Geçtiğimiz cuma akşamı Tiyatro Keyfi’nin hazırlamış olduğu Cahide Sonku Müzikali’ni izleme fırsatı buldum. Önce şunu belirtmem gerekir: Tiyatro Keyfi’nin daha önce herhangi bir oyununu izlememiş olsam da Nilüfer Açıkalın’ı izleyecek olmak, o akşam iyi bir oyun izleyeceğimi düşünmeme yetti.
Cahide Sonku (1919-1981) gibi Türkiye tiyatrosu ve sineması açısından önemli bir kadın karakterin hayatını sahneye taşımanın çok değerli olduğunu düşünüyorum. Henüz 16 yaşındayken Darülbedayi’de sanat hayatına başlıyor Cahide Sonku; giderek yükseliyor ve Türkiye’nin en önemli kadın oyuncularından biri haline geliyor. Tiyatronun yanı sıra sinema oyunculuğu da yapıyor ve hatta kendi soyadı ile bir film şirketi kuruyor. Yaşadığı dönemde pek çok başarılı projeye imza atan, sanatsal başarısı ve güzelliği ile toplumun dikkatini çeken ve etkileyen Sonku’nun en önemli başarısı Türkiye’nin ilk kadın yönetmeni olması.
Neyse efendim; salondaki yerimizi aldık. Nilüfer Açıkalın, Cahide Sonku karakteri ile karşımıza çıktı. Hayatının son zamanlarını bir sokak köşesinde sarhoş bir halde sürünerek geçirmek zorunda kalan Sonku karakteri ile… Cahide Sonku’nun babası tarafından terk edilmiş genç bir kadın olarak sahnelere çıkmaya başlamasından tutun bir yıldız gibi parladığı döneme, evliliklerine, başarılarına, beş parasız ve kimsesiz kaldığı zamanlara kadar açıkça tüm hayatını anlatmaya başladı.
Şahsen Cahide Sonku’nun hayat hikâyesini detayları ile bilmeyen bir seyirci olarak gittim oyuna. Hayat hikâyesine dair vurucu noktalara değinilmiş olsa da metinde bazı sıkıntılı noktalar olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Hayatının dönemleri arasındaki geçişlerin daha yumuşak ve anlamlı olmasını beklerdim. Gökhan Erarslan’ın kaleme aldığı metni fazla çağrışımsal bulduğumu söylemeliyim. Bu noktada yazar, oyuncuyu sınamış gibi görünüyor. Nilüfer Açıkalın metindeki boşlukları güçlü oyunculuğu ile doldurmaya çalışmış; çoğu noktada da bunu başarmış.
Metinsel ve aynı zamanda rejisel anlamda sıkıntılı bulduğum yerlerden birisi Sonku’nun ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu dönemin anlatıldığı bölümdü. Bir ilke imza atan Sonku, dönem Türkiye’sinde bir kadın olarak erkeklerin egemen olduğu bu alanda acaba neler yaşadı, nasıl tutundu? Bu sorunun cevabını bulmak feminist dramaturji açısından oyunu çok daha zengin bir hale getirebilir miydi?
Kafamda bu sorularla oyunu izlemeye devam ettim. Cahide Sonku’nun geçmişte kalmış, hafızalardan silinmiş hayat hikâyesinin anlaşılır kılınmasında, sahnelenmesinde ışıktan çokça yararlanıldığını düşünüyorum. Oyuncunun seyirci ile ilişki kurduğu bölümler ile geçmişe gittiği, o eski günlerine döndüğü bölümler arasında bulunan geçişlerdeki metinsel boşluklar ışıkla ve sis kullanımıyla başarılı bir şekilde doldurulmaya çalışılmıştı.
Diğer bir teknik kullanım, Sonku’nun hayatına giren kişilerin, çalışma arkadaşlarının, yönetmenlerinin ve hatta hakkında dedikodu yapan kişilerin dış ses kullanımı ile seslendirilmesiydi. Bir yandan bu sesleri duyuyor, bir yandan sahnedeki oyuncunun bu sesler ile karşısında o kişi varmış gibi diyalog kurduğunu seyrediyoruz. Bunun oyuna farklı bir boyut kattığını, sahnelemeyi zenginleştirdiğini düşünüyorum fakat dış seslerin vokal aksiyonu çok daha iyi icra edilebilirdi.
Açıkçası isminde “müzikal” geçen bir oyunu izlemeden önce oyundaki müziklere dair yüksek bir beklenti içindeydim. Nilüfer Açıkalın’ı vokal kullanımı ve şarkıları aksiyonlu icra etmesinden dolayı tebrik etmek gerek. Fakat güçlü sözlere ve bestelere sahip olmaktan biraz uzak olan müzikli bölümleri izlerken şunu düşünmeden edemedim: Bu şarkıların oyun dramaturjisine nasıl bir katkısı var? Bu sorunun net bir cevabını oyunda bulmak güç.
Oyun sonrası fikirlerimi naçizane bu yazıda toparlamaya çalıştım. Böylesine önemli bir kadın karakterin hayatını daha güçlü bir metin ile sahnede görmeyi isterdim. Bahsettiğim zayıf noktaları güçlü oyunculuk performansı ile dolduran Nilüfer Açıkalın gerçekten çok başarılıydı. Program dergisinde bizzat kendisinin de belirttiği gibi “iyi-kötü, olumlu-olumsuz her yanı ile Cahide Sonku’yu anladığını” sahnede açıkça ve başarıyla ortaya koyduğunu düşünüyorum.