Mimesis Haber / Türkiye Ermeni Katolik Başepiskoposluğu ve Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu; 27 Mart Dünya Tiyatro Günü vesilesiyle, “Osmanlı’da Tiyatro ve Ermenilerin Tiyatroya Katkısı” konulu bir panel düzenledi. Cezayir Toplantı Salonu’nda gerçekleşen panele Berberyan Kumpanyası’ndan Boğos Çalgıcıoğlu, Paris’te yaşayan araştırmacı ve eğitmen Yervant Baret Manok, Şehir Üniversitesi’nden Yard. Doç. Mehmet Fatih Uslu, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’ndan Fırat Güllü ve Ayşan Sönmez konuşmacı olarak katıldılar.
Moderatör olarak etkinliğin açılışını yapan Fırat Güllü, tiyatronun birleştirici bir yönünün olduğunun ve Cumhuriyet döneminde ulus-devletleşme çabalarının bir sonucu olarak geçmişteki zengin ve çoğulcu kültürümüzden uzaklaşıldığının altını çizdi. Bu anlamda 2006’dan itibaren şu anda sahnede konuşmacı olarak bulunan kişilerin ortak bir çalışma grubu içerisinde Kültürel Çoğulcu Tiyatro alanında çeşitli kitaplar, çeviriler, yazılar yayınladıklarını, paneller ve aktiviteler düzenlediklerini ve bu sayede tiyatro tarihçiliğini yeniden değerlendirmemize yol açacak bir malzeme oluşturduklarını belirtti.
İlk konuşmacı olarak söz alan Yervant Baret Manok ‘’Şair Evlenmesi’’ adlı oyundan önce Ermeni rahiplerce Venedik’te kaleme alınmış Türkçe tiyatro metinlerinin var olduğunu belirtti ve Venedik Mıkhitaryan rahiplerinin Türkçe tiyatro alanına yaptığı katkılardan bahsetti. BGST Yayınları tarafından yayınlanan “Doğu ile Batı Arasında San Lazzaro Sahnesi” adlı kitapta bu manastırda yazılan üç oyuna yer verdiklerini söyledi. Bu oyunların Osmanlı toplumunun çok dilli çok kültürlü yapısını çok zengin bir biçimde ortaya koyduğu için aynı zamanda etnografik bir malzeme olarak da görülebileceğini belirterek çok geç keşfedilmiş olmalarının tiyatro araştırmacılarımız açısından büyük bir kayıp olarak değerlendirdiğini belirtti.
İkinci olarak söz alan Boğos Çalgıcıoğlu Mıkhitaristlerin ilk girişimlerinin Ermeni eğitim sistemi içerisinde İstanbul’a gelmesinden sonra yaşanan deneyimlerden bahsetti ve profesyonel tiyatro ekiplerinin nasıl ortaya çıktığını özetleyen bir konuşma yaptı. Bu ekiplerde yetişen oyuncuların hayat hikayelerinden ve Osmanlı tiyatrosuna katkılarından bahsetti. Çalgıcıoğlunun ismini saydığı efsanevi oyunculardan bazıları şunlardı: İstepan Ekşiyan, Tovmas Fasulyacıyan, Serovpe Bengliyan, Tavit Tıryants, Arusyak Papazyan, Mardiros Mınakyan, Bedros Mağakyan, Bedros Atamyan, Yeranuhi ve Verkine Karakaşyan.
Üçüncü olarak söz alan Mehmet Fatih Uslu, ağırlıklı olarak profesyonel oyun yazarları kuşağının ortaya çıkışından bahsetti. Profesyonel tiyatroların kurulması ve oyunculuğun profesyonelleşmesiyle beraber gündeme oyun yazarlığı meselesinin de geldiğini belirten Uslu, bu dönemin yazarları arasında iki farklı eğilimin belirgin olduğunu söyledi: Birinci eğilim Fransız Klasisizmi etkisindeki tarihi dramalar ve Romantizm etkisinde şekillenmiş gündelik hayatı anlatan dramalar. Beşiktaşlıyan ve Turyan gibi yazarların Klasisizmden Romantizme geçişte önemli rol oynadıklarını ve oyun yazarlığını önemli biçimde geliştirdiklerini belirtti. Burada farklı bir eğilim olarak komedya geleneğindne bahsetmek gerektiğini ve tartışmasız olarak Baronyan’ın adının öne çıkacağını söyledi. Bu Ermeni yazarlar kuşağının yerini zamanla Yeni Osmanlılar’ın etkisindeki bir Müslüman-Türk yazarlar grubunun almaya başladığın, ancak bu verimli oyun yazarlığı geleneğinin 1890’ların politik baskı ve sansür kokan ortamında gerilemeye girdiğini, tiyatro edebiyatının yerini roman ve hikaye yazarlığına bıraktığını belirtti.
Ayşan Sönmez dönemin periyodiklerinde yer alan kuramsal tiyatro tartışmalarının bir özetini yaptı. Burada Osmanlıcılık ideolojisinin savunusunu yapan iki gayrımüslim karakter olarak Hagop Baronyan ve Teodor Kasap’ın dergileri üzerinden yürütülmekte olan tartışmanın bir özetini sundu. Bu iki editörün tiyatronun modernleşmesi için izlenecek yola dair iki farklı görüşün savunusunu yaptıklarını belirten Sönmez, bu ikilinin özellikle Güllü Agop’un Osmanlı Tiyatrosu repertuvarı üzerinden yürüttükleri tartışmalardan bahsetti. Baronyan’ın geleneksel tiyatronun mmodernleşmesinin mümkün olamayacağını savunduğundan ve Batılı tarzda oyunların çevrilmesi ya da telif eserler üretilmesini savunduğundan; Kasap’ın ise geleneksel tiyatromuzdan yararlanarak modern ve bize has bir sentez yapmamızı savunduğunu özetledi.
Son olarak söz alan, Türkiye Ermeni Katolik Başepiskoposu, Kerabayzar Boğos Levon Zekiyan söz alarak Osmanı Ermeni tiyatrosunun Ermeni Rönesansının bir çocuğu olduğunu belirtti. Zekiyan Rönesans ve Aydınlanma kavramlarının dikkatle ayrıştırılması gerektiğini, Avrupa’da da Ermeni toplumları arasında da 18. Yüzyıla kadar gidecek teatral uyanışın daha çok Rönesans ile ilişkilendirilmesi gerektiğini, çünkü Osmanlı’da Aydınlanmanın etkilerinin hissedilmeye başlamasıyla ve milliyetçi, ulus-devletçi yaklaşımların belirginleşmesiyle imparatorluk mirasından vazgeçildiğini, bu gelişmelerin de Osmanlı Ermeni tiyatro geleneğinin çöküşüne tekabül ettiğini düşündüğünü belirtti.