Yaşam Kaya
20. Uluslararası İstanbul Festivali’nde prömiyerini yapan ‘Üç Kız Kardeş’, Türkiye’yi uluslararası arenada başarıyla temsil eden Hayal Perdesi’nin yine önemli bir projesi olmuş. Makedonyalı ünlü tiyatro yönetmeni Aleksandar Popovski’nin reji koltuğuna oturduğu Çehov’ un bu başyapıtı, çağımızın güncel durumuna göre şekillendirilerek sahneye aktarılıyor. Selin İşcan’ın sanat yönetmenliğinde yine Popovski rejisiyle ‘İmparatorluk Kuranlar Yahut Şümürz’ oyunuyla Birleşik Krallık’ın en prestijli tiyatro festivali olan ‘Edinburgh Tiyatro Festivali’ne katılan topluluk, Milano’da da aynı oyunla olağanüstü başarılar elde etti. Çizgisinden ödün vermeden çalışmalarını sürdüren genç tiyatro grubu, ‘Üç Kız Kardeş’ oyununda kadınların uğradığı toplumsal baskıyı, erkek karşısında yaşadıkları hayal kırıklıklarını güncel bir algıyla yorumluyor. Çarlık Rusya’sından çıkan öykü, 2016 yılında üç kadın oyuncunun yaşamıyla birebir örtüşüyor.
Oyunun genel konseptte değerlendirmesine baktıktan sonra yönetmenin oyunda nasıl muhteşem değişiklikler yaptığını, konunun evrilerek günümüze kadar nasıl ulaştığını detaylı anlatacağım. Çehov’ un ölümünden üç yıl önce kaleme aldığı ‘Üç Kız Kardeş’te, anne-babalarının ölümünden sonra taşrada sıkışıp kalmış üç kız kardeşin- yitip giden umutları, hayalleri ve iç çalkantıları konu ediliyor. Bel bağladıkları sevgililerinin birer birer onları terk etmesiyle yalnız dünyalarında daha da yalnızlaşıp, erkek egemen toplumsal alanda duygularını, yaşamlarını yitiren kadınların trajedileri halen içinden geçtiğimiz çağda da devam ediyor. Moskova’ya, Berlin’e gitmek isteyen; bulunduğu taşradan kurtulup yepyeni hayata yelken açmayı hayal eden; sadece sevgiyi tadarak yaşama yeniden sımsıkı bağlanmaya çalışan kadınlar sahnede.
Oyunu uyarlayan ve yöneten Aleksandar Popovski, sahneye çıkan üç kadını oyunda bahsi geçen Olga, Maşa ve Irina ile aynı kader noktasında birleştirmiş. Sahneye ilk baktığınız zaman oda şeklinde bir yerin naylonla çevrildiğini görüyorsunuz. Bu yapının içinde az sonra ‘Üç Kız Kardeş’ oyununun provasını almak için bir araya gelmiş oyuncular var. Yangın çıkan noktaları söndürerek eriyen naylonun içinde gösteriye başlayan oyuncular, önce kendilerini tanıtıyor. Şu anda kim olduklarını, az sonra hangi oyunu oynayacaklarını, oynadıkları oyunun yönetmenin kim olduğunu duyuyoruz. Günümüz insanının yaşamından kesitler sunan konuşmalar sonrasında, sanki oyuncuların kendi aralarında yaptıkları bir sohbete tanığız; ama durum hiçte öyle değil. Çehov’ un oyununda geçen konuşmaları günlük konuşma dilinde üç kadının içsel dünyası yapan yönetmen, 1900 yılında yaşanan trajedinin 2016 yılında aynen devam ettiğini sert biçimde gösteriyor. Erkeğin egosu altında ezilen kadının trajedisi çağımızın en büyük sorunu!
Ortadaki muhteşem reji ile sahneye çıkan oyuncular, öylesine güzel psikolojik tahliller yaratmış ki, insan oyunu izlerken psikolojik ve de fiziksel olarak şiddete uğrayan kadınların dramını evrensel biçimde görüyor. Popovski, naylonun içinde sıkışıp kalan kadınları kendi dünyalarında yaşadıkları sıkılmışlıkla birleştiriyor. Çehov ‘Üç Kız Kardeş’ oyunuyla dünyanın en iyi yazarı olduğunu kanıtlayıp, öylesine evrensel bir konu yaratmış ki; Özge Özder, Selin İşcan ve Tuba Karabey 116 yıl önce Rusya’nın taşrasında yaşanan öyküyü kendi hayatlarının parçasına rahatlıkla dönüştürüyor. Üç oyuncunun performasına hayran kalıyorsunuz.
Oyunun son bölümünde ortalama 20 dakikalık bölümde oyunun provasını alan oyuncular, oyun içinde oyun mantığının getirisi olarak ‘Üç Kız Kardeş’in son bölümünü oynuyor. Erkekler tarafından umutları çalınan, psikolojik olarak bedenleri yok edilen, cinsel obje olarak erkeğin elinde oyuncağa dönen üç kadının trajedisi herkesi derinden sarsıyor. Üç oyuncunun zıtlıkla oluşturduğu düşsel algıları oyunu izleyenleri derinden sarstı.
Hayal Perdesi, Çehov’un ‘Üç Kız Kardeş’ oyunuyla harikulade bir gösteriyi seyircisine sunuyor. Avrupa Tiyatrosu’nun yenilikçi grubuna dönüşen topluluğun yeni oyununu kaçırmayın.