Nükhet Eren
At arabasında geçirilen kazanın farklı anlatıları ile başlar oyunun olay örgüsü. İlk perdenin dekoru beyaz bir köşkün arka bahçesidir. Aile komedisine konu olan ayrılmış karı kocanın kardeşleri ve müstakbel damatlarıyla sahne açılır ve aile içinde var olan sorun kendini belli eder. Ayrılmalarının ardından geçen 15 yıl içinde, kızları evlilik çağına ulaşmasına rağmen, anne ve baba birbirleriyle dalaşmaktan, zıtlaşmaktan bıkmamıştır. Kızlarını bir türlü aralarında bölüşemediklerinden genç kadının hali, pay edilemeyen mal anlamına gelen “hisse-i şayia”ya dönmüştür artık. Araba kazası nedeniyle aile dışından hikayeye dahil olan Bican karakteri, meselenin çözülmesine de katkıda bulunur.
Oyunun sahne aldığı Kozzy yani Kozyatağı Alışveriş ve Kültür Merkezi 2010 yılında Kadıköy Belediyesi tarafından açıldı. Hemen yanı başındaki yeni belediye meclis binasıyla birlikte. Mağaza katlarından yukarıya doğru sinema salonları, sergi salonu ve 400 koltuklu çok amaçlı salona ulaşılıyor. Çok amaçlı salona, açılıştan bir yıl önce yaşama veda eden usta oyuncu Gazanfer Özcan’ın adı verildi. Ölüm tarihi 17 Şubat. 17 Şubat 2017 tarihinde, sekizinci ölüm yılında, adının verildiği salonda, sahneye çıktığı ilk oyun var: Soyadı Sekizinci olan İbnürrefik’in Hisse-i Şayia adlı oyunu. Gazanfer Özcan Vefa Lisesi’nde öğrenciyken bu oyunda Bican rolüyle yer almıştı.
Olay bu kadarla kalmıyor. Hisse-i Şayia, memleketimizin tiyatro tarihini 100 yıldan fazla zamandır sırtına yüklemiş taşıyor. Bu ağır ve değerli yükü birlikte kaldırıp Kozzy’nin tıka basa dolup taşan sahnesine indirelim istiyorum. Birlikte, çok şeyin başladığı zamana doğru yola çıkalım. 19. yüzyılda Tanzimat Fermanıyla birlikte başlayan Batılılaşma hareketinden edebiyat da payına düşeni almıştır. Hatta Ahmet Hamdi Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyatı kitabında Doğu’nun diğer edebi biçimlere göre en az tiyatroyu bildiğini söyler: Tiyatro nev’i, Müslüman-şark edebiyatlarının en az tanıdığı sanat nev’idir. Denebilir ki, Tanzimat’la memleketimize girmiş tek nev’i odur. Çünkü aradaki estetik farkına, iç nizamların ayrılığına rağmen şiir ve muhtelif nev’ileri bizde de vardı. Şark hikâyesi, garplı romanla arasındaki farkın büyüklüğüne rağmen daima mevcuttu. Tanzimat döneminin Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat gibi kıymetli yazarları tiyatroyu hem eğlendirici ve faydalı hem de daha çok insana ulaşma açısından eğitici bulmuş, çok sayıda oyuna imzalarını atmış, yazılan oyunlar sahnelenmiştir.1868 yılında Güllü Agop tarafından Tiyatro-yı Osmani’nin kurulduğunu, tarihi tragedyalar kadar komedi oyunlarının da seyirciler tarafından beğeniyle izlendiğini belirtelim. Tanzimat’tan Meşrutiyet’e doğru geçildiğinde, yayımlanan dergi ve kitap sayısının misliyle arttığını, batıdaki örneklerinden uyarlanan oyunların ardı ardına yazıldığını biliyoruz. Bu oyunların sergilendiği tiyatro toplulukları yanında 1914 yılında Darülbedayi yani bugünkü Şehir Tiyatroları kurulur. 1916 yılında Hisse-i Şayia sahnelenir. Ardından sırasıyla 1919-20 yıllarında, 1925 yılında, 1952-53 yıllarında, 1966-67 yıllarında, 1973 yılında Hisse-i Şayia Şehir Tiyatrolarında “perde” der. 2016-2017 sezonunda yeniden Şehir Tiyatroları’ndadır.
Yüz yıldan beri seyircinin büyük ilgisini çeken oyunun yazarı İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, tiyatroya ve edebiyata Galatasaray Lisesi’ndeyken ilgi duyar, dönemin yazarlarını ilgiyle okur. Arkadaşlarından birinin bahçesinde kendi yazdığı komedi oyununu oynar. Osmanlı döneminin çoğu entelektüeli gibi devlet memuru olarak çalışır, Fransızcadan tercüme yapar. Bulunduğu tiyatro ortamlarında halkın komediye olan ilgisini fark eder. İletilmek istenen mesajın tiyatroyla daha etkili biçimde verileceğini düşünerek elliden fazla oyun yazar. Sekizinci soyadını, Sekizinci adıyla yaptığı uyarlamadan dolayı aldığı söylenir. Evlendiği kadınları öldüren Mavi Sakal’ın hikayesinde adamın “sekizinci” karısı meraklı ve akıllı davranıp cani Sakal’dan kurtulacaktır. İbnürrefik’in bu oyunu nasıl uyarladığını merak ederken konumuz olan Hisse-i Şayia’nın da bir uyarlama olduğunun altını çizelim. Dönemin başka yazarlarında rastladığımız gibi, uyarlama denilmesine rağmen karakterler, mekan, dil, olay örgüsü tamamen yeniden oluşturulmakta, aslında yeni bir edebi metin yazılmaktadır. Oyunun tercümanı değil gerçek yazarı onlardır. İbnürrefik’in,Ceza Kanunu adlı oyununun 2014 yılında Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda sahnelendiğini unutmadan ekleyelim. Sonuçta zamanının ötesine taşan bir tiyatro ustasıyla karşı karşıya olduğumuz yadsınamaz.
Usta güldürü yazarının Hisse-i Şayia’sı, 2016- 2017 sezonu için Şehir Tiyatrolarının başarılı komedi yönetmeni Tarık Şerbetçioğlu tarafından ele alınınca aklıma ilk gelen dil konusu olurdu. Yazarın dilinin anlaşılır kılınması, aşılması gereken bir önemli bir mesele olmalı diye düşünürdüm.Bunun yönetmen tarafından ustalıkla çözüldüğü, farklı yaştan ve çevreden insanların oyun sırasındaki tepkilerinden anlaşılıyordu. İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci’nin Osmanlıca oyun dili daha ziyade iki oyuncu üzerindeydi. Ayrılmış anne ve babası arasında paylaşılamayan kızın babası Tahir Bey rolündeki Zihni Göktay ve olay örgüsüne aile dışından giren kalem memuru Bican rolündeki Aybar Taştekin. Hisse-i Şayia 2016-2017’nin ilgi çekici iki özelliğine değinmeden geçmek istemem. Bunlardan biri oyun ile gerçek hayat rollerinin çakışması. Baba Zihni Göktay’ın kızı Zeynep Göktay Dilbaz, baba Tahir Bey’in kızı Mahmure rolündeydi, damadı Uğur Dilbaz ise damat Necmi. İkinci nokta ise anne Faika Hanım’ı canlandıran Hikmet Körmükçü’nün, Darülbedayi’nin ilk oyuncularından Hazım Körmükçü’nün torunu olmasıydı. Mahmure’nin halası ve eniştesi rolündeki Selma Kutluğ ve Sezai Aydın sakin oyunculuğun örneğini verdi. Oyunun tümünün geçtiği yer, hala ve eniştenin evlerinin iç ve dış mekanlarıydı. Evin çalışanı Mari rolü, az görünmesine rağmen seyirciyi güldürmeyi başaran oyunuyla Yağmur Damcıoğlu Namak’ın üzerindeydi.
Perde açıldıktan bir süre sonra Zihni Göktay’ın sahnenin sol tarafından görünmesiyle seyircinin alkış tufanının repliğini boğduğu an gerçekten unutulmazdı. Onu görmek için oyuna gelen ve üç saat boyunca kuyrukta bekleyen sevdalı seyircilere sahip olmak için hem usta oyuncu hem iyi insan olmalı diye geçti içimden. Aklıma takılan iki küçük noktayı Tarık Şerbetçioğlu’na sormak isterim. Tahir ve Suudi beylerin siyah beyaz iki renkli bot ya da mest biçiminde farklı ayakkabılarının neyi sembolize ettiği ve Bican’ın baston yerine şemsiye taşımasının nedeni. Yüzyıllık oyun, usta bir yönetmen, gelenekten geleceğe parmak ısırtan oyunculuklar ile buyurunuz: Hisse-i Şayia 2016- 2017.