Antalya’nın Kaş ilçesi Yeşilköy Beldesi’nde bu sene üçüncüsü düzenlenecek olan “Köy Seyirlik Oyunları ve Köy Tiyatroları Buluşması” tiyatro sanatının gücünün Anadolu topraklarında yeniden canlandığını kanıtlıyor. Aslında Türkiye’deki tiyatro yaşamının temelini oluşturan Köy Seyirlik Oyunlar, halkların öz kültürünü bizlere yansıtırken, temelinde büyük birikimler barındıran Türkiye Tiyatrosu’nun öz niteliğini oluşturuyor. Günümüze kadar ulaşan halk efsaneleri, yaşantıları, kavgaları modern tiyatronun beslendiği önemli bir kaynak olurken, bu kaynağın nereden geldiğini anlamak için uğraşmadığımız büyük bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Köy Seyirlik Oyunlar, Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına uzanan halkları teatral olarak anlatan önemli birer anlatı örnekleridir. İnsanların ilkel kabile dönemlerinde tanrılara adadıkları gösterilerle başlayan, daha sonra yaşadıkları coğrafyayı resmeden konular toplumların tüm duygularını bizlere yansıtmıştır. Düğünlerde, bayramlarda, özel günlerde hatta cenazelerde ölen kişinin yiğitliğini övmek için kullanılan anlatılar, insanların içinde bulundukları ruh hallerini bizlere tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Tiyatronun antik Yunan çağlarında doğduğuna inanan günümüz tiyatro tarihçilerinin atladığı önemli bir gerçek var: Köy Seyirlik Oyunlar! Yeni yeni yazılı hale dönüştüğü için insanlığın ‘ilk tiyatro örnekleri’ adıyla tiyatro tarihindeki hak ettiği yeri alamamıştır. Anadolu halklarının ilk kez yazılı olmaksızın ürettikleri örnekler, günümüzde pek çok tiyatro insanı tarafından da bilinmemektedir.
Kültür Bakanlığı da dahil olmak üzere birçok kaynakta Köy Seyirlik Oyunlar için basit düzeyde tanımlamalar görmekteyiz. ‘Eğlence’ kültürünün oluşturduğu ve sadece anlık gelişmiş konular olarak lanse edilen oyunlar, aslında insanların varoluş mücadelesini bizlere gösterir. Köy Tiyatrosu, bir başkaldırının öyküsüdür. Kız çocuklarının para ile satılması, gurbette ırkçı saldırılara maruz kalan insanın isyanı, fikirleri yüzünden sistemce yok edilmek istenen kişinin yaptığı eylemler bu tiyatroda bütünüyle görülmektedir.
Meddahlık kültürünün katkısıyla gelişen Köy Tiyatroları, halkların aydınlanmasındaki en büyük araçtır halen. Yakın zamanda kaybettiğimiz tiyatromuzun duayen ismi Prof. Dr. Metin And, Köy Tiyatroları üzerine yürüttüğü kapsamlı çalışmaları ile bu alanın önemine dikkat çekmişti. Türkiye Tiyatrosu’nun önemli yazarlarından Haşmet Zeybek ve Bilgesu Erenus yazdıkları eserlerle Köy Seyirlik Tiyatro’yu dikkat çekici noktalara taşıdılar. Özellikle de Haşmet Zeybek’in ‘Düğün ya da Davul’ isimli oyunu 2008 yılında Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda sergilenerek büyük ses getirdi. Oyunda köy meydanında toplanan halkın Başbakan ile ilgili yaptığı hiciv, AKP’nin Kültür Bakanlığı’nı pek bir rahatsız ettiği için yönetmenden oyunculara herkese soruşturma açılmıştı. Köy Tiyatrosu’nun politik hicvi, Anadolu halklarının her güce boyun eğen bir sürü olmadığı gerçeğini yansıtmaktadır. Köy insanının içinde bulunduğu sisteme eleştirel bakması, AKP gibi dinci yapıların yok olması anlamı taşıdığından, gerici güçler tarafından Köy Seyirlik Oyunları’nın gelişimi en alt düzeyde tutulmaktadır.
Kaş’ın Yeşilköy Beldesi’nde üçüncü kez köy tiyatrolarını bir araya getiren buluşma, Anadolu köylüsünün aydınlanma devrimine ulaşması adına büyük anlamlar taşıyor. Kapitalist güçlerce desteklenerek, sadece üst düzey sanatsal kimlik taşıyan festivalleri düşünürsek, Köy Tiyatrosu Buluşması’nın ne derece önemli olduğunu anlarız. Kültür Bakanlığı ve kültüre destek veren kuruluşların neden bu tarz buluşmalara yaklaşmadığı aslında ortada… Din yobazlığına sürüklenen Anadolu halklarının içinden geçtiği karanlık dönem, Köy Seyirlik Oyunları’nın canlanmasıyla yavaş yavaş yok olmaya doğru gidiyor. Faşist sistemlerin kukla olarak gördükleri Anadolu halklarının tiyatro sanatı ile sağladığı enerji, büyük patlamaya doğru yol alıyor. Bilgesu Erenus’un “Misafir” oyununda ya da Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın “Yazı Bağında Şenlik” ve “Memiş Dayı” rejilerinde olduğu gibi, Anadolu halkları kendi kaderini başkalarının eline bırakmayarak, Köy Tiyatrosu ile yaşadığımız coğrafyadaki devrimci ruhun sönmesine izin vermeyecektir.