“Sahne bir mahkemedir” der Moliere.
Nasıl ki mahkemeler toplumun adalet ihtiyacını karşılamak zorundaysa, sahne de hakkı yenenin hakkını teslim etmek, görmezden gelineni bağrına taşımak zorundadır. Ve yine nasıl ki mahkemeler adalet dağıtmayı tercih etmeyebiliyorsa, sahne de muhakemesinde vicdansız davranabilir. Tam da bu yüzden doğası gereği “tiyatro iyi” değildir. İyi olması gerekir. Özgür değildir, özgür olması gerekir. Kısacası tiyatro sanatı bir aşk olduğu kadar sorumlu davranmayı gerektirir.
Tiyatronun yasakla, sansürle ve vergilerle soluksuz bırakılmaya çalışıldığı, kamuya ait kurumlarının asimilasyona maruz bırakıldığı bir devirde, sahnenin bu basit gerçeğini hatırlamak gerekiyor.
Hele ki, “halk bunalmış ve adalet çığlığı atar hale gelmişse” tiyatro sahnesinin yıkıntılar arasında dolanıp, kanadı kırılmışların çağrısına kulak vermesi, ona yardım elini uzatması gerekir. Evet, başta da dediğimiz gibi bunu yapmayadabilir. Bu onun tiyatro olduğu gerçeğini değiştirmez. Sadece karanlığa hizmet ettiğini gösterir.
***
27 Mart Dünya Tiyatro Günü bildirilerini bir araya getirdiğimiz dosyamıza buradan ulaşabilirsiniz.