Fırat Güllü ve Murat Kemaloğlu
Bu metin, Mimesis Tiyatro/Çeviri-Araştırma Dergisi’nin 14. sayısında (Mayıs 2008) yayınlanmıştır.
Batı’da 80’lerde Brechtyen paradigmadan uzaklaşmayı ifade etmek amacıyla “Brecht yorgunluğu” olarak adlandırılan bir dönem yaşandı. Sözü edilen dönemde yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan postmodern eğilimler, işe ilk olarak sanatın, Brecht’in de dahil olduğu modernist sanatçılar kuşağı tarafından, uç noktada politikleştirilmesine ve “büyük anlatılar” olarak bahsedilen çeşitli toplumsal ideolojilerin “hizmetine” verilmesine” karşı çıkarak başladılar. Ancak 90’lı yıllarla birlikte bu durum, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ve iki Almanya’nın birleşmesinin de etkisiyle farklı bir hal almaya başladı ve Brecht “ilk dönem oyunları” olarak nitelenen oyunlarıyla adeta yeniden keşfedilmeye başladı. Bu keşfi Brecht’in postmodern kuramlar aracılığıyla okunup okunamayacağı yolundaki tartışmalar ve onun tiyatronun işlevini yeniden tanımlamaya yönelik çabalarına yönelik bir ilgi takip etmektedir.
Türkiye’de ise farklı bir sürecin işlediği söylenebilir. Türkiye’de tiyatronun günümüze oranla çok daha fazla toplumsallaştığı ve politize olduğu 1960’ların ikinci yarısı ve 1970’li yılların başında yaşanan yoğun Brecht ilgisinin, Batı’dakine benzer bir biçimde 1980’li yıllardan itibaren sönümlenmeye başladığı kolayca gözlemlenebilir. Bu dönemden itibaren Brecht oyunlarının unutulmaya yüz tuttuğu ya da nostaljik amaçlarla sergilendiği, bir dönem çok yoğun biçimde yürütülen çeviri faaliyetlerinin Mitos-Boyut Yayınları’nın kapsamlı projesi dışında neredeyse durduğu –ki bu projeye yönelik ilginin tahmin edilenin çok altında kaldığı doğrudan yayıncının yaptığı bir değerlendirmedir- bir dönem yaşandı. Bu dönem için belki de sadece üniversite tiyatrolarının Brecht oyunlarına dönük, yoğun olmayan, ancak düzenli bir ilgisinden bahsedilebilir. Batı’da 90’larla birlikte başlayan ve Brecht’i yeniden yorumlamayı amaçlayan yeni yaklaşımlara dönük ilgi ise sadece Agon Dergisi çevresinde yürütülen ve fazla genişleyemeden sönümlenen bazı tartışma girişimlerinden ibaret kaldı. Aynı tartışmaların bir sonucu olarak yayınlanan Elizabeth Wrigt’ın “Postmodern Brecht” adlı çalışması konuyla ilgili Türkçe’ye çevrilmiş yegane eser olmaya devam etmektedir.
* * *
Mimesis’in bu sayısında Batı’da 90’lardan itibaren yeniden canlanan Brecht’e yönelik ilgi üzerine bir dosyanın ilk bölümünü yayınlıyoruz.. İki bölümden oluşacak bu dosyada yer alan yazı ve çeviriler temelde iki ana başlık altında toplanabilir: i) Brecht’in ilk oyunları ve bu oyunlara dönük postmodern ilgi ve ii) 30’lu yılların deneyselci öğreti oyunlarının hedeflerini yeniden hayata geçirme girişimleri. İlk başlıkla ilgili olarak kaleme alınan “Genç Brecht ve Erken Dönem Oyunlara Yönelik Postmodern İlgi” adlı makale temelde iki ana bölümden oluşuyor: İlk bölümde Brecht’in erken dönem oyunları olarak adlandırılan Baal (1918), Gecede Davul Sesleri (1919), Kentlerin Cangıllarında (1921) ve Adam adamdır (1924) üzerine tarihsel bir analizle desteklenmiş bir değerlendirme yapılmaya çalışılırken, ikinci bölümde bu oyunların 1990’larla birlikte farklı bir bağlamda yeniden popülerleşmesinin nedenleri araştırılmaya çalışılıyor. Konuyla ilgili farklı bir bakış açısı sunan Marc Silberman imzalı “Postmodernleştirilmiş Bir Brecht mi?” başlıklı yazı dosyada ilk bölümün ikinci makalesi olarak yer alıyor. Eski bir Demokratik Alman Cumhuriyeti vatandaşı ve 1990-1995 yılları arasında Brecht Yıllığı’nın editörü olan Silberman, özellikle 1990’ların Yeni Dünyası ve birleşmiş Almanyası bağlamında yeni bir Brecht’in nasıl olması gerektiği yolunda okuyucuya zihin açıcı (ya da karıştırıcı) sorular soruyor.
Dosyanın öğreti oyunlarıyla ilgili ikinci kısmını ise sonraki sayıda yayınlayacağız.