Mimesis Çeviri/ Avangard tiyatrocunun Lady Gaga hakkındaki düşünceleri ve Marina Abramović gibi çağdaş sanatçıların neden ileride ‘dipnot’ olarak yer alacakları üzerine.
Guardian, 28 Aralık 2015, Çeviri: Zeynep Temeloğlu
Avangard Tiyatro Yönetmeni Robert Wilson, 2011. Fotoğraf: Lucie Jansch
Lady Gaga’yı “dahi” olarak nitelendiriyor avangard Amerikalı tiyatro sanatçısı Robert Wilson.
Avusturya’da Linz Devlet Tiyatrosu’nda Verdi’s La Traviata’nın yönetmenliğini yaptığı sırada telefonla görüştüğümüz Wilson, performans sanatının ve deneysel tiyatronun önemli özelliklerini değerlendirdi. İki yıl önce Londra’da bir dizi video portreleri çektiği sırada, Gaga’nın hislerinin ne kadar derin olduğunu, çalışırken saatlerce oturmasından ya da ayakta durmasından anlayabildiğini söyledi.
Gaga, kostümleri ve makyajıyla, 2013 kasımında Louvre müzesinde sergilenen Jacques-Louis David’in neoklasik Marat’ın Ölümü tablosu ile Jean Auguste-Dominique Ingres’in Wilson’ın Mademoiselle Caroline Rivière for Wilson’s Living Rooms tablolarından esinlenilmiş pozlar vermişti.
Wilson “O tam anlamıyla bir konsantrasyona ve güce sahip. Meryl Streep bunu yapabilir mi? Ya Nicole Kidman? Ya da Madonna? Emin değilim.” dedi.
Aynı yıl saat sabaha karşı 4’te kayıt stüdyosunda Gaga, Marquis de Sade’den şu sözleri tekrarlıyordu: Çiftleşme, İsa, lanetler, cinsel boşalma, her zaman aynı…
Wilson “Bu kadın metni makineli tüfek gibi okuyordu” demiştir. “Telaffuzu mükemmeldi. O bir Medea olmalı.” demiştir.
74 yaşındaki Texas doğumlu Wilson, yarım yüzyıldan beri Tilda Swinton, Jim Jarmusch, Philip Glass, Mikhail Baryshnikov ve merhum Alman dramaturg Heiner Müller gibi tanınmış isimlerle birlikte çalışmıştır.
Wilson, uyarlamasını kendisinin yaptığı, yönetmenliğini ise Jette Steckel’in yaptığı 2010 Hamburg yapımı Alman dramaturg Georg Büchner’in Woyzeck’ini Sydney festivalinde ilk defa izlemek için ocak ayında Avustralya’ya gidecek. Wilson müziklerini Tom Waits ve ortağı Kathleen Brennan’ın yaptığı bu oyunun prömiyerini 2000 yılında yapmıştı. Wilson ayrıca Sidney Opera Evi’nde sanat festivalleri konulu açılış konuşmasını yapacak.
Esasen Büchner tarafından 1836-37 yılları arasında yazılan Woyzeck, bir doktorun deneylerine boyun eğen bir askerin öyküsünü anlatmaktadır. Wilson’ın versiyonu hikayeyi 21. yüzyıl müzikali olarak güncellemiştir. Wilson, Steckel’in yeni versiyonunu görmedi ama eğer görseydi bile tabiatı gereği Wilson eserin esasen ne hakkında olduğunu açıklamazdı.
Wilson, Bertolt Brecht’in epik tiyatroda ışıklar, hareket, metin, sahneleme gibi bütün etkenlerin eşit derecede önemli olduğunu savunan biçimciliğinden ve mesafe fikirlerinden oldukça etkilenmiştir.
Wilson sahnede doğalcılık “yalanından” kaçınmış ve yapaylığı “daha dürüst” olarak gördüğünü belirtmiştir. Bu yüzden de avangard şovmenliğin ustası olan Lady Gaga ile mükemmel bir uyum yakalamıştır.
2013 yılında Gaga (asıl adı Stefani Germanotta) ile tanıştıktan birkaç gün sonra Gaga, Wilson’ı MTV ödül töreni açılışı hakkında tavsiye istemek için aramış. ” ‘Bana tiyatro hakkında bir şeyler söyle’ dedi ben de ona ‘Gaga ilk ve son saniyeyi aklından çıkarma’ dedim o da ‘Peki, teşekkürler öğrenmem gereken her şeyi öğrendim’ dedi.”
“İki hafta sonra tekrar aradı ve ‘Bob bana tiyatro hakkında başka bir şeyler söyleyebilir misin?’ diye sordu, ben de ona ‘Broadway’in formülü sağlam bir giriş ve büyük bir bitiştir’ dedim.”
Fakat güvenlik Gaga’nın elbisesinde dört drone ile birlikte havaya seyircilerin üzerine kaldırılması planına izin vermedi. “Ona ‘Gaga bunun için bir buçuk milyon dolar harcadın, mücadele etmelisin” dedim o da ‘Hayır, hayır bunu daha sonra yaparız boşver’ dedi.”
“Bunun yerine yakın çekimde büyük yakalı bir görünümle şova başladı. Rahibe gibi görünüyordu. Ve kamera uzaklaştığında beyaz bir cüppe giydiği görülüyordu. Üç buçuk dakika içinde kıyafetini, saçını, her şeyini beş kere değiştirdi. Sonunda meme uçlarındaki ve özel bölgelerindeki midye kabukları hariç tamamen çırılçıplaktı.”
“‘Bravo Gaga çok çabuk öğreniyorsun. Güçlü başladın ve büyük bitirdin! İlk ve son saniyeyi de yakaladın!’ dedim ve o da ‘Çok teşekkür ederim’ diyerek karşılık verdi.”
1968 yılında Wilson, ismini çocukluk dönemlerinde kekemeliğini geçirmesine yardım eden dans hocasından alan the Byrd Hoffman School of Birds adındaki performans sanat grubunu kurdu ve sokak insanlarını ve fabrika çalışanlarını bu gruba dahil etti.
Daha sonra hiperaktif ve beyni hasar görmüş çocuklarla sanat yaratımı için çalıştı. “Her muhteşem eserin sokaktaki insanla bir bağlantısı vardır” demişti.
Wilson’ın performans sanatçısı olarak nitelendirdiği Marlene Dietrich, onun üzerinde etkisi olan ilk insanlardan biridir. Almanya doğumlu oyuncu ve şarkıcıyı yemeğe çıkardığında “belki 27” yaşında olduğunu hatırlıyor. Yavaş ve seksi şarkı söylemeyi bilen sanatçı Wilson’a da yavaş oynamanın değerini öğreten kişi olmuştur. “Ona ‘Bayan Dietrich sizi yemeğe davet edebilir miyim?’ diye sorduğumda ‘Memnuniyetle’ cevabını vermişti.”
“Çok gergindim. Bir adam masamıza geldi ve ‘Bayan Dietrich şarkı söylerken çok soğuksunuz’ dedi”. “O da ‘Siz benim sesimi dinlemediniz […] Asıl zorluk sesi surata yerleştirmektir’ dedi. Bu gerçekten doğruydu çünkü onun hareketleri soğuk olsa da sesi sıcak ve seksiydi. Bu da onun asıl gücüydü.”
Wilson 21. yüzyılın sonlarında kimin sanatının hala sahnelenebileceğini tahmin etmeye çalışıyor. Müller’in felsefi yaklaşımı zamana direndiğinden dolayı 50 yıl ya da daha fazla bir süre daha sahnelenmeye devam eder diyor. Fakat Sırbistan doğumlu New York temelli performans sanatçısı Marina Abramović’in ileride “dipnot” olarak yerini alacağını söylüyor Wilson.
Wilson 2010 yılında Sharon Stone’u 700 saat boyunca parlak ışığın altında sessizce oturan Abramović’in karşısında 10 dakika oturması için New York’taki Modern Sanat Müzesi’ne götürmüştü. Ziyaretçiler sırayla onun karşısında oturuyorlardı. “Sharon ağlamaya başladı.” diyor Wilson. “Marina’nın duygu derinliğinden dolayı derin ve duygusal bir deneyim yaşamıştı.”
Wilson 1960, 70 ve 80’lerdeki kendinin ürettiği birkaç gün süren oyunları da dahil New York sanattaki kendi “happening”lerini hatırlıyor ve “Sanırım benim kuşağımın ürettikleri 50 yıl sonra kaybolacak. Böyle olması gerekiyormuş. Marina’nın eserlerinin de uzun ömürlü olacağını sanmıyorum. Başka yolu yok.” demiştir.
“Yaptığı şeylerden dolayı tarihte yerini alacak. O buna karşı çıkıyor ama ben bir eserinin tekrar üretileceğini sanmıyorum. Ama başkalarını etkileyecektir.” diyor Wilson.
Wilson’ın Woyzeck’i ele alışına gelirsek, Wilson bunun “klasik mimarinin” bir başyapıtı olduğunu söylüyor. Onun mükemmelliğinin, Shakespeare’in Hamlet’i ya da Müller’in 1977’deki postmodernist uyarlaması olan Hamlet Makinesi gibi yok edilemez olduğunu ve Macar devrimi dönemi siyasetinin ötesine taşınacağını söylüyor.
Büchner’in 1837 yılında 23 yaşında ölerek Woyzeck’i parçalar halinde bırakması Wilson’a sanatsal bir özgürlük verdi mi? “Bu çok karışık bir durum çünkü bir ustanın ardından tekrar yazamazsın. Fakat onun kölesi olmamak konusunda da dikkatli olmalısın.” diyor Wilson.
Wilson tiyatronun günümüzde devamlı doğrudan mesaj verme dersinde olduğunu hatta bunun desteklediğini üzülerek dile getiriyor. Yazarlar oyunlarının ne hakkında olduğunu dile getirmemeliler çünkü bu getirilecek farklı yorumların önüne geçmektedir dedi.
“Kaybolmak sorun değil! Her bir saniyesini anlamak zorunda değilsiniz. Bence sorun bu. Seyircinin kaybolmasına izin verilmeli. Bu yapılmalı.” dedi.