‘OHAL’ ve Kültürel Ortam

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Askeriyede teşkilatlanmış Fethullahçı çetenin oluşturduğu cuntanın kanlı darbe girişiminin bastırılmasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet kanadının sert önlemleri devam ediyor. Bu defa, demokrasi, insan hakları ve sosyal yaşam açısından tahribatı uzun yıllar giderilemeyen sonuçlar yaratacak olağanüstü hal ilan edildi.

Öncelikle askeri darbe ile (daha önceki deneyimlerimizden) toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatın altüst edildiği, insanların işkence tezgahlarına alındığı, sanatın engellediği, kültürel etkinliklerin yasaklandığı, örgütlenme özgürlüğünün dağıtıldığı alacakaranlık bir dönem olarak her darbenin karşısında olduğumuzun bilinmesini isterim.

Ancak buna karşılık, darbe girişimi, soruşturma ve güvenlik gibi kriminal önlemler öne sürülerek sosyal hayatın sınırlandırılacağı, keyfiyet ve hukuksuzluğun gündelik yaşamın bir parçası olabileceği öngörülen OHAL durumunu da kabullenmek mümkün değil.

Hükümet sinsi ve kumpasçı Fethullah çetesini dağıtmak istiyorsa buyursun dağıtsın, arşivlerinde, ellerinde dosyalarla isimleri adresleri var. Ama bir bütün olarak halkın gündelik yaşamını, huzurunu, güvenliğini, kültürel etkinliklerini etkileyecek, sıkıyönetim yetkileri ile donatılmış ‘OHAL’ yasasının halka dayatılması ve işletilmesi antidemokratik bir uygulama olarak tarihe geçecek.

O Hal’de;

Aydınlar, sanatçılar, sendikacılar, gözaltına alınabilecek, güvenlik ve ekonomi gerekçe gösterilerek grevler yasaklanabilecek, örgütlenme özgürlüğü engellenecek… Kısacası özgürlükler kısıtlanacak yaşam alanları daraltılacak…

Düşünce özgürlüğü kısıtlanacak, eleştirel düşünce bertaraf edilecek, asılsız ihbarlar, yalan ve iftira ile insanlar haksız yere suçlanacak, işlemediği bir suçla itham edilecek… Ve bir anlamda muhalif odaklar sindirilerek suskun hale getirilecek.

Sonrasında sıra sanat eserlerine gelecek, kitaplar sansürlenecek, yasaklanacak, imha edilecek…

Sanat etkinlikleri iptal edilecek, sergiler kapatılacak, tiyatrolar sansürlenecek, yasaklanacak, gerekirse turneler iptal edilecek… Zaten aksak ve arızalı olan demokratik sanat üretim ortamı iyiden iyiye yok edilecek.

Bu durum ise zaten çölleşmekte olan kültürel ortamı daha da yozlaştıracak ve magazin ve pembe dizilerle halkın gerçek sanata ulaşması bir anlamda engellenmiş olacak. Böylece içi boş, hamaset ve kahramanlık öyküleriyle bezenmiş ucuzluklar sanat diye topluma şırınga edilecek ve sonuçta sanatta lümpenlik yaygınlaşacak, züppelik prim yapacak.

Bir yanda darbe girişimi bir yanda da, OHAL yasasının geri getirilmesiyle Türkiye, alacakaranlıkta yüksek basınçla oluşan bir girdaba doğru adım adım ilerliyor. “FETÖ” çetesinin darbe belasını atlatmaya çalışan topluma, şimdi de Olağanüstü Hal Yasası ile çevrelenmiş bir hayat dayatılıyor.

Sonuç olarak Türkiye artık bir yol ayrımında bulunuyor ya demokrasinin bütün kuralları ile işletilmesinin önü açılarak demokratik bir hayatın inşasının toplumsal ve anayasal zemini hazırlanacak ya da tekçi bir zihniyetle kurgulanan karanlık bir düzenin sindirilmiş figürleri olarak dar bir alanda yaşamak zorunda kalacağız.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla