İlker Aslan, Fırat Güllü, Bora Tanyel
Bu metin, Mimesis Tiyatro/Çeviri-Araştırma Dergisi’nin 13. sayısında (Ekim 2007) yayınlanmıştır.
Giriş
Sanatsal üretim koşulların hazırlanması ve sonuçları bağlamında “deneysel-eğitsel” bir anlayış benimsemiş olan ve “alternatif olma iddiasındaki” her tiyatro topluluğu için sona erdirdiği bir çalışma dönemi, sonuçları kamusallaştırılması gereken kolektif bir deneyimdir. Tiyatro Boğaziçi (TB) bu geleneğin savunucusu bir tiyatro topluluğu olarak, prodüksiyonlarının ve yürüttüğü özel çalışmaların sonuçlarını, gerek kendi içerisinde, gerekse alternatif tiyatrolar ortamında tarihselleştirmeyi “teatral-politik” bir refleks üretmeye her zaman özen göstermiştir.
Bu yazı, söz konusu geleneğin devamı olarak TB gündemini iki seneye yayılan bir çalışma ve sergileme dönemi boyunca uzunca bir süre işgal eden, kurgu üzerinde yapılan revizyonların ardından iki ayrı dönemde bir kaç kez sahnelenen ve yoğun yapısal ve estetik tartışmaların ardından rafa kaldırılmasına karar verilen bir projenin ardından ele alınacak “değerlendirme yazısı” olacaktır. Ancak, yazıya verilen başlığın da ima ettiği gibi, bu değerlendirme sadece projenin kendisi üzerinden değil, kaçınılmaz olarak projenin hazırlanış koşulları üzerinden sonuçları da içerecek ve TB’nin 2005 sonrası dönemine sınırlı bir ölçekte de olsa ışık tutacaktır.
Değerlendirme yazısı önce temanın ve kurgu önerisinin çıkış süreci üzerinde duracak ve ardından oyunun iki ayrı döneme yayılan her iki versiyonu ve hazırlık süreçleri hakkında bilgilendirmede bulunacaktır.
Bir tür süreç analizi başlığını verebileceğimiz bu birinci bölümün ardından, Egemen’in Masumiyeti’nin sanatsal üretim koşullarının hazırlanışındaki, deneysel-eğitsel anlayış ve alternatif olma iddiası ile ters düşen ve dolayısıyla projeyi hedeflerinden uzaklaştırmış olan, genel tutumlar/pratikler soyutlanacak ve benzer çalışmalar örgütlemek isteyen topluluklar için bir kıssadan hisse sunulmaya çalışılacaktır.
Yazının son bölümü ise seyirci ile buluşan nihai versiyonun özet bir dramaturjik-estetik eleştirisini içerecek ve ekte oyunun her iki versiyonun sinopsislerini paylaşacaktır.
I. Egemen’in Masumiyeti Süreç Değerlendirmesi ve Genel Bilgilendirme:
Egemen’in Masumiyeti çalışması üç dönemde tarihselleştirilebilir:
i- Temanın ve Oyun Önerisinin Ortaya Çıkış Süreci (Mart 2005-Mayıs 2006):
Tiyatro Boğaziçi, 2005 yılının ilk aylarından itibaren, yaşanan yapısal sorunlara çözüm oluşturmak amacıyla bir tartışma sürecine girdi. Bu yapısal sorunlar, TB’nin farklı mesleklerde çalışan ve asıl mesleklerinin yanı sıra tiyatro yapan üyeleri ile teatral faaliyetlerini asli meslek olarak yürüten ve çeşitli alan faaliyetlerinde (kadın tiyatrosu, çocuk tiyatrosu, Kürt tiyatrosu, kulüp faaliyeti danışmanlığı, vs.) özelleşen diğer üyelerinden oluşan parçalı yapısının işleyişine dair sorunlarla ilgiliydi.[1]
Bu sürecin sonunda Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun (BGST) bütün birimleri için geçerli olan ilkesel yaklaşımının hayata geçirilmesi üzerinde uzlaşıldı ve Tiyatro Boğaziçi, BGST yapısına pratik birlikteliğin sağlanacağı bir “minimum çalışma düzeni” örgütlemeyi vaat etti.
BGST yapılanmasına özgü bir kavram olarak minimum çalışma düzeni, pratik birlikteliğin sağlanması dışında üyelik kriterlerinin oluşturulmasına da hizmet etmekteydi. Bu anlayışa göre “minimum çalışma düzeni”ne üzerinde anlaşılan “minimum”da katılmak (sözgelimi, haftada 1 ya da 2 gün ortaklaşılan tematik bir çalışma) Tiyatro Boğaziçi üyesi olmanın minimum kriteri olarak tarif ediliyor ve üyelerin her birinden eğitim, araştırma, oyunculuk, reji, tasarım gibi alanlarından birisinde düzenli faaliyet göstermesi bekleniyordu. Minimum çalışma düzeninin ötesinde farklı ve ek sorumluluklar almak isteyen üyelerin var olması gerektiği de vurgulanıyor ve bu üyelerin birer kültür ve tiyatro aktivisti olarak Tiyatro Boğaziçi’nin avantgard ve muhalif kimliğinin inşasına ve sürdürülmesine ciddi katkı sunacak unsurlar olduğu düşünülüyordu.
Alınan bu kararlar sonrasında Mart 2005 itibariyle Tiyatro Boğaziçi minimum bir çalışma düzeninin inşası amacıyla “toplumsal cinsiyet olarak erkeklik” teması etrafında çalışmalarına başladı. Bu dönemde haftada iki günlük bir çalışma düzeni oluşturulmasına karar verildi ve çalışmaların içeriğinin vücut çalışmaları, doğaçlamalar ve okuma faaliyetleri üzerinden yürütülmesi eğilimi ortaya çıktı.
Çalışma bir eğitim-araştırma faaliyeti olarak kurgulanmakla beraber çalışmanın olası sonuçlarından birisinin, değişen yoğunluklarda birer iş yaşantısına sahip ve asıl meslekleri yanı sıra tiyatro yapan üyelerin ağırlıklı sorumluluk almasının kışkırtılacağı bir prodüksiyon olabileceği düşünülüyordu. Diğer üyeler ise bu minimum çalışma düzeni içerisinde ya arka-plan okumaları ya da kendi programlarına göre sahne-üzeri bağlamında ilişkileneceklerdi.
Bu aşamada bir çalışma koordinasyon grubu oluşturuldu. Koordinasyon grubunun görevi, erkekliğin kuruluşu ve yeniden-üretilişi temalarını temel alan doğaçlama önerilerini sahneye taşımaya dönük organizasyonel sorumluluk almak ve çalışmalarla ilgili yürütülen tartışmaları koordine etmekten ibaretti.
İlk dönemde oluşturulan yaklaşık on beş kadar sahne parçasından beşi seçilerek Haziran ayı içerisinde BGST üyelerine sunuldu ve bu parçalardan bazıları kullanılarak bir oyun oluşturma fikri BGST içinde tartışmaya açıldı. Ardından Ağustos ayıyla birlikte başlayacak yeni çalışma dönemine bir kurgu oluşturarak başlama kararı alındı. Kurguyu oluşturma görevi Fırat Güllü, Bora Tanyel, Metin Göksel ve İlker Aslan’dan oluşan bir proje grubuna verildi.
Ortaya konulan hedefler yeniden hatırlandığında -ki bunlar çalışmanın demokratikleştirilmesi, arka-plan okumalarının ve araştırmalarının verimliliği, sahne üzeri malzeme zenginliği gibi hedeflerdir- sahne üzerinde bir zenginlik ve hareketlilik sağlanmakla beraber, minimum çalışma düzeninde yaşanan bazı katılım sorunları ve yer yer yeniden üretilen reji tiyatrosu eğilimi gibi sorunlar nedeni ile “çalışmanın demokratikleştirilmesi”, “arka-plan okumaları ve araştırmaları” gibi hedeflerde istenilen seviyeye yaklaşıldığını söylemek doğru olmaz.
ii- İlk Versiyonunun Ortaya Çıkışı ve Sergilenmesi (Ağustos-Aralık 2006):
Proje grubu 2005 Temmuz ayında, yeni çalışma dönemi öncesinde bir kurgu önerisi hazırladı. Bu öneri hazırlanırken ilk çalışma döneminde grup tarafından üretilen doğaçlamalardan yararlanılmasına ve bunların tutarlı bir biçimde bir araya getirilmesine özen gösterilmişti.
Oyunun bu ilk versiyonu iki perde şeklinde önerilmişti. Birinci perde doğum, çocukluk, ergenlik, delikanlılık temaları üzerinden erkekliğin kuruluşunu ve masum bir bebeğin azılı bir erkeğe nasıl dönüştürüldüğü sergileyecekti. İkinci perde ise yetişkinlik dönemini ele alacak ve bir hovardalık gecesinde bir trafik kazasıyla rezil bir şekilde ölümüne dek geçecek süreçte erkeğin “seçimlerini” ve “erkek kimliğini nasıl yeniden ürettiğini” ele alacaktı.
Bu iki perdenin kurgusal bağı ise sınıfsal-sosyal konumu netleştirilen ve ailesi, eşi ve işi ile ilgili evreni genel hatlarıyla sunulan Egemen adlı merkezi bir karakterin üzerinden sağlanacaktı. Bu merkezi karakter üzerinde ilerleyecek kurgu aynı zamanda onu iki ayrı düzlemde gösterecek[2] ve bununla da yetinmeyerek, “Egemen’in hayatının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden aktığı” bir porno sinemada geçecekti. Bu yapısı ile öneri, yazım faaliyetlerini destekleyen, minimum katılım seviyesini daha yukarıya taşıyan ve TB’nin o dönem yaşadığı mekân sorununu hesap dışı bırakan iddialı bir çerçeve taşıyordu.
Bu kurgu önerisi ile birlikte önce kurgunun kendisinden çok TB üyelerinin bu kurgu önerisine yaklaşımı tartışıldı; çünkü bu önerinin kabulu ile TB iki farklı tercihten birini önüne koyacaktı. Birincisi, minimum çalışma düzenin işletilmesine daha çok olanak veren, merkezi bir karakterin olmadığı, farklı çalışma mekânlarına uyarlanabilecek, doğaçlama pratiklerinin yine sürdürülebileceği tek perdelik ve erkekliğe dair farklı toplumsal durumların kolajlanacağı görece gelişkin bir köşebaşı anlatısı üzerinden ilerlemekti. İkincisi ise yukarıda çerçevesi paylaşılan öneri üzerinden daha zorlayıcı bir hedef gözetmek ve yazım faaliyetlerini de üstlenecek bir reji grubu varlığını onaylamaktı. Projeyi yürüten ekip içerisinde bu konuda farklı eğilimler varolmakla beraber sonuç itibariyle genel eğilimin ikincisinden yana olduğunu belirtmek gerekir.
Oyunun ana iskeletinin kurulacağı Ağustos-Aralık dönemi içerisinde Tiyatro Boğaziçi’nin en önemli sorunlarından birisi çalışma salonu ayarlayabilmek olmuştu. Kasım ayına kadar olan dönemde Pazar günleri uzun çalışmalar yapılarak değerlendirildi. Bunun dışında ihtiyaç duyulduğunda yapılacak ek çalışmalar grup üyelerinin inisiyatifine bırakıldı. Kasım ayına gelindiğinde bu çalışma ritminin yukarıda özetlenen ve zaman içerisinde değişikliğe uğrayan kurguyu sahneye taşımak için yeterli olamayacağı anlaşıldı. O tarihe kadar sadece ilk perdeye ait sahnelerde ilerleme sağlanabilmişti; ikinci perdeye ait sahneler için aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Bu noktada grup Kasım ayında çalışma sayısını arttırma ve Aralık ayında oyunu sergileme kararını aldı. Ancak yoğunlaşan, minimum seviyesi sürekli yukarı taşınan ve “parçalı yapının koordinasyonundan” çok “toplu seferberliğini” beraberinde getiren çalışma temposuna rağmen, ikinci perde ve genel anlamda oyun tam anlamıyla tamamlanamadı. Proje ekibinin kararı oyunun bu halini seyirci karşısına çıkarmak, belli sayıda oynamak ve gelen eleştiriler doğrultusunda yeniden ele alarak tamamlamak şeklinde oldu. Bunun üzerine oyun 2005 yılının son günlerinde ve 2006 yılının ilk günlerinde Ortaköy Afife Jale Sahnesi’nde toplam üç kez seyirci ile buluştu.[3]
Ortaya konulan hedefler ile birlikte değerlendirildiğinde bu dönem, seyirci ile buluşmada alınan olumlu tepkiye rağmen, TB’nin parçalı yapısının yok edilerek proje üzerinde anonimleştirildiği; böylelikle, bölgeler arası koordinasyon sorunun da ortadan kalktığı yanılsamasının yaratıldığı bir dönemdir.
iii- İkinci versiyonun hazırlanması ve sergilenmesi süreci (Ocak-Nisan 2006):
Egemen’in Masumiyeti ilk sergileme sonrasında seyirciler ve grup tarafından olumlu bir deneme olarak değerlendirilmişti ve üzerinde çalışılmaya devam edilmesinin doğru olacağı düşünülmekteydi. En önemli eleştiri iki perde arasında ciddi bir üslup sorunu olduğu yolundaydı. İlk perde müzikli, akışkan, kısa, eğlenceli ve kolektif deneyimlere tekabül eden sahnelerden; ikinci perde ise iki ya da üç kişilik, düşük ritimli uzun sahnelerden oluşmaktaydı. Bunun dışında erkekliğin oluştuğu ilk yılları anlatan ilk perdede oyun kahramanı çok farklı ortamlar içerisinde sunulurken, yetişkinlik döneminin sadece orta sınıf bir ailenin yaşantısına sıkıştırıldığı, erkeklerin dünyasına ait farklı alanların (iş, arkadaş ortamları, askerlik, vs.) işlenmemesinden kaynaklanan bir eksiklik olduğu yolunda eleştiriler alınmıştı.
Bu eleştiriler üzerine Tiyatro Boğaziçi üyeleri oyunun ikinci perdesini yeniden ele alma kararı alarak bir işbölümü ve takvimlendirme yaptılar: Grubun kadın üyeleri Mart ayının ilk haftasına kadar sürecek bir kadın tiyatrosu atölyesi düzenleyecek, Egemen’in Masumiyeti’nde önemli sorumluluk almış olan bir grup oyuncu profesyonel bir proje olan Ömer Faruk Kurhan’ın yazdığı Gülüşün Güller Açsın adlı prodüksiyon çalışmasına yönelecek, geriye kalanlar ise ikinci perde için bir öneri oluşturmaya çalışacaktı. Grup Nisan ayında tekrar bir araya gelecek, ikinci perdenin yeni halini oluşturacak ve Mayıs ayında bunu seyirci karşısına çıkaracaktı.
İkinci versiyona dönük çalışma döneminin gerek sahne üzerinde gerekse hazırlık süreci boyunca istenilen sonuçları verememesinin sebebi, traji-ironik bir şekilde, pratikte yaşanılan sorunları göz ardı etmiş olan bu iş planı ve takvimlendirme oldu; çünkü Egemen’in Masumiyeti ile ilgili sorun, asli olarak, kurgu önerisinin çerçevesinin TB ve minimum çalışma düzeni koşullarını çok hesaba katmayıp, bu koşulların kendisi için yeniden uyarlanmasını talep eden bir nitelikte olmasıydı. TB ihtiyaçları bu talebe göre düzenlenemediğinde ise kurgusal sorunlarda çok ciddi iyileştirmeler sağlanamadı ve en önemlisi, ikinci perdedeki zaafı hazırlayan pratik gözlem ve araştırma çalışmaları üzerine yine çok gidilmeyerek, eğitim-araştırma ayağı, bir proje geleneği olarak ihmal edildi.
Nisan ayı içerisinde gelinen aşamada ya oyunun ikinci sergilemesi tamamen iptal edilecekti, ya da ilk perdeyi baz alan bir kurgu oluşturulacak ve buna bir iki yeni sahne eklenerek tek perdelik başka bir versiyon ortaya çıkarılacaktı. Genel eğilim ikinci tercihten yana oldu ve reji grubu bu karar doğrultusunda yeni bir öneri hazırladı.[4] Her ne kadar durumu kotaran ve seyirci beğenisini sağlayacak yüksek tempoda tek perdelik bir oyun yetiştirilip prömiyer yapıldıysa da, BGST’nin diğer birimlerinin önerisi ile ilk gösteri ardından proje ve prodüksiyon çalışması sonlandırıldı.[5]
Bu kararın alınmasında “çalışmanın demokratikleştirilmesi, bölgelerin minimum bir pratik birlikte bir araya gelmesi ama ayrışık varlıklarını sürdürmesi, kolektife yayılan bir eğitim-araştırma pratiği” gibi hedeflerde tersi sonuçlar alınması, projede asıl sorumluluk alması gereken bölgede yaşanan katılım sorunları ve sergilemenin içerdiği dramaturjik sorunlar da etkili oldu.
II. Egemen’in Masumiyeti dönemi sonrası yeniden yapılanma için kolektif bir değerlendirme çalışması:
Tiyatro Boğaziçi içerisinde yürütülen tartışmalarda her üç dönem için ortaya çıkan ve yeniden yapılanma döneminde sonuçları itibariyle değerlendirilmeye tabi tutulması gereken genel sorunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir:
a) Parçalı yapının koordinasyonunu sağlamasının yanı sıra, üyelik kriterlerinin oluşmasına hizmet eden minimum bir çalışma düzeninin kurulmaması; bunun yerine ayrışmaların ortadan kalktığı bir anonimleşme ya da ayrışmaların mutlaklaştığı atomizasyon ortamlarının ikame edilmesi.
b) Bir araya gelme koşullarından ve TB ihtiyaçlarından hareket eden bir çalışma düzeni ve içeriği yerine, bir araya gelme koşullarının ve TB ihtiyaçlarının kendisine göre yeniden düzenlenmesini talep eden bir çalışma içeriği ve pratiğine ısrarcı olma.
c) Kolektif bir çalışma ortamının örgütlenememesi ve çalışma ortamının demokratikleştirilmesi yerine katılım sorunlarını manipüle eden bir çalışma hiyerarşisi talep etme.
d) Yürütülen araştırma faaliyetlerinin nitelik ve nicelik olarak yetersiz bırakılması ve bu eksikliğin reji buluşları ile ikame edilmesi.
Bu dört maddeye sığdırılabilecek ve projenin iki senelik tarihini kısaca özetleyen sorunlar, Egemen’in Masumiyeti döneminin kolektif bir değerlendirmesinin sonuçları niteliğindedir. Ancak, bu süreci TB’nin genel süreç analizi şeklinde değerlendirmek doğru değildir. Bu yazı sadece bir proje üzerinden giderek TB tarihinin son iki senesine sınırlı bir ölçekte ışık tutmaktadır. Gülüşün Güller Açsın ve Bir Kadın Uyanıyor prodüksiyonları ile yürütülen diğer faaliyetler elbette ki bu değerlendirmelerin dışındadır ve ayrı birer tartışma sürecine ihtiyaç duyarlar.
III. Oyunun nihai versiyonu üzerine dramaturjik-estetik değerlendirmeler
Oyunun ikinci kez sergilenmesinin iptal edilmesi sonrasında Tiyatro Boğaziçi’nde yürütülen tartışmalarda oyunun içerdiği dramaturjik zaaflar aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:
a) İki ayrı düzlem öngören ve bir porno sinemada geçecek olan kurgu, düzlemler arasındaki “dramaturjik/aksiyonel koordinasyon” güçlendirilemediği, düzlemler kendi içlerinde detaylandırılamadığı ve seçilen mekâna dair tasarım hikâye ile ilişkilendirilerek “dinamikleştirelemediği”nden, ortaya “öğelerin birbiri ile ilişkisinin silik ve ilişkisiz kaldığı” post-modernist bir üslup çıkarmıştır. Bu, planlı olmaktan çok tesadüfî bir sonuçtur.
b) Erkekliğin kuruluşunu ele alan 1. Perde kolektif deneyimlerin hakim olduğu dinamik bir perde akışıdır ama detay eksikliği nedeni ile perdenin üslubu bir kara mizaha dönüşemez ve detay çalışmaya, araştırmaya, dramaturjik netliklere ihtiyaç duyan “eğlendirici ham skeçler topluluğu” olarak kalır.
c) Kara mizaha dönüşemeyen 1. Perde akışı, eleştirisinden çıktığı temanın, erkekliğin kuruluşunun, zararsız, eğlendirici hatıralar zincirine dönüşmesine imkân tanır ve seyir pratiği, eleştirilen temanın “nostaljik bir düzlemde” yeniden üretilmesine pay verme potansiyeli kazanır.
d) Ailesi, Dayısı, Eşi ve işinden oluşan bir sosyalleşme ve erkekleşme evreni içerisinde çizilmeye çalışılan merkezi karakter, bu evren detaydan yoksun bir eskiz olarak kaldığı için, salt bir tipleme olarak kalır.
e) Araf ve tanrısal cezalandırma esprisi ile sona eren final sahnesi toplumsal bir eleştiri yerine ilahi takdir olgusunu güçlendirmeye yatkındır.
Bu eleştirel notlar oyunun yapısı ile ilgili genel değerlendirmelerdir. Her iki versiyonun sinopsisleri EK 1 ve EK 2’de paylaşılmaktadır. Oyunun uygulama sonrasında oluşan nihai halinin görsel-işitsel arşivi mevcut olmakla beraber ve metnin son hali yazılı hale dönüştürülmemiştir.
Bu değerlendirme notlarının TB için tarihsel bir arşiv olması yanı sıra, tematik çalışmalar ve kolektif oyun yazım pratikleri üzerinde çalışma yürüten ya da planlayan alternatif topluluklara da malzeme olması amaçlarımız arasındadır.
EK 1: Birinci Versiyon Sinopsis:
(Tüm oyun bir porno film salonu dekoru önünde oynanır: Duvarlarda afişler ve bir platfrom üzerinde duran eski kırmızı sinema koltukları.)
1. AÇILIŞ
Egemen mistik bir müzik eşliğinde Araf’ta uyanır. Nerede olduğunu anlamaya çalışır. Meleklerle ve hayatında önemli roller oynayan karakterlerle karşılaşır. Kendisine bir film yönetmeniymiş gibi davranılır ve “altın fallus” ödülü verilir. Hemen ardından bir filmin başlamak üzere olduğunu belirten gong sesleri duyulur ve herkes filmi izlemek için porno film salonunun koltuklarına oturur. Filmin jeneriği başlar: Egemen ve arkadaşlarını arabalarına aldıkları fahişe ve travestilerle birlikte nasıl kaza yaptıkları sergilenir. Filmin sonunda hüzünlü bir şarkı eşliğinde tüm sahne boşalır. Egemen meleklerle baş başa kalır.
2. ÖNOYUN
Melekler, kendilerine içinde bulunduğu duruma dair sorular soran Egemen’i Charlie adında bir karakterle tanıştırırlar: Charlie kendisini Egemen’e babası olarak tanıtır. Egemen ise bu açıklamaya itiraz eder ve onu tanımadığını söyler. Charlie durumu şöyle açıklar: Kendisi Egemen’in gerçek babası değil, çok daha karizmatik, çok daha güçlü olan hayallerindeki babasıdır. Hayallerdeki baba Egemen’e Araf’ta bulunmasının sebeplerini anlatır: Egemen zor durumdadır, ölüm şekli itibariyle cehennemde yanmayı hak etmiş bir günahkârdır. Charlie onu aklamaları için para karşılığında melekleri kiralamıştır. Oğluna birazdan izleyeceği film hakkında bilgi verir ve sahneden çıkar.
3. EPİSOD 1: DOĞUM
Dünyaya gözlerini henüz açmış olan Egemen’in, hayatındaki ilk cinsiyetçi jestlerle karşılaştığı sahnedir. Anne oğluyla aşırı duygusal bir ilişki yaşamakta, ona aşırı sevgi göstermektedir. Komşular ise bebekle doğrudan cinsel kimliği üzerinden ilişki kurarlar: Bir yandan onu hoyratça severken, diğer yandan cinsel organı üzerine şakalar yaparlar. Bu sırada bir pilot olan baba bir uçuşu daha tamamlamış olarak geri döner ve kadınlara bir erkek çocuğun nasıl sevilmesi gerektiğini gösterir: Mesafeli.
4. EPİSOD 2: HAMAM
Egemen’in aşama aşama kadınlar evreninden erkekler evrenine geçişinin özetlendiği iki hamam sahnesi arka arkaya sergilenmektedir. İlk sahnede kadınların çıplaklığına karşı olan hislerinde değişimler yaşamaya başlayan çocuk Egemen’in kadınlar hamamından kovuluşu; ikincisinde ise henüz ergenlik çağına ulaşmamış Egemen’in sadece erkeklere açık ortamlarda gerçek bir erkek olarak kabul edilmemesi anlatılır.
5. EPİSOD 3: SÜNNET
Sünnet olmak üzere hazırlıklar yapan Egemen’in, kuzeni Özge, dayısı ve babasıyla karşılaştığı üç aşamalı bir sahnedir. Her karakter sünnet olgusuna yönelik farklı bir yaklaşım sergiler: Özge Egemen’in yaşadığı ayrıcalıklı durumu kıskanırken, dayı ve baba erkekliğe adım attığı için onu farklı şekillerde onurlandırırlar.
6. EPİSOD 4: ANNE İLE YAKIN İLİŞKİLER
Egemen babasının yokluğunda evin küçük erkeği rolünü üstlenir. Aynı zamanda babasının başka kadınlarla yaşadığı kaçamakların annesi tarafından öğrenildiğine şahit olur ve bu durumun annesi üzerinde yarattığı duygusal etkileri gözlemleme fırsatı bulur.
7. EPİSOD 5: İLK CİNSEL DERS
Ergenlik dönemine geçişle birlikte, cinselliği dinsel tabular altında algılayan annenin baskılarına dayanamayan baba, bir görev bilinciyle oğluna cinsellik üzerine, sözde bilimsel bir yaklaşımla ilk söylevini verir. Oğul tarafından hiçbir biçimde anlaşılmayan bu dersin ardından “gerçek” bilgileri verme görevi dayıya bırakılır. Bıçkın bir mahalle delikanlısı olan dayı, yeğenini pornografik mahalle kültürüne eklemler ve ilk porno dergisini hediye olarak eline tutuşturur.
8. EPİSOD 6: LİSE AŞKI
Bir deniz kıyısında karşılaşan Egemen ve arkadaşlarının aynı kıza aşık oldukları ortaya çıkar. Arkadaşları Egemen’den net bir yanıt isterler: “Ya o kız, ya biz.”. Kadınları dışlamaya dönük bu erkek çetesinden atılmak istemeyen Egemen kızdan vazgeçtiğini açıklar, ama onunla gizlice buluşmaya devam eder.
PERDE
9. EPİSOD 7: TERFİ
Egemen bir terfi beklentisi içerisindedir, durumu sabah kahvaltısında karısı Zehra ile paylaşır. Her ikisi de mutlu bir şekilde işlerine giderler. Akşam eve geldiklerinde gün içinde yaşadıklarını paylaşırlar: Egemen’in terfi işi suya düşmüştür ama Zehra beklenmedik bir terfi almıştır. Zehra kocasına başka bir iş aramasını, gerekirse kendisinin de yardımcı olacağını söyleyince bu durumdan rahatsız olan Egemen gereksiz bir gerginliğe yol açar ve karısına geceyi zehir eder.
10. EPİSOD 8: EV ALMA
Egemen’in iş arkadaşlarıyla beraber yaptığı bir kaçamağı öğrenen Zehra çok sinirlenmiş ve evliliği bitirme düşüncesine kapılmıştır. Bu durumu bertaraf etmek ve evliliğini sürdürmek isteyen Egemen bir ev satın almaya karar verir. Kayınvalidesinin de araya girmesiyle Zehra, çocuğunun geleceğini de düşünerek geri adım atar ve her ikisi de yüksek teknolojiyle donatılmış son derece lüks yeni konutlarını mutlu bir yuvaya çevirmeye ve yeni bir sayfa açmaya karar verirler.
11. EPİSOD 9: EVDE CİNSEL FANTAZİ
Egemen cinsel hayatını ev dışında yaşamayı adet edinmiştir. Karısı Zehra bu duruma son vermek ve kocasını yeniden kazanmak için bir hamle yapmaya karar verir: İşten eve dönen kocasına kendisini fetiş giysiler içerisinde sunar. Ancak cinsel fantezi girişimi başarılı olmaz. Çünkü Egemen’in kendi kafasında Zehra’ya biçtiği rol bellidir: Evinin kadını ve çocuğunun annesi. Cinsellik onun gibi bir annenin değil, sokaktaki aşk düşkünü kadınların bir meziyetidir.
12. EPİSOD 10: BARBEKÜ
Egemen ve iş arkadaşları bir pazar yemeği için eşleriyle birlikte bir araya gelirler. Dışarıya karşı herkes mutlu aile görüntüleri sergilerken, erkekler arasında gizli bir şekilde akşam yapılacak kaçamağın planları yapılmaktadır. Bu Egemen ve arkadaşlarının son kaçamağı olacaktır.
13. SONOYUN
Egemen’in savunma dosyası tamamlanmıştır. Charlie gelir ve dosya üzerine yorumlarda bulunur. Tavırlarından dosyadan çok ümitli olmadığı anlaşılmaktadır. Oğluna bir erkek gibi güçlü olmasını, gerekirse suçunun cezasını bir erkek gibi sızlanmadan çekebilmesi gerektiğini anlatır ve onu seyircilerin arkasında bulunan hayali bir mahkeme salonuna doğru yönlendirir. Egemen mahkeme odasına doğru ilerlerken üzerine kırmızı ışık düşer, ortalık ısınmaktadır.
EK 2: İkinci Versiyon Sinopsis:
1. ÖNOYUN: evde cinsel fantazi
2. EPİSOD 1: ARAFTA
Egemen’in Araf’ta uyanışı, meleklerle karşılaşması, filme geçiş.
3. EPİSOD 2: CHARLIE İLE KARŞILAŞMA
4. EPİSOD 3: DOĞUM
5. EPİSOD 4: HAMAM
6. EPİSOD 5: SÜNNET
7. EPİSOD 6: ANNE İLE YAKIN İLİŞKİLER
8. EPİSOD 7: İLK CİNSEL DERS
9. EPİSOD 8: LİSE AŞKI
10. EPİSOD 9: ASKERDE
Sahne Güneydoğu’da çatışmaya girmiş ve “sıyırmış” bir askerin öyküsüyle açılır. Bu askerlik içinde mantığa oturtulmuş birçok şeye “kontrolsüz” tepkiler verdiği için yıllardır askerliğini tamamlayamamaktadır. Mutfakta görevlendirilmiştir ve askerler sürekli ona takılmaktadırlar. Askerliğini kısa dönem eğitim çavuşu olarak yapan Egemen de onunla uğraşanlar arasında başı çekmektedir. Kısaca, “Pisi” olarak adlandırılan bu asker iki ay sonra terhis olacaktır, ancak işler beklediği gibi gitmez. Askerlerden birisinin işlediği bir suç –komşu köyün muhtarının eşeğine tecavüz edilmesi- onun üzerine atılır. Egemen dahil diğerleri bu işi onun yapmadığını bilmelerine rağmen gerçek suçluyu korumak için susarlar. Kendisine yöneltilen suçlamaları reddeden Pisi, komutandan askerliğinin uzadığını öğrenir ve cinnet geçirerek intihar eder.
11. EPİSOD 10: DAYININ ÖLÜMÜ
Ölümcül bir hastalığa yakalanan Egemen’in çocukluk miti Dayı, arkadaşlarından birisinin cenazesine katılmak için hastaneden kaçmıştır. Egemen onu Pis İsmail’in meyhanesinde bulur. Aralarında geçen konuşmadan öleceğini bir şekilde öğrendiğini ve bunu kabullenemediğini anlarız. Ölüme yazgılı olmayı kabul edemeyen “saf erkeklik” timsali dayısı Egemen’in gözü önünde küçük bir cinnet geçirir ve dükkânı dağıtır. Dayı yatıştığında, yeğenine hayata dair bir öğüt verir: Yiyip içmesini, kadınlarla beraber olmasını, her haltı yemesini ama karısı ve çocuğuna da sahip çıkmasını tavsiye eder.
12. SONOYUN
Öncekinden farklı olarak ikinci versiyonun sonunda, oyunda rol alan tüm karakterler porno film salonundaki yerlerini alırlar ve Egemen alkışlar arasında “altın fallus” ödülünü alır.
[1] Burada dikkat edilmesi gereken nokta, TB için parçalı yapının kendisinin değil ama bunun koordinasyonun bir sorun haline geldiğidir. Çünkü TB işleyişinin üç temel olmazsa olmazı; yarı-profesyonel yapı, bölgesel bir okul-topluluk olma kaygısı ve demokratik-katılımcı gelenek, kaçınılmaz olarak içinde asıl mesleği yanı sıra tiyatro yapan üyeleri, asli meslek olarak teatral faaliyetlerini sürdüren profesyonelleri ve çeşitli alan faaliyetlerinde özelleşen/yoğunlaşan aktivistleri ve bunların çeşitli bölgeler içindeki geçişken kimliklerini bir araya getirir. Ancak, bu ayrışık bölgelerin minimum bir pratik birliktelik düzeninde, ortaklaşılan bir eğitim araştırma faaliyetinde buluşturulmamış olması da ayrışma ve atomizasyon gibi sorunları beraberinde getirmiştir.
İşte Mart 2005 döneminde TB içinde başlayan tartışma tam da bu problem(ler) ile ilgilidir: parçalı yapının koordinasyonun yitirilmesi, minimum pratik birlikteliğin örgütlenmemesi ve bu durumdan en çok etkilenen bölge olarak asıl meslekleri yanı sıra tiyatro yapan üyeler bölgesinde oluşan atalet.
[2] Egemen’in ölümü ile ortay çıkan fantastik düzlem –Araf- (birinci düzlem) ve onun masumiyetini ispat etme çabası ile ilişkili, doğumundan geçirdiği kazaya dek süren ve suçu ailesine, has erkek dayısına, eşine ve iş arkadaşlarına atmak için kullanmaya çalıştığı gerçek hatıralarının düzlemi (ikinci düzlem).
[3] Gösterimler 24 Aralık 2005, 4 ve 5 Ocak 2006 tarihlerinde gerçekleştirildi ve toplam 650 seyirciye ulaştı. Oyunun bu ilk versiyonunun son hali ile ilgili sinopsis Ek 1’dedir.
[4] Son iki sahne dışında ilk versiyondaki birçok sahnenin aynen korunduğu ikinci versiyonun sinopsisi Ek 2’de yer almaktadır.
[5] Oyunun ikinci versiyonu 11 Mayıs 2006’da İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu Girişimi tarafından düzenlenen Alternatif Tiyatrolar Buluşması’nda bir kez sergilendi ve yaklaşık 200 seyirci tarafından izlendi. 15 ve 17 Mayıs tarihlerinde yapılması planlanan gösterimler grup tarafından iptal edildi.