“Erkekler Kadınların Cinsel Kaderini Yaşarsa!”
Yaşam Kaya
1997 yılı yapımı Simon Beaufoy tarafından yazılmış ve Peter Cattaneo tarafından yönetilmiş sinema filmi Full Monty sinemalarda ilk gösterildiğinde herkeste büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. İngiltere’de bir grup erkek işçinin özelleştirme sonucunda işsiz kalmaları ile başlayan hikaye, sonrasında erkeklerin kadınların yaptıkları işi yapmaya başlamaları ile bambaşka boyuta doğru eviriliyor. Beyazperdede mükemmel bir başarı yakalayan filmi, kendisini özel ve devlet tiyatrolarında yaptığı kaliteli işlerden tanıdığım Laçin Ceylan almış, çarpıcı bir prodüksiyon ile tiyatroda yönetmiş. Son dönemde bahsettiğim ‘Sinematografik Tiyatro’ olgusunun hızla yayıldığı günümüz tiyatro dünyasında böylesi bir çalışmanın olması apayrı bir lezzeti önümüze çıkardı. Ayrıca sahnede karşımıza geçen Cansel Elçin ve Reha Özcan ikilisini epeydir tiyatroda izlememiştim, kaliteli kadronun elinde hayat bulan oyunu geçtiğimiz ay izlemiş, oyunun eleştirisini yazıların yoğunluğu sebebiyle bugüne bırakmıştım.
Konuda İngiltere’de fabrikalar özelleştirme ve ekonomik kriz sebebiyle işçilerini işten çıkarmak zorunda kalıyor. Tamamen endüstriyel merkez konumunda bulunan Sheffield şehrinde işsizlik o kadar derin boyutlara uzanıyor ki, şehir halkının hayalleri, yaşamları yerle yeksan boyuta geliyor. Özellikle erkeklerin yaşadığı işsizlik durumu bir anda kadın erkek arasındaki ekonomik dengeyi tam tersine çeviriyor. Şehirde kadınlar günden güne daha bağımsız, artık onları desteklemek için bir kocaya ihtiyaçları yok, çünkü ekonomik kriz, cinsel özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren kadın kimliğini erkeklere göre daha güçlü boyuta taşıyor. Tam da bu noktada işsiz kalan erkeklerin günden güne kadın kimliğine bürünmesi gerçeği olgunlaşınca, striptiz yaparak hayatta kalma mücadelesi verme fikri bir grup işsiz erkek işçinin tutunacağı dal olup karşımıza geçiyor. Sheffield’de kadınlar mükemmel kalıplı erkeklerin şehvetli bir biçimde dans ettikleri striptiz gösterisine gitmeye başlıyor. Bu, kadınların en mahrem dürtülerinin erkeklerle aynı şekilde özgürleşmesine neden oluyor.
Gaz boşanmış bir adam. İşsiz ve de çevreye çokça borcu var. Özel hayatı da tam anlamıyla rezalet. Fabrikada ustabaşı olan Gerald ise ailesinden çalışmadığını gizleyerek erkek statüsünü korumaya çalışır. Aygır, Dave, Lomper, Guy… ve diğer tüm erkekler için tek çıkış kapısı kalmıştır, erkek egemen güçlerini, bedenlerini çıplak olarak kadınların göz zevkine sunmak. Tabi bunu yapmak hiç de kolay olmayacaktır. Özellikle işçilikten gelen bu karakterlerin birbirleri arasında uyumsuzlukları, psikolojik bağlamda ayrışmaları sahnede boy boy görünür. Laçin Ceylan’ın zekice tasarlanmış dekor tasarımında ortaya koyduğu yönetimsel performans biz filmi izleyenler için şahane olaylar oluşturdu. Özellikle erkeklerin bedenlerini sergilemeden önce ve sonra sergiledikleri davranışlar, ortadaki ekonomik karmaşanın ne denli önemli boyutta olduğunu yüzümüze yüzümüze çarptı. İşçi sınıfından gelen ve en küçüğünün 38 yaşında olduğu bu yaşlı insanların kadınların göz zevkine sunmak hiç de kolay değil. Zaten yönetmen bu noktadan hareketle hem trajediyi hem de komediyi ön plana çıkarmış. Yönetmen 80’li yıllardaki özelleştirme politikaları sonucu kapanan Sheffield çelik fabrikası işçilerinin yaşadıkları üzerinden toplumsal içerikli mesajlar vermeyi de ihmal etmiyor. Günümüz Türkiye’sinin içler acısı durumu oyunun tamamında görünür biçimde duruyor.
Başrolde karşımıza geçen Gaz rolünde Cansel Elçin sağlam oyuncu. Geçmişte de birçok oyununun eleştirisini yazdığım Elçin, kendi ailesinin ve dramının peşinde koşturan karakterini sağlam oynamış. Özellikle striptiz için arkadaşlarını yanına çekme ve onlarla giriştiği bu mücadelede yaşadıklarını özümsemede Gay’ın mücadelesini an be an hissediyorsunuz. Baba oğul ilişkisi üzerinden yürüyen ilk perdede Cansel Elçin’in ‘neden biz buralara kadar geldik?’ mesajını almamak mümkün değil. Daha çok ikinci perdede ortaya çıkan Gerald rolündeki Reha Özcan’la testosteron kavramının inceliklerini öğrendiğimiz an, komedide farklı bir olgunluğa doğru gidiyoruz. Karakter canlandırmadaki ustalığı ile Özcan’ın performansı tek kelime ile mükemmel. Ekibin tüm üyelerini oyun içinde başarılı bulduğumu özellikle belirtmeliyim. Suna Yıldızoğlu, Dilşad Çelebi, Erdal Uğurlu, Bedir Bedir isimleri ustalarla gençlerin bir arada erime potansiyelini yaratmış. Laçin Ceylan oyununu sinematografik tekniklerle sahneye uyarladığı için ilk perdede olayın gelişimi için tempo düşük başlıyor. Bu tercih bana kalırsa yavaş yavaş artan ve git gide geçim sıkıntısından komediye dönüşen oyunun önünü açmış. Erkeğin iktidar kavramına penis olgusu üzerinden göndermeler de yapan Ceylan, Radyum Kızları’nda olduğu gibi, kendisine has yönetimsel tekniklerini harfiyen uygulamış. Gösterinin sonundaki striptiz bölümü ise farklı bir tat olarak kalıyor hafızlarda.
Çıplak Vatandaşlar, Sinematografik Tiyatro tekniklerinin ilerlemesi olarak, tiyatro sahnesinde farklı bir soluk olmaya devam ediyor. Teatral anlamda birbirinden iyi karakter oyuncularının sinemadaki tadı aratmayacak performansları eşliğinde gösteriyi kaçırmayın.