Füsun Demirel, yaptığı bir söyleşide, “Oynamak istediğiniz bir rol kaldı mı” sorusuna, “Çok var. Mesela o dağlardaki gerilla kızları oynamayı çok istedim. Belki bir gerilla annesi olurum artık ya da anneannesi” yanıtını vermişti.
O günden sonra Füsun Demirel, bazı medya kuruluşlarında hedef gösterilmiş; önce Demirel’in ATV’de oynadığı dizi o hafta yayınlanmamış ardından NTC Medya yapımı oyuncuyu Aile İşi dizisi kadrosundan çıkartmıştı.
Uluslarası Aktörler Federasyonu (FIA), Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği (ÇASOD) eski başkanlarından oyuncu Füsun Demirel’in işinden atılmasının üzerine “Bugünlerde Türkiye’de Oyuncu Olmak” başlıklı bir bildiri yayınladı.
FIA, kültür işçileri olarak nitelediği oyuncuların aldıkları rol ne olursa olsun amaçlarının ‘canlandırmak’ olduğunu hatırlatarak, “Kimi canlandırırlarsa canlandırsınlar, onlar her kimlerse o olmaya devam ederler” açıklamasını yaptı.
Röportajın Ankara saldırısıyla aynı günde yayınlanmış olmasını bir talihsizlik olarak değerlendiren federasyon, Demirel’in röportajı sırasında yaptığı yorumların “bağlamından çıkarılarak kendisine karşı ağır şekilde kullanıldığını” belirtti.
“Oyuncunun bir karaktere hayat vermek istemesi yüzünden hayatının yerle bir edilmesini kabul edilemez” ifadesiyle Demirel’in hedef gösterilmesine tepkisini dile getiren FIA, Türkiye’deki oyuncuların ifade özgürlüklerine yapılan müdahalenin giderek arttığını kaydetti.
Bildirinin son kısmında ise Türkiye’deki oyuncuların çalışma koşulları şöyle özetleniyor: “Oyuncular bir film ya da TV dizisinin itibarını korumaya dair alışılmış sözleşme maddelerinin çok ötesinde, kendilerini boyunduruk altına alan, kapsamı haddinden geniş mahremiyet maddeleri içeren sözleşmeler imzalamaya mecbur bırakılmakta. Kendilerini ‘serbest meslek erbabı’ olarak tanımlamak zorunda bırakılıp, minimum ücret ve çalışma şartları için toplu sözleşme yapabilmek üzere örgütlenmek ve pazarlık yapabilmek ve sosyal güvence sahibi olmak dahil, temel çalışma hakları çiğnenmekte.”
FIA’nın Demirel’e destek verdiği bildirinin tam metni şöyle:
“Oyuncuların yaptığı şey, kendilerine verilen bir rolü oynamak, izleyicinin duygularına hitap eden hikayeler iletmek, hayatı resmetmektir. Yaşanmış gerçeklerden de yola çıksa, tamamen kurgu da olsa, insanlığın karmaşık yolculuğunun milyonlarca katmanı üzerine kurulan bu hikayeler, izleyiciyi eğlendirmek, eğitmek ve onlarda farkındalık ya da empati yaratmak üzere aktarılır. Oyuncuların amaçladıkları, eğitimini aldıkları şey, bir karakteri canlandırmaktır. Hayatlarını kazanmak için yaptıkları şey budur. İşleri budur. Ancak bir kahramanı ya da kötücül bir karakteri canlandırmaları onları ne biri, ne de diğeri yapmaz. Kimi canlandırırlarsa canlandırsınlar, onlar her kimlerse o olmaya devam ederler: Yetenek ve becerileri, izleyicinin kendilerini kısa bir süre için, canlandırmak için seçildikleri rolle özdeşleştirmesine neden olan yaratıcı kültür işçileri.
Türkiye’de oyuncuların canlandırdıkları, hatta canlandırmayı istedikleri roller nedeniyle sosyal medya üzerinden eleştirilere hedef olduğu Uluslar arası Aktörler Federasyonu’nun (FIA) dikkatini çekmiştir. Söz konusu rollerin bazıları ne yazık ki son dönemde ülkelerinin içinden geçtiği çalkantılı durumla ilişkilidir.
Son dönemde bizi kaygılandıran pek çok vakadan biri de, bir röportajında bir gün kurmaca bir hikayede bir gerilla annesi canlandırmak isteyebileceğini belirttiği için adı karalanan Füsun Demirel’le ilgilidir. Demirel’in röportajı sırasında yaptığı diğer yorumların bağlamından çıkarılarak kendisine karşı ağır şekilde kullanıldığı görülmektedir. Röportaj ne yazık ki son derece talihsiz bir şekilde, trajik Ankara saldırısıyla aynı günde yayınlanmıştır. Ve hemen ardından Füsun Demirel bu yüzden yer aldığı TV dizisindeki işinden çıkarılmıştır.
Türkiye halklarının acısı kesinlikle bizim de acımızdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmemiz mümkün değildir. Ama aynı zamanda doğal olarak yoğun medya ilgisinin odağı olan oyuncuların günah keçisi haline getirilmelerini, bir karaktere hayat vermek istemeleri yüzünden hayatlarının yerle bir edilmesini de kabul etmemiz mümkün değildir. Bir fotoğrafçı nasıl kadrajına yakalanan bir görüntüyle ilgili taraf tutmuyorsa, bir oyuncu da içine girdiği rolle ilgili taraf tutmaz.
Türkiye’de oyuncular çalışma, yaşama ve hatta mesleki hedeflerine ilişkin bireysel görüşlerini dile getirme özgürlükleri konusunda giderek daha çok sıkıntıyla karşılaşmaktalar. Oyuncular bir film ya da TV dizisinin itibarını korumaya dair alışılmış sözleşme maddelerinin çok ötesinde, kendilerini boyunduruk altına alan, kapsamı haddinden geniş mahremiyet maddeleri içeren sözleşmeler imzalamaya mecbur bırakılmakta. Kendilerini “serbest meslek erbabı” olarak tanımlamak zorunda bırakılıp, minimum ücret ve çalışma şartları için toplu sözleşme yapabilmek üzere örgütlenmek ve pazarlık yapabilmek ve sosyal güvence sahibi olmak dahil, temel çalışma hakları çiğnenmekte.
Eğer gerçek kurmacaya, kurmaca da gerçeğe dönüştürülürse, sonuçta ortada kalan ve ağır bedeller ödemek zorunda kalan oyuncular olur. Sosyal medya ve kamu, oyuncuları canlandırdıkları rollerle özdeşleştirme yönündeki irrasyonel dürtüye karşı koymalıdır, sektör ise yalnızca temel işiyle ilgilenip, oyuncuların ifade özgürlükleri ve kişisel mesleki ideallerine müdahale etmemelidir. Ve de son olarak, sektör oyuncuların işçi olduğu ve bu nedenle temel çalışma haklarından yararlanmaları gerektiğini kabul etmelidir.
FIA, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 25, 26, 27 ve 64. maddeleri uyarınca ve Türkiye’nin taraf olduğu BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ilgili makamlarını, oyuncuların haklarının yerine getirilmesinin sağlanması ve koruması için gerekli tüm adımları atmaya davet etmektedir.”