Mehmet K. Özel
dansçıların, zeminle 34 derece açı yapan bir alanda hareket ettiklerini öğrendiğimden beri damien jalet’nin göteborgsoperans danskompani için yarattığı “skid” adlı işini merak ediyordum.
zemin bence dans için en temel hareket belirleyici öğe. pina bausch farklı yapıtlarında zemini kil, nemli toprak, su, tuz, çelik talaşı, çimen, yapay karanfil gibi malzemelerle kapladığı gibi, üzerlerinde dansçıları hareket etsin diye engebeli yüzeyler de kullanmıştı. angelin preljocaj’ın “bahar ayini”ni yapay çim kaplı tepeciklerden oluşan bir yüzeyde sahnelemesi, dimitris papaioannou’nun “2” adlı işinde dik açılı bir kayma yüzeyi kullanması ilk aklıma gelen sıra dışı örnekler.
“skid”deki 34 derece eğimli yüzey (tasarım: jim hodges & carlos marques da cruz), örneğin “2”de olduğu gibi sadece kayma amaçlı kullanılmıyor. dansçılar “skid”in tekinsiz yüzeyinde yerçekimine boyun eğerek kah hiç efor sarf etmeden sadece kendilerini bırakarak yumuşakça, kah hızlarını arttırmak için efor kullanarak kaydıkları gibi, yerçekimiyle baş ederek, adeta ona kafa tutarak, ayağa kalkıp sanki düz bir sahnedelermiş rahatlığıyla hareket ediyorlar.
fizikalitelerinin olağanüstülüğü, onları insandan farklı bir yaratıkmış, hatta uzaylıymış gibi algılamama neden oldu. robot estetiğinden esinlenildiğini düşündüğüm ve cinsiyet farklarını belirsizleştiren, jean-paul lespagnard’a ait kostüm tasarımı ve fennesz imzalı atmosferik elektro-müzik de bu algımı pekiştiren öğelerdi.
ancak “skid” için damien jalet’nin çok farklı bir esin kaynağına sahip olduğunu ise çok sonra öğrendim: onbashira isimli bir japon ritüeli. altı yılda bir gerçekleştirilen ve yüzlerce erkeğin bir dağın yamacından devasa ağaç kütükleriyle kaydıkları ritüel jalet’ye göre doğa ile insan arasında bir nevi içsel ve derinden bir ilişki kurma arayışıymış. ayrıca, “skid”deki açılı yüzey, dağın yamacını simgeliyormuş.
damien jalet matematiğe ve geometriye çok hakim; gerek alanı kullanma, gerekse 17 dansçıyla diziler ve biçimler oluşturma ve bunları dönüştürme konusunda çok başarılı. “skid”in neredeyse apolloyen bir tasarımı var; dengeli, oranlı, ritmik ve akıcı. dolayısıyla “skid” şiirsel güzellikte, seyirciye (yani bana) had safhada estetik haz veren bir olay; içerik değil ama biçimsel olarak sanki hareketli bir rönesans tablosu.
jalet’nin, sidi larbi cherkaoui ile ortaklaşa işler ürettiği ve onun işlerinde dans ettiği dönemde geliştirdiğini düşündüğüm; bedenin kıvraklığını akıcı bir şekilde ortaya çıkaran, özellikle kolların başrolde olduğu koreografik tarzı “skid”de de baskın olarak görülüyor.
yapıtın bana göre zayıf tarafları; dansçıları 34 derecelik yüzeyde hareket ettirme fikri dışında diyonizyen “çılgınlıktan” nasiplenmemiş olmasının yanı sıra, içerik olarak “gösterdiğinden” farklı anlamlar üretmiyor olması, “gösterdiği” ise biraz klişe ve yüzeysel. “skid” kayma fikriyle birlikte ilk akla gelebilecek; güven-tehlike, destek/birlik olma-bırakma, yükselme-çelme takma gibi kavram ve durum karşıtlıklarını göstermekten öteye geçmiyor, derine inmiyor kanımca.
ancak bu handikabı bertaraf eden can alıcı (ve çoğu sanatçının cesaret edemediği) bir özelliği var: süresi. prodüksiyon (sahne tasarımı, ışık, kostüm ve dansçı sayısı) olarak oldukça görkemli (ve bir akşamda sunulan tek) bir yapıt olmasına rağmen, “skid” sadece 42 dakika sürüyor; ve bu sayede tekrara düşmekten, biteviyeleşmekten kurtuluyor. (“skid”in bazı turnelerde ve topluluğun kendi evi göteborg’da cherkaoui’nin “noetic”i ile birlikte aynı akşamda sunulduğunu belirtmeden geçmeyeyim.)
biletler satışa çıktıktan çok sonra amsterdam’dan paris’e tek günlüğüne gitmeye karar verdiğim için, sahneye göre çok yanda kalan bir koltuk bulabilmiştim. ancak şikayetçi değildim ve içgüdüsel olarak bu yapıt sanki yandan seyredilmesi gerekirmiş gibi bir hissim vardı. haklı çıktım. dansçıların yüzeye düşen keskin, sert ve koyu gölgelerinin özellikle öne çıkarıldığını düşündüğüm joakim brink imzalı ışık tasarımının (yani dansçılar ile gölgelerinin yüzeydeki dansının) keyfine sanki yan açılardan daha çok varılıyordu.
göteborgsoperans danskompani son yıllarda avrupa’da adından en çok söz ettiren dans topluluklarından biri haline geldi. adolphe binder iki yıl öncesine kadarki artistik direktörlüğü sırasında, mevcut ünlü yapıtları sahnelemektense cesaretli seçimlerle belirlediği genç koreograflara yeni yapıtlar ısmarlayarak topluluğun kalitesini yükseltti ve gittikçe artan turne gösterileri ile topluluğu adeta dünya ligine çıkardı. olur da göteborg’da veya bir avrupa kentinde göteborgsoperans danskompani’nin bir gösterisine rastlarsanız, sunulan yapıtların koreografları kim olursa olsun, mutlaka izleyin, eminim pişman olmayacaksınız!