Yakın zamanda iki önemli sanatçının ölüm haberini aldık. Tarık Akan ve Edward Albee.
Tarık Akan:
Rol aldığı filmlerden pek çoğu sinema tarihine damgasını vurmuş yapıtlardı. Farklı üslup ve politik temalarda oynamayı becermişti. Bunlar arasında Kürt sorununa değinen “Yol” ve “Sürü” yapımları başyapıt olarak yerini almıştı. İşçi sınıfını merkeze alan “Maden”, komedi filmi olarak kültleşen “Hababam Sınıfı” serisi, 12 Eylül faşizmini, feodal toplum ve bağnazlığı konu alan filmleri ve “Canım Kardeşim” adlı pek sevilen melodramı onun oldukça zengin bir kariyere sahip olduğunun birer kanıtıdır. Fakat vefatının hemen ardından bu zengin sanat yaşamını hiçe sayan polemiklerle karşılaştık.
Hiç şüphesiz Tarık Akan 70’lerin temsilcilerinden biri olarak incelikli bir eleştirel yaklaşımı fazlasıyla hak eder… Bu konuda Şenay Aydemir‘in sözlerini vurgulamakta fayda var: “Politik görüşlerini bazen doğru, bazen yanlış bulduk. Ama sinemasını hep doğru yerde yaptı Tarık Akan…” Sevenlerine ve arkada bıraktıklarına başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Edward Albee:
Pulitzer ödüllü sanatçı, 2. Dünya Savaşı sonrası Amerikan kültürünü ve modernizmi eleştiren oyunlarıyla önde gelen Amerikalı tiyatro yazarlarındandı. En çok Who’s Afraid of Virginia Woolf? oyunu ile bilinen yazarın aynı oyun ile 1963 Pulitzer Drama ödülünü alamaması dönemin skandalları arasında yer almıştı. Drama kurulu ödülü Albee’ye vermiş, Pulitzer Danışma Kurulu kararı tanımayıp o sene drama ödülü verilmemesine hükmetmişti, bunun üzerine iki drama kurulu üyesi görevlerinden istifa etmişti.
Kendisiyle ilgili başka bir çarpıcı vukuatı ise Nedim Saban, sosyal medya hesabından paylaştı. Saban, Edward Albee’yi 2000’li yılların başında Türkiye’ye davet ettiğini ancak Albee’nin Kürt sorunu ve insan hakları meselesi çözümlenene değin Türkiye’ye gelmeyeceğini ifade eden bir mektup yazdığını ve bu mektubu halen sakladığını belirtti.
Savaşın şiddetlendiği, bu faşizan dönemde Albee’nin mektubu bizde acı bir tebessüm yaratıyor olsa gerek…
