Evet, içeriden verdiğim ilk röportaj. Bu yüzden tüm Cumhuriyet Gazetesi ailesine ve emekçilerine teşekkür ederim. Hissettirdiğiniz dayanışma kalan günlerimi çok daha anlamlı kıldı. Çünkü, Cumhuriyet Gazetesi’nin attığı taşla, ürküttüğü kuşun bugün burada olmamla doğrudan alakasını görmemek mümkün değil. Toplumun muhalif bütün kesimleriyle aramızda beliren ortak payda etrafında paylaşacağım, duygu ve düşüncelerimi, iktidarın kutuplaştırıcı ve her vaazını emir telaki eden, şablon manşetlerle adeta tek merkezli reklam ajansına dönmüş medyaya inat aykırı tavrını cesaretle sürdüren bir gazetede yer bulması, içinden geçtiğim süreçte kendime güvenimi ve direncimi tazelemekte.
Günlerini nasıl geçiriyorsun ?
Her sabah gardiyanın yaptığı sayım anonsuyla uyanıyorum. Attığım her adımın emir-komuta angaryası ile belirlendiği, sayısız kamerayla izlendiğim, kapısını benden başka herkesin açıp kapadığı, ‘F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishane’ beton yığınında, tecrit koşullarında bir hücrede tutulmak… Ama takvimler icat ediyorum açık görüş günlerinden, kantin anonslarından, demlenen çaylardan. Fotoğraflar biriktiriyorum başucumda, güzel havalarda voltaya bile çıkardıklarım var cebimde. Ve spor. On beş adımlık boşlukta kaç olimpiyat madalyası peşindeyim say say bitmez.
Sanatçı kimliğiyle şu an cezaevinde bir siz varsınız…
İşte size tam yeni bir Türkiye manzarası. Sorunun sorulmasıyla cevap verilmesi arasında geçen zamanda bile, İzmir’de KHK ile kapatılan Yeni Kapı Tiyatrosu oyuncusu Nazlı Masatçı oynadığı vicdani ret konulu oyun bahane edilerek tutuklandı. Yasaklanan oyunlar, filmler, izin verilmeyen festivaller ve kiralanmayan salonlar sanatçıyı tutuklamaktan daha etkili ve daha aşağılıktır. Bu iktidar olduğu sürece Barış Atay, “Sadece Diktatör” oyununu oynamayacak, Levent Üzümcü’ye “Anlatılan Senin Hikayendir” oyunu için salon verilmeyecek. Mesele, her yönüyle sıkışmış bu iktidarın, sorgusuz itaati sağlamak adına, sürekli birilerini kriminalize ederek, terörist ilan etmesi dışında başka bir seçeneğinin kalmamış olmasıdır. Bugün elinize patlıcan alıp Taksim’de yürüseniz ‘sebze meyve terörü’ üyeliğinden ya da propagandasından, hop yanımda oluverirsiniz. Olayın vahameti şudur; “kitleleri bir yalana inandırmak istiyorsan yalanın en büyüğünü, en akıl almasını seçeceksin.” Bugün yüzlerce akademisyene, hukukçu, gazeteci, bilim insanı ve sanatçıya tepeden inme hukuksuz kararlar verenlerin nasıl bu kadar rahat olduklarına şaşırıyorum. Sanatın birleştirici gücüyle çoğalmamızı suç saydılar! Adalet! Ama herkese. Benim sosyal medya paylaşımlarından tutuklu oluyor olmam zaten tam bir akıl tutulması. Ama neden susmamak gerektiğini en kesif gerçekliğiyle öğrendim. Sanat duyarlılıktır ve bizdeki gibi korkacak çok şeyi olan iktidarlar için de yasaklamak elzemdir.
Tutuklanman planlarına nasıl etkiledi ?
Kadıköy Emek Tiyatrosu ile “Cadı Avı” oyunu planımız vardı. Ekibin, son ana kadar iyi ihtimali düşünüp yola benimle devam etmeleri cezamın onanması sürecinde en büyük desteğim oldu. Fakat oyunun da seyirci ile buluşması şarttı. Bir oyunun daha oynanması, burada olmam kadar anlamlı. Oyuncusu olduğum ve kuruluşundan bu yana her aşamasında yer aldığım Yolcu Tiyatro’sunun “Joko’nun Doğum Günü” oyunu ise cezaevinde olmamdan dolayı ekip arkadaşlarım oyunu durdurdu. Bugünlerde moda olan, çıkar çıkmaz, yine akıl almaz hukuksuz bir bahane ile geri almazlarsa, elbette oynayacak çok oyunumuz var.
Dayanışmayı nasıl görüyorsun ?
Toplumun her kesimine dayatılan, kurşuna endeksli geçim ve güvenlik kaygısı olunca çok da beklenti içerisinde olamıyorsunuz. Ama yine birçok kişiden çok güzel mektuplar alıyorum. İçeri girmeden iki gün önce telefonla görüştüğüm iki arkadaşım anne ve baba olmak için gün sayıyordu. Onlardan da bir mektup ve bir fotoğraf geldi. Annesi-Utku Cenk-Babası. İsminin Utku olacağını biliyordum ama tam cezaevine girdiğim gün doğunca Cenk’i de yanına eklemişler. Fotoğrafın arkasındaki not:“Şimdi onlar düşünsün.” Bundan daha güzel ne olabilir ki ?
Yaşadıklarına dair bir oyun sahnelemeyi düşünüyor musunuz ?
Yaşadıklarıma ilişkin çeşitli oyunların değişik sahnelerinden oluşan bir kolaj oyun çalışması içerisindeyim. Çıktığımda dramaturjik destek alıp metni oynayabilir hale getirmek istiyorum. Ama dışarıya dönükte ilk planım ise çok yakın zamanda kaybettiğim annemi ziyaret etmek için Mersin’e gitmek olacak. Tabii sahnede olmak en acil olanı.
Son olarak mavi, yeşil, gökyüzü, umut, gelecek dersek…
Bin balıklı bir denizdir bu mavi
Öpüşünce söğüdün biriyle; bin yapraklı yemyeşil
Bin martılı senfoniyle parlar gökyüzü
İşte o zaman herkesin payına eşit düşecek umut
Ağlamadan doğan bebeklerin minnacık ellerinde gelecek…
Bütün hepsinin çağrıştırdığı şey “insan.” Eğer yalnızsanız, paylaşmıyorsanız başka bir çift gözle daha bunları, pek bir anlamı kalmıyor. 80 milyon farklı anlama sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Kıymetini tektek bilmek lazım.
Dost Verdi’ye ithaf edildi
Kadıköy Belediyesi’nin desteğiyle Kadıköy Tiyatrolar Platformu’nun 10 sahnede, 15 ekip ve 12 oyunu sahnelediği 3’üncü Kadıköy Tiyatro Şenliği Cenk Dost Verdi’ye ithaf edilmişti.