Bahar Çuhadar
Geçmişe, bugüne ve geleceğe ait bir yaratıcı Shakespeare, tarifi için kelimelerle boğuşmak yersiz; ‘Shakespeare insanları’ da zamandan, sınırlardan bağımsız bir formda, gezegenin ayrılmaz parçaları adeta. William Shakespeare’in tarihsel oyunları, tragedyaları, komedileri bugüne dek sanatın farklı disiplinlerinde sayısız yoruma konu oldu; “Shakespeare’in neden hiç eskimediği” sorusu ise hiç eskimedi! Elimizdeki kitap, heyecan verici bir serinin ilk parçası, aynı zamanda ‘Shakespeare’in zamansızlığının’ en son ispatı belki de: ‘Zaman Boşluğu’. Yazarı İngiltere’nin özgün kalemlerinden Jeanette Winterson. Shakespeare’in 1600’lerin başına tarihlenen ‘Kış Masalı’ adlı oyununun, günümüze taşınmış ve roman formunda yeniden karşımıza çıkmış hali bu. Doğan Kitap’ın ‘Shakespeare Yeniden’ ismiyle başlattığı seri, Virginia-Leonard Woolf’tan miras İngiliz yayınevi Hogarth Press’in projesi. Çok yakında Margaret Atwood’dan ‘Fırtına’, Anne Tyler’dan ‘Hırçın Kız’, Howard Jacobson’dan ‘Venedik Taciri’ ve Jo Nesbo’dan ‘Macbeth’ yorumları da Türkçede olacak. Ama ben size Winterson’ın; kendisini, merak duygusunu bir an olsun düşürmeden okutan, bir yandan da ‘zaman’ üzerine okuru usul usul düşündüren romanından bahsedeyim.
Winterson, Shakespeare’in bol miktarda öfke, kıskançlık, zulüm ve umutsuzluk ihtiva eden ama mutlu sonla biten oyunu ‘Kış Masalı’nı modern dünyanın göbeğine, günümüze taşıyor. Oyunun ana öyküsünü bozmadan, ufak dokunuşlar ve orijinaline selam yollayan modern isimlerle… ‘Kış Masalı’nın despot Sicilya Kralı Leontes, ‘Zaman Boşluğu’nda zengin bir İngiliz fon yöneticisi olan Leo olarak karşımızda. Sevdiği –ve ölesiyle kıskandığı- kadın, oyunun Hermione’si, romanda güzel ve çekici Fransız müzisyen MiMi’ye dönüşüyor. ‘Kış Masalı’ndaki Bohemya Kralı Polixenes ise romanın hippi ruhlu oyun tasarımcısı Xeno… Londra, Paris ve kurmaca bir şehir olan New Bohemya’da gidip geliyor hikâye. Dünyaya gözlerini Londra’da açıp, tuhaf bir şekilde kendini New Bohemya’daki bir hastanenin, terk edilmiş bebekler için hazırlanan ‘bebek kutusu’nda bulan Perdita ve onu evlat edinen yaşlı siyahi müzisyen ile tanışacaksınız önce. New Bohemya’da korkunç bir yağmurun altında geçen o acayip geceye tanık olduktan sonra, “öyküye bir yerinden başlamak gerekecek”… Sevmek, kıskanmak, kaybetmek, kötülük etmek, affetmek ve bağışlamak üzerine bir anlatı bu. Yer yer hüzünlendiren, roman kişilerini çoklukla “Şimdi ne yapacaklar” heyecanıyla takip ettiren, kadın-erkek ilişkilerine, baba-kız olmaya, arkadaş olmaya, sevdiğinin yasını tutmaya, güç sahibi olmaya, hayattaki tuhaf tesadüflere ve değişmeye dair bir roman. En çok da ‘geçmişin telafi edilmesine’ dair bir roman…
Hiddetli bir kıskançlık sonucunda ailesinden, köklerinden kopan kız çocuğu ve yıllar önce ayrı düşen iki sevgili için zamanda yepyeni bir hayat olasılığı açılır, ‘Kış Masalı’nın finalinde. Winterson, “Kış Masalı, geçmişin geleceğe bağımlılığının geleceğin geçmişe bağımlılığıyla aynı orana karşılık geldiği bir tiyatro oyunudur” diyor, biraz ileride şöyle devam ediyor: “Ve bütün sınırları koyan zaman, sınırlardan bağımsız bir özgürlük alanında sahip olabileceğimiz tek fırsatı sunar bizlere. Nihayetinde, kapana kısılmış olmadığımızı anlarız. Zamanın telafisi mümkündür. Bulunmuş olur kaybolan…”
Kaderleri geçmiş ile gelecek arasındaki bir yolculukta buluşan insanları anlatan, hem dört asrı devirmiş hem de tazecik bir masal ‘Zaman Boşluğu’. Kendisinin de Perdita gibi “sokakta bulunmuş bir çocuk” olduğunu, bu metnin kendisi için hayli özel bir yerde durduğunu not düşen Winterson’ın ustalıklı kaleminden anlatılan; “bağışlama ve geleceğin birbirine nasıl da bağlı olduğu hakkında” bir masal…