süren ‘çatışmasızlık’tan bugünlere de 1 Kasım’ın  AKP’nin bir ‘seçim zaferi günü’ olması için sürüklenirken, nerede kaldı sizlerin kötülüğe, kötülere, insanın insana kulluğunu yok etmeye yönelik işleviniz?

İnsanla, Nesnel Gerçeklik Arasındaki İlişkiyi Kurmak

Artık kükre!

Sen mükemmeli ve ideal güzelliği arayansan, bu “yangın yerinde” susma!

İnsanla nesnel gerçeklik arasındaki ilişkiyi kur!

Gerçeği ara, yorumla, bu ahmakça gidişi böğründen bıçakla.

Sanatın duygu ve düşüncenin maddi bir malzemeden, sesten veya sözden faydalanarak heyecan ve hayranlık uyandıracak bir şekilde ifadesi olduğunu unutma!

“Şehitler ölmez, vatan bölünmez”in kuruluğuna, duygusal sığ coşmalara karşı vatandaşlık hakkını kurcala, devleti ve devletin yapısını, siyasal rejimi kökünden salla.

Artık ‘Kurşun Eritmeye’ Başlamalısın

Sanat, tamamen insana ait bir faaliyetse, toplumdan soyutlanmamış sanat ve siyaset, sanat ve toplum arasında kaçınılmaz bir ilişki ve etkileşim, aynı zamanda farklılıklar yaratma aracıysa, Sanat Sosyolojisi de işte bu zorunlu ilişkiler nedeniyle kendine bir varlık alanı bularak bilim dalı olmuşsa… Kardeşim, bacım, ağabeyim, ablam artık oyalanma.

Tiyatro, opera, bale rejisörleri, balerinler, baletler, sahne teknisyenleri, müzisyenler, operacılar, ışıkçılar, koreograflar, kostümcüler, heykeltıraşlar, ressamlar, sinemacılar, oyuncular, dramaturglar ve tüm aydınlar Nâzım’ın deyişiyle artık “kurşun eritmeye” başlayın.

7 Haziran seçiminin sonuçlarını kabullenemeyen Erdoğan-Davutoğlu ekibinin 1 Kasım’da erken seçim dayatmasındaki amaçlarının en azından “AKP’nin tek başına iktidar olması”na odaklandığını; bunu başarabilmelerinin tek gerçekçi olanağının ise “HDP’nin barajın altında bırakılması” olduğunu anla.

AKP’nin topluma dayattığı savaş politikalarını sanatınla karşıla!

Türkiye’yi Allah Da Koruyamayacak

Hiç kuşku yok ki, halka karşı savaş cümlelerini kullanan her iktidarın kaybettiği gibi AKP de kaybedecek.

Kandırılan, soyulan halklar, savaşı başlatan Kaçak Saray’ın Sultanı’na yanıtını er ya da geç verecek.

Biliyoruz, Kaçak Saray’ın Sultanı ve geçici AKP hükümeti tarafından devreye sokulan savaş politikaları ülkeyi kaosa sürüklüyor. İç savaş burnumuzun dibinde. Buna karşı toplumun milliyetçi kesiminden sadece Sultan’ın istediği biçimde protestolar geliyor. Oysa Kaçak Saray’ın Sultanı ve şürekâsının niyeti apaçık ortada… Bölgede yaşananlar ilerideki süreçlerde daha ciddi bir savaş pozisyonuna dönüşecek ve o zaman Türkiye’yi “Allah” da koruyamayacak.

Artık kafanı topla!

Barışı Örmek Zor

Farkında mısın, ‘90’lı yıllarda yaşanan savaşın daha da azgını bugün AKP eliyle yeniden ateşlendi. Sultan, ‘90’lı yıllardan bu yana gelişen ve çığ gibi büyüyen bir halk hareketinin olduğunu unutuyor, halka karşı savaş açmanın bedelinin hesabını bilemiyor. Türkiye halklarının artık ciddi anlamda barış istediğini görmezden geliyor.

Barışı örmek zor dostum.

Tamam da barış ile savaşmak daha da zor.

Savaş olgusuna dayanan her iktidar nasıl kaybetmişse Sultan da kaybedeceğini bilmiyor, bilemiyor.

Bir an önce sesini çıkar, müzakerelerin başlaması, savaşın durdurulması için aç ağzını yum gözünü.

“Başkanlık sistemi” için halka ve barışa savaş açan Sultan’a engel ol.

İnsanlarımızın yaşam alanlarını yok etmek isteyen iktidar karşısında birleş ve sesini yükselt.

Ülkenin ve halkın ateşe atılışını seyretmekle kalma, Sultan’ın tezgahladığı oyuna “dur” de.

Hiç Mi Rahatsızlık Duymuyorsun

Ülkenin pek çok kentinde HDP binaları, Kürtlere ait işyerleri, evler yakılıp yıkılıyor. Batı illerinde çalışan Kürt işçiler saldırıya uğruyor. Şehirlerarası yolcu otobüsleri saldırılardan yılıp kontak kapatıyor. “Seçim”den söz etmek giderek olanaksızlaşıyor.

Rahatsızlık duymuyor musun?

Kendisini geliştiren ve devrimci dinamiklerle toplumsal dönüşümleri oluşturan aydın ve sanatçıların sesine neden ortak olmak istemiyorsun?

Tekelci, pazarlayıcı ve emek sömürücü zihniyet toplumun gelişmesine mani olmakta… Günümüzün hegemonik benmerkezci düzeni yaşamın tüm alanlarını gasp ediyor. Sen susmaktan utanmıyor musun?

Haydi Eyleme

Etkili bir silah olan sanatı yaşamla bütünleştirme fırsatını kullanmalıyız.

Gösterişten ibaret olan meta toplumunu yıkmalı, sanatsal bir dünya ve toplum kurmalıyız.

Bizimkisi erklerin olmadığı bir yaşam düşüdür.

Bu amaçla, aklın kalıplara sığdırılmış tabusal düşüncelerini kırmalı ve kabuklarını parçalamalıyız.
Yani an eylem zamanıdır.

Batmakta olan geminin duvarlarına çiçek resimleri yapmayı artık bırak.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla