[Cumhuriyet gazetesinden Öznur Oğraş Çolak’ın yazısını paylaşıyoruz.]
Mark Haddon’un “Süper İyi Günler” adlı kitabından aynı isimle sahneye uyarlanan oyun, Asperger sendromlu Christopher Boone’un hikâyesini konu alıyor.
İngiliz yazar Mark Haddon’un çok satan romanı “Süper İyi Günler” Tiyatro Kare’de sahneliyor. Asperger Sendromlu Christopher Boone’un hikâyesini anlatan oyunun yönetmenliğini Nedim Saban üstleniyor. Oyunun 16 yaşındaki baş kahramanı Christopher Boone, Asperger sendromlu… Oyun, Christopher’ın iç dünyasını anlatıyor. Onun korkularını, mutluluklarını, başarılarını…
Peki nedir Asperger sendromu? Sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, stereotipik ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından biri. Diğer otizm spekrum bozukluklarından dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılıyor. Alexander Graham Bell, Ludwig van Beethoven, Thomas Edison, Albert Einstein, Lionel Messi, Wolfgang Amadeus Mozart, Benjamin Franklin gibi kişilerin bu sendromu taşıdıkları düşünülüyor. Otizm bir hastalık değildir, otizmli bireyler eğitim ve doğru yönlendirilme sayesinde toplumu ileriye götürecek özelliklerini geliştirebilirler.
Tüm bunları yazıyorum, neden mi? Çünkü bugün 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü…
Peki oyuna dönecek olursak; Kimdir peki Christopher Boone? Peki nedir onu milyonlarca gencin kahramanı yapan? İşte tüm bu soruların cevabını Saban’a sorduk.
Bu oyun bildiğim kadarıyla yıllardır Londra ve Broadway sahnelerinde oynanıyor. Siz de yurtdışında seyrettikten sonra mı Tiyatro Kare’de sahnelemeye karar verdiniz?
Evet uzun zamandır Londra ve Broadway sahnelerinde oynanıyor. İzleyen birkaç kişi oralardan telefon edip “Öyle bir oyun seyrettik ki, mutlaka izlemen lazım. Senin çocuk ruhuna çok hitap ediyor” diye aradı, oyunu ve romanı okudum ve Londra’ya yolum düştüğünde izleme planları yaptım. O yol bir düşemedi! Gittiğim gün oyun Londra’da sona ermişti. Turneye çıkmış olabileceklerini düşündüm, hakikaten de öyleydi. Peşlerinden 4 saatlik bir tren yolculuğu yaptım. O günden bu yana usumda hep Christopher Boone var.
Kimdir peki Christopher Boone? Peki nedir onu milyonlarca gencin kahramanı yapan?
Sadece zekâsı değil, dünyaya farklı bir gözle bakabilecek olgunluğu ama katıksızlığını hiç kaybetmemesi. O, yalanlarla kirlenmiyor, kirlettirmiyor kendini. Metaforları anlayamaması, dil bilgisinin kurallarını çözememesi onu anlamda temiz tutuyor. Diller de zamanla insan üzerinde egemenlik kuruyorlar, bir baskı unsuru oluşturuyorlar, düşünceleri gemliyorlar. Kafka’nın söylediği gibi, o dilin içinde o kadar düşünebiliyor insan. Ama Christopher sayılara öyle bir sığınıyor ki, gerçekle bağını hiç kopartmıyor. 2.5 yıl önce başlayan süreçte çok emek verdik Süper İyi Günler’e. Çeviri süreci uzun sürdü, genç bir dramaturg arkadaşımız Ezgi Gülümser oyunu ve romanı içeren çok geniş bir dramaturji dosyası hazırladı. İlk kez kullanılacak bir teknolojinin de araştırmasının yapılması ve biçimin içeriği beslemesi gerekiyordu. Christopher’ın yüreğinin en derin yerine girdik ışık tasarımcımız Kerem Çetinel ve görsel tasarımı gerçekleştiren Tufan Dağtekin ile.
Bu sendromu bilimsel olarak çözümleseniz bile, sahne üzerinde çözümlemek zor. Uzmanlarla görüştünüz mü?
Evet çok zor. Pek çok uzman ziyaretimiz de oldu. Kitabın önsözünü yazan Barış Korkmaz Hoca: “Öyle şeyler soruyorsunuz ki, cevabını bilsem sendromu çözümlemiştim” dedi . Bu bir hastalık değil, bir spektrum bozukluğu ve çoklu bilinmeyen bir denklem çünkü.
Otizmli bireylerin en önemli özelliği göz teması yapmamaları ve tanımadıkları kişilerle konuşmamaları. Bu nedenle çeviri süreci de çok uzun sürdü.
Bu sendromu taşıyan birinden yardım aldınız mı?
Evet, Asperger sendromu taşıyan Mesut Uygun’la arkadaş olduk, (ismini izniyle yayımlıyorum) ama yine de konuşmuyordu. Bir gün kendisine: “Bugün ne renk” diye sordum. Cevap olarak: “Şimdilik turuncu” geldi. İki önemli şey barındırıyordu bu yanıt. Duygular üzerinden tanımlanan bir algı. Oyunda Christopher müziği görmekten söz ediyor, onun için her insanın bir sayı olarak karşılığı, her mekânın bir dokusu ve kokusu var. Mesut’un cevabındaki renk betimlemesi çok önemli. Şimdilik demesi de çok önemli, her an her şey değişebilir çünkü. Sözgelimi çok yüksek bir ses duyarsa, yaşamın anlamı değişir. Bol bol dizi izledik , kitap karıştırdık ama en önemlisi otizmli bireylerle çok değişik ortamlarda, farklı yerlerde buluştuk, isim şehir hayvan oynamıyordum yıllardır, onların sayesinde çocukluğuma döndüm. Yenildim tabii. Hele hele satrançta!
Yalansız bir dünya! Özlem duyduğumuz bir dünya…