(Eylem Ejder’in 2. Kuşadası Tiyatro Festivali izlenimlerini paylaştığı yazısını yayınlıyoruz.)
Tiyatroda umut var, özellikle büyük şehirlerin dışına taşan, sayıları artan festivalleri düşününce. Bergama, Datça, Kuşadası derken köylere bile yayıldı festivaller. Bu yaz bunlardan birine, 2. kez düzenlenen Kuşadası Tiyatro Festivali’ne katılma ve buralarda yükselen tiyatro neşesini, umudunu deneyimleme fırsatım oldu. Çoğumuz Kuşadası’nı doğal güzellikleri, denizi, güneşi kadar kültür-sanat festivalleriyle (örneğin Altın Güvercin’le, Gençlik Festivali’yle) tanıyoruz. Şimdi umut vaadeden yeni bir festivale daha sahip: Kuşadası Belediyesi Tiyatro Festivali. Bu yıl 1-5 Ağustos tarihleri arasında çok genç, dinamik, kolektif çalışan bir gönüllüler topluluğunun, Kuşadası Belediye Tiyatrosu’nun öncülüğünde festivalin ikincisi düzenlendi.
Festivali düzenleyen Kuşadası Belediye Tiyatrosu Ocak 2015’te, adaya yerleşen genç bir kadının, Nurten Helik’in girişimleriyle kurulmuş. Bu üç yıl içerisinde Helik’in Genel Sanat Yönetmenliği’nde Kuşadası Belediye Tiyatrosu çok sayıda kursiyer yetiştirmenin, bir Belediye Tiyatrosu kadrosu oluşturabilmenin yanı sıra bir Kadın Tiyatrosu, Çocuk Tiyatrosu da kurmuş. Hem Helik’in hem de ekibin enerjisi o kadar yüksek ki, şehirde tiyatro sayesinde biraraya gelerek birlikte deneme, birlikte üretme, birlikte düşünme ve birarada olma duygularını daha kolektif bir deneyime dönüştürebilmek için bu festivali örgütlemeye karar vermişler. Çabaları çok açık: Dostluk ve dayanışma duygusunu çoğaltabilmek. “Farklı şehirlerde her koşulda tiyatro yapmaya çalışan ekipleri, festival çatısı altında toplayarak, şehirlerin ve uzaklığın sınırlarının zorlandığı bu buluşmada bir tiyatro dili oluşturmak, başka seçimleri ve anlayışları anlamaya çalışmak” kadar tiyatroların sorunlarını, üretimlerini paylaşmak ve daha çok seyirciyle buluşturmak. Başta Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı’nın destekleri ve belediye çalışanlarının işbirliğiyle festival tiyatroyla tanışmış ya da tanışmamış birçok insanla yeniden buluşabiliyor.
Festivalde Neler Vardı?
Bu yılki festival programı 14 ekip, 15 oyunun katılımıyla oluşturulmuş. Kimler mi var? Ege Halk Tiyatrosu, İlk Sanat Tiyatro, Toprak Sahne Tiyatrosu, Samsun Sanat Tiyatrosu, Çanakkale Belediye Tiyatrosu, Fazla Mesai Tiyatro Grubu, Aykaryay Aydın Tiyatro Derneği, Tiyatro Objektif, Depo, Antalya Baro Tiyatro Topluluğu, İstanbul’dan Cihangir Atölye Sahnesi, Tiyatro Tatavla, Yeditepe Üniversitesi GSF Tiyatro Bölümü. Kuşadası Belediye binası önünde toplanarak kortej yürüşüyle başlayan festival, sahilde düzenlenen açılış konuşmaları, sokak performanslarıyla bölge halkının yoğun katılımıyla devam etti. Açılış etkinliğinde, festivale davet edilen konuklar, eğitmenler ve festivalin içeriği, amaçları tanıtıldı. Bir hafta boyunca başta Erkan Yücel sahnesi olmak üzere Kervansaray’da, İsmail Cem Meydanı’nda ve Güzelçamlı Düğün Salonu’nda Lüküs Hayat’tan Onikinci Gece’ye, Toros Canavarı’ndan Cephede Piknik’e, Kaos Teorileri’nden Kuvayi Milliye Destanı’na pek çok farklı teatral içerik ve biçime sahip oyunlarla karşılaştı Kuşadalılar. Hemen hemen her oyunun tıka basa dolu olduğunu, koltuk aralarına bile sıkışan, her boşluğu dolduran, üstelik 40 derecenin üzerindeki sıcaklığa rağmen inatla salonu terketmeyen seyirciler olduğunu görmek hayret verici olduğu kadar umutlandırıcıydı da. Adalı bir seyircinin yüksek sesle vurguladığı gibi “(yazın lütfen bunu) tiyatronun iyisi, kötüsü olmaz, tiyatro her koşulda iyiyi üretir” mi, sanırım bu başka bir tartışma konusu ama Ege seyircisinin “alkış tutma”, sahnedeki oyuncuya her an “oyun arkadaşlığı”yapma hevesine bakılırsa bu festival daha baştan hanesine artıları doldurmuş. Bu “doluluk oranı” en çok da, Kuşadası seyircisinin tanıdığı, daha önceki oyunlarıyla festivale katılan Cihangir Atölye Sahnesi’nin “oyun neşesi bol” Lüküs Hayat’ında, Çanakkale Belediye Tiyatrosu’nun Toros Canavarı, Tiyatro Objektif’in Eleni ve Gül’ünde, daha sayamayacağım nicesindeydi.
Cihangir Atölye Sahne, Lüküs Hayat
Antalya Baro Tiyatro Topluluğu, Cephede Piknik
Atölyeler, Söyleşiler, Ödüller
Festivalin gösterimler kadar dikkate değer bir özelliği daha var: farklı şehirlerden gelen tiyatroculara, özellikle gençlere yönelik atölyeler düzenlemesi. Fuar alanı olarak bilinen ortak alanda çadırlarını kuran genç tiyatro toplulukları oyunlarını oynayıp gitmek yerine bir hafta boyunca orada, yeni tanıştıkları diğerleriyle birlikte oynadı, eğlendi, yarıştı, şarkılar söyledi, birlikte üretti, birbiriyle kaynaştı.
Peki, atölyelerde neler yapıldı? Zerrin Yanıkkaya “Hikâye Anlatıcılığının Geleneksel Kaynakları ve Meddah”, Melike Saba Akım “Tiyatroda Anlatı ve Karşı-Anlatı“, Pınar Akkuzu “Maske Oyunculuğu”, Şule Ateş “Hareketten Metne, Metinden Harekete” ve Gizem Bilgen “Bir İfade Aracı Olarak Hareket” konu başlıklarıyla üç gün süren atölyeler düzenlediler. Atölyeler (gözlemleyebildiğim kadarıyla) sadece festival ekibi, Kuşadası Belediye tiyatrosu ve festivale katılan diğer topluluk üyelerine açık. Birlikte tiyatro üzerine düşünmek, festival zamanını bir eğitim imkânı olarak değerlendirmek niyet. Oyunlardaki seyircinin yüksek katılımı ve coşkusu gibi atölyelere katılanların, özellikle gençlerin ne kadar meraklı, öz-eleştirel, sorgulayıcı olduğunu görmek de bugün yerleşmiş kaygılarımız alıp götürmeye yetiyor.
Gizem Bilgen’in hareket atölyesi
Atölyelerle aynı saatlerde halka açık söyleşiler de vardı. Cihangir Atölye Sahne kurucularından Muhammet Uzuner’in “Oyunculuk” başlıklı ve bu yılki Onur Ödülü’nü alan oyuncu, eğitmen Tilbe Saran’ın oyunculuk deneyimi üzerine söyleşileri. Bunun dışında toplulukların festival ortak alanında biraraya gelmesiyle oyun sonrası söyleşiler de gerçekleşti. Tüm bu etkinliklerin Kuşadası’nın hemen her bölgesine yayılmasıysa çok sayıda seyircinin festival katılmasını sağlıyor.
Ama…
Özellikle atölyelerin ve sanatçılarla söyleşilerin günün aynı saatinde (11.00-14.00) farklı mekânlarda yer alması, bazı atölyelerin (bütün oyunculuk atölyeleri) üç günde tamamlanabilecek, diğerlerininse (kuramsal, tarihsel tartışmalar) her gün aynı konunun farklı katılımcılarla işlenebilecek bir programa göre örgütlenmesi sanırım atölyelerden alınabilecek verimi biraz düşürebiliyor. Devamlılığı olan bir atölyeyi seçtiğinizde diğer tartışmalara katılma olanağınız kalmıyor. Belki ilerleyen yıllarda atölyelerin takviminde yapılacak bir değişiklikle festival ortaklarının daha çok etkinlikten yararlanması sağlanabilir.
ve sonuç olarak…
Kuşadası Belediyesi Tiyatro Festivali, tüm katılımcıları, güleryüzlü, dostane komitesi, gönüllüleriyle festivalin bu beş gününe dayanışmayı, neşeyi, paylaşmayı, umudu serpiştirebilmiş. Gelecek yıllarda da üretecek, çoğalacak -Tilbe Saran’ın dileğini paylaşırsak -sadece Ege’nin değil, Türkiye’nin Avignon’u olabilme” potansiyeline sahip. Bize böylesi duyguları yaşattıkları için öncelikle Nurten Helik’e, organizasyondan Hakan Kutay Pekgöz, Gülüm İren’e ve burada adını anamadığım tüm festival ortaklarına teşekkür ederiz.
Eylem Ejder