Mimesis Haber / Sanat Meclisi geride bıraktığımız Eylül ayında gerçekleşen sanat alanınındaki hak ihlallerini yayınladı. OHAL süresinde bir çok sorunla karşı karşıya kalan sanat alanının, Eylül ayında da çok ciddi oranda baskıya maruz kaldığı görülüyor. Sanat Meclisi’nin yayınlamış olduğu çalışma ise şu şekilde;
Sanat alanının yeni sezon için harekete geçtiği günlerde kolu kanadı kırık. Tiyatrodan plastik sanatlara, karikatürden sinema alanına her alan darbeler yemiş, başta çalışanlarının perişanlığı olmak üzere şu an için çözümsüz dertler içinde kıvranıyor. Olağanüstü hal uygulamaları da sanat alanının başına yeni yeni dertler açmakla meşgul. İşte sonbaharın ilk ayında sanat alanının başına gelenler;
· Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çocuk oyuncular için hazırladığı yönetmelik taslağına göre, setlerde 3 aylık bir bebek de çalıştırılabilir. Oyuncular Sendikası ise, bakanlığı bu hatadan derhal geri dönmeye davet etti. Oyuncular Sendikası daha önce “Bu sette çocuk var” adlı bir kampanya başlatmış, setlerdeki çocuk oyuncuların çalışma koşullarına dikkat çekmiş, kamuoyu da dizi setlerinde bebek biberonlarına kahve koymak yoluyla fiziksel ve ruhsal kapasitelerinin zorlandığı gündeme gelmişti. Önümüzdeki dönemde yasalaşması öngörülen taslağa göre, 0-3 ay arası yaştaki bebekler hiçbir şekilde çalıştırılamayacak, çalıştırılmasına izin verilen 3 ay ile 14 yaş grubu arasındaki çocuk oyunculara ise 1300 liranın altında ücret verilemeyecek. Düzenlemede çocuk oyuncuların derslerinde başarısızlık görülürse çalışma izninin iptal edileceği de belirtiliyor. Çocukların yanında sigara ve alkol tüketilemeyecek, yaşına uygun yemek verilecek, deneme çekimleri dahil çocuklar sette bekletilmeyecek, evinden alınıp evine bırakılacak, toplu taşımaya zorlanamayacak.
· 42 uluslararası sanatçının üretimleriyle “göç” olgusuna odaklanan Çanakkale Bienali, AKP milletvekili Bülent Turan’ın girişimleriyle iptal edildi. HDP savunucusu ve darbe destekçisi olarak suçladığı Beral Madra’yı hedefe koyan vekil, “bütün toplumu kucaklayan ve herkes tarafından kabul görmen onlarca onurlu sanatçı varken neden bu isimde ısrar ediliyor “ diye sormuş ve “darbe kafalılar sanatçı olsa ne olur, olmasa ne olur” diye devam etmişti. Bienalin genel sanat yönetmenliği ve eş küratörlük görevini yürüten Beral Madra ise, kendisini hedef gösteren bu sürecin bu sürecin sonunda görevinden istifa etti. Çanakkale Bienali İnisiyatifi ise; “İçinde sanatın olmadığı gelişmelerin sanatın kendi pratiklerinin önüne geçtiği bu koşullarda, coşkumuzu ve motivasyonumuzu yitirmiş bulunuyoruz. Bu nedenle 24 Eylül tarihinde açılması planlanan 5. Uluslararası Çanakkale Bienali’ni iptal ettiğimizi kamuoyuna üzülerek duyururuz” şeklinde bir açıklama yaptı ve gerçekleşemeyen bu bienali Aylan Kurdi’nin cansız bedeninin sahile vurduğu günün birinci yıl dönümünde, vatansız kalmış tüm insanlara ithaf etti.
· Sancaktepe Belediyesi, sosyal medyadaki paylaşımlarından ötürü oyuncu Genco Erkal’ı mahkemeye verdi. Erkal’ın olay üzerine şöyle bir açıklama yaptı: ” Nasıl bir ülkede yaşadığımızı anlamak gerçekten kolay değil bazen. Bu memlekette savcı yok mu, mahkeme yok mu? Bir suç işledimse beni yargılamak belediyeye mi düşer? Bu nasıl bir haddini bilmezliktir? Cadı avı için bahane arıyorlar. Bu tehlikeli gidişe dur demek gerekir, yoksa ardından çok daha kötüsü gelecek.”
· Sanatçı Sıla, ‘Demokrasi ve Şehitler Mitingi’ ile ilgili yaptığı “Kesinlikle darbeye karşıyım ama Yenikapı’daki şova katılmayacağım” açıklaması sonrası kendisine canlı yayında küfreden Davut Güloğlu hakkında şikayette bulundu, Güloğlu’nun üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılması talep edildi.
· Sosyal paylaşım sitesi Twitter’da yazdığı belirtilen sözler nedeniyle “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan aldığı 10 aylık hapis cezasının Yargıtay tarafından bozulmasından sonra yeniden yargılanan Fazıl Say hakkındaki dava karara bağlandı. Mahkeme, Yargıtay’ın bozma ilamına uyarak Say’ın beraatine karar verdi. Yargıtay, Say’ın paylaşımlarının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine karar vererek yerel mahkemenin kararını 26 Ekim 2015’de bozmuştu.
· CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Tekirdağ’a 24 yıl önce temelleri atılan ancak bir türlü yapılmayan kültür merkezini Meclis gündemine taşıdı. Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına yazılı soru önergesi veren Yüceer, Kültür Merkezi’nin temelinin atıldığı tarihten önergenin yanıtlandığı tarihe kadarki dönemde ne kadar ödenek ayrıldığı ve bunun ne kadarının harcandığını sordu.
· Beytocan adıyla tanınan sanatçı Beytullah Güneri’nin “Agır Ketiye Dile Mın” adlı şarkısının telif hakkı için İbrahim Tatlıses’e 15 yıl önce açtığı tazminat davası sonuçlandı, Tatlıses’in 9 bin 500 lira ödemesine karar verildi. Bu şarkının adının “Rında Mın” olarak değiştirip izinsiz seslendirdiği gerekçesiyle Tatlıses’ten 38 bin lira talep etmişti.
· Hollanda’daki Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi, Mali’nin kuzeyindeki antik kent Timbuktu’da yer alan ve UNESCO Dünya Kültür Mirası tehlike altındaki yapılar yer alan on beşinci yüzyıldan kalma Sidi Yahya Camii ile dokuz mozoleyi yok eden El- Mehdi adlı İslamcı saldırganı dokuz yıl hücre hapsiyle cezalandırdı. Bu davanın, Afganistan’da Taliban tarafından 2001’de havaya uçurulan Bamiyan Budaları ile Suriye’de IŞİD tarafından tahrip edilen antik Palmira kentiyle ilgili hukuki girişimler adına da emsal teşkil etmesi umuluyor.
· Merkezi Mardin’de bulunan Dramatik Sanatlar Eğitim ve Araştırma Derneği (DRASED), kanun hükmünde bir kararname ile kapatıldı. Derneğin yürüttüğü çok sayıda kültürel ve sanatsal faaliyetlerden yalnızca birisi olan ve bu yıl Kasım ayında yedincisi için hazırlık yapılan Uluslararası Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali de derneğin kapatılmasıyla beraber yapılamaz duruma düştü. Dernek Başkanı ve Festival yönetmeni Nurhan Öktem’in konuya ilişkin yaptığı basın açıklamasında, “Karşılaştığımız bu durum inanılması güç ve akıllara durgunluk veren bir yanılgıdır. Kamuya açık ve ilin valiliğinden izin alınarak yasal olarak yürütülen faaliyetlerimize ilişkin nasıl bir sakınca bulunduğunu anlamış değiliz.” Denildi ve soruldu: “Çocuk ve gençler için, geleceğin yetişkinleri için vermiş olduğumuz karşılıksız tüm emeklerimiz için, ödül beklemedik elbette, fakat bu ceza niye?”
· Türkiye, Yaratıcı Avrupa projelerine katılamayacak. Ayrıca Türkiye’deki kültür ve sanat projeleri Avrupa’dan mali veya enformasyona dayalı destek alamayacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı kaynakları, Yaratıcı Avrupa Programı’ndan çıkma kararı alan tarafın Türkiye olduğunu söyledi. Programın en önemli amacı, sanatçıların eserlerini kendi ülkeleri dışında sergileme imkanı bulmasını ve maddi destek almasını sağlamaktı. Kararı değerlendiren İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdürü Görgün Taner, “Yaratıcı Avrupa Programı’nda Türkiye’nin artık yer almayacak olması tüm kültür endüstrisi için çok üzücü bir gelişme. Bu program kapsamında oluşturulan ve Türkiye’nin de katkıda bulunduğu fondan yararlanabilmek hem sanatçılar hem de kültür kurumları için büyük önem taşıyordu. Böyle programlara katılım uzun zaman gerektiriyor, uzun müzakereler sonucunda gerçekleşiyor. AB üyesi olmadığımız halde yararlanabildiğimiz bir fon sunmanın yanı sıra bu programın içinde yer almanın Türkiye’ye uluslararası ağlarla bağlantılar kurmak, uluslararası arenada görünürlük ve tanıtım olanakları kazandırmak açısından da çok faydaları vardı. Yeniden bu program içinde yer alabilmek için gereken her türlü adımın ivedilikle atılması gerektiğine inanıyorum” dedi.
· Batman Belediyesi bünyesinde 3 yıldır faaliyet yürüten Şehir Tiyatrosu Müdürlüğü, kayyım tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden feshedildi. Tiyatro ve orkestra müdürlüğünün feshedilerek Kültür Müdürlüğü’ne bağlandığı ve oyunların da büyük ihtimalle oynanmayacağı belirtiliyor. Şehir Tiyatrosu’nun 8 oyuncusu ve 3 çalışanı bulunuyordu. 3 yılda 15’ten fazla oyun sahneleyen tiyatro ekibinin oyunların çoğunluğu çocuklara yönelikti. Kentte son 6 yıldır tiyatro festivali düzenleniyordu. Tiyatro kapatılmasaydı yeni dönemde Moliere’nin Tartufe, Kurşun Askerin Utancı ve Melayê Cizîrî’nin hayatını anlatan oyunlar Kürtçe sahnelenecekti.
· Atılan oyuncularla ilgili emrin dışarıdaki “üst mercilerden” geldiği yönünde basına açıklama yapan Şehir Tiyatrosu müdürüne yönelik olarak, oyuncu Ragıp Yavuz bir duyuru yayınladı: “Keşke ‘Sehven’ olsaydı, fakat kamuoyuna doğru bilgi vermiyorsunuz sayın müdür! Şahsıma yönelik muhataplığınızda beyanınızın tam tersi bir söylem içinde olduğunuzun, gereğinde ‘tanıklık’ yapabilecek kişilikte tanıkları vardır çünkü. Yetmedi; ben ve arkadaşlarım hakkında ‘mahkemede…’ diye bilgi paylaşmışsınız! Ne büyük tahsizlik… Çünkü şu anda ben dahil hiçbir arkadaşım için açılmış bir dava yoktur! Ne maksatla “hedef göstermek” yöntemini benimsiyor ve ‘itibarsızlaştırma’ çabası içine giriyorsunuz?! Siz de çok iyi bilirsiniz ki, hukuk devletinde hukuksal bir yaptırımı uygulayan da, uygulanan da, uygulatan da ‘şeffaf’tır, öyle olmalıdır! Yetkilinin de, sorumlunun da bir adı ve ünvanı vardır! Bunun aksi ancak bir ‘Gladyo’ yapılanmasıyla izah edilebilir! OHAL uygulaması bilgi saklamanın gerekçesi değildir, olamaz! Kişinin kendine uyguladığı ‘oto sansür’ ise, tek kelimeyle ‘acizlik’tir… Hangi kamusal ve siyasi sorumluluktan kaçınmak için yaşadığımız sürecin muhataplarını ve gerekçelerini ortaya koymuyor ve anlaşılması güç bir ‘telaş’ içinde kendi sorumluluğunuzun üstünü örtüyorsunuz?! Yazık! Bir de, unutmadan; her hükümet değişiminde esen rüzgara göre ‘sanatçı duruşu’nu belirlemeyi, temel kapitali ‘kişilik’ olan hiçbir sanatçıya yakıştırmam… Ve ben Şehir Tiyatroları’nda yıllarca bir ‘Kamu Çalışanı’ olarak görev yaptım, ‘Hükümet’ değil! Çeşitli süreçlerde, çeşitli hükümetlerdeki farklı siyasi yönelimlerce kişiliğim ‘muhalif’ addedilerek soruşturmalar yaşadığım doğrudur… Örneğin 12 Eylül faşist cuntası tarafından kurumdan ihraç edilmiştim! Lakin; mesleğinde 42 yıl üretim yapmış bir sanatçı ve akademisyen olarak ‘sanatçı duruşumun’ 102 yıllık Darülbedayi’ye yakışıp yakışmadığı konusunda yargıda bulunma hakkını (hangi siyasi görüşten olursa olsun) hiçbir siyasi-bürokrata vermem! Haddi değildir çünkü!”
· Nobel Edebiyat ödüllü İtalyan oyun yazarı Dario Fo, bu yıl Devlet Tiyatroları’nın açılış sezonunda yabancı oyunların sahnelenemeyecek olmasına dair açıklamalarda bulundu. Bu kararla kendi oyunları da sahnelenemeyecek olan Dario Fo “Bundan onur duyuyorum” dedi. Kararı sansür olarak değerlendiren Nobel ödüllü yazar İngiliz Times gazetesinden Tom Kington’a verdiği röportajda “Türkiye’de yasaklanan dört yazardan hayatta olan tek kişi benim. Bu benim için ikinci bir Nobel ödülü kazanmak gibi” şeklinde konuştu.
· Şehir Tiyatroları’na 45 yıl emek veren tiyatro ve sinema sanatçısı Nedret Güvenç, kurumda açığa alınmalara ve işten çıkarmalara yönelik tepki gösterdi. Güvenç, kurumun doğrudan bağlı olduğu İBB Başkanı Kadir Topbaş’a mektup yazarak “Kararı geri aldırın” çağrısı yaptı.
· 2 Eylül’de gösterime giren “Tutmayın Beni” ve Ekim’de gösterime girecek olan “Oğlan Bizim Kız Bizim” adlı filmlerin çekimleri 10 Mayıs-23 Haziran tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Filmin teknik ekibi ve oyuncuların bir kısmı hak ettikleri ücretleri alamadı, üstelik Kült Film şirketinin sahibi olan her iki filmin yapımcıları tarafından haklarını aradıkları için sektörden silinmekle tehdit edildiler.
· Güzel sanatlar alanında eğitim yapılan Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi’nde dayatmalara karşı öğrenciler tepki gösterdi ve bir bildiri yayınladı: Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesi Türkiye’nin ilk güzel sanatlar lisesidir. Lisemiz sayısız sanatçı yetiştirmiş, çağdaş, laik ve nitelikli eğitim veren bir kurumdur. Bizler de bu lisenin bir bileşeni olmaktan her zaman onur duyduk ve lisemizin geleceği için kendimizi söz ve karar sahibi olarak görüyoruz. Son yıllarda nitelikli eğitimin için boşaltılarak okulumuzun olmazsa olmazı olan Resim ve Müzik ders saatleri bizlerden çalındı. Birçok öğrencinin barınma ihtiyacını karşılayan yatakhanemiz elimizden alındı. Bununla beraber yatakhanemizde bulunan çalışma alanlarımıza el konuldu. Gelinen son noktada ise okulumuzun bileşenleri olan öğretmenlerimize ve bize danışılmadan, okulumuz “Proje Kapsamına” alınmıştır. Proje adı altında okulumuzun çok değerli ve alanında son derece donanımlı öğretmenleri, başka liselere, ortaokullara ve ilkokullara gönderilerek adeta cezalandırılmaktadır. Biliyoruz ki eğitim alanında yapılan bu saldırılardan zarar görenler sadece bizler değiliz. Bilimsel, laik ve nitelikli eğitim veren birçok okul bugün hedef tahtasına oturtulmuş durumda. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan farklı açıklamalar proje okulları kapsamının sürdürülebilir olmadığını ve nitelikli bir eğitim anlayışını barındırmadığını gözler önüne seriyor. Bakanlık bürokratlarının projenin devamına dair çarpık beyanatları kamuoyunu ikna etmekten uzaktır. Bizler için belirleyici olan, nitelikli eğitim talebimiz ve geleceğimize dair söz söyleme hakkımızdır. Bunun için de mücadeleye devam etmekte kararlıyız. Eğitim alanındaki bu dayatmaları kabul etmiyoruz. Lise öğrencileri olarak tüm bu saldırılara karşı liselerimizi savunuyoruz ve geleceğimize sahip çıkıyoruz. Geleceğimizle oynayamazsınız! Öğretmenlerimize ve okullarımıza dokunamazsınız! Proje okulları iptal edilsin!
Eylül ayında da sanat alanında baskılardan nasibini almayan alan kalmadı. Şehir Tiyatroları dışarı attığı oyuncuların bir kısmını geri aldı, geride kalanlar ise işsizliği yaşıyorlar. Dizi sektöründe yeni yapımlar ve yeni kıyımlar at başı gidiyor. Ülkeyi yönetenler ise sorunlara karşı kulaklarını kapamış öylece duruyorlar. Yeni kıyımlar olmaması tek dileğimiz.