Seyhan Arman
Sinema filminden tiyatro oyunu olur mu? Soruya bak hizaya gel. Madem ‘’eleştiri’’ dünyasında böyle bir soru sorulabiliyor, ‘‘oyunu yeni izlemiş’’ biri olarak cevap vereyim: Evet olur!
Hatta bu cevabı vermek için oyunu izlemeye de gerek yok. Dünyaya bakın Sayın ‘’eleştirmen’’, filmden oyun oluyor muymuş görün. Hatta dünyada olmadığını, daha önce hiç yapılmadığını varsayalım: Neden olmasın?
Velev ki dünyada yok, ilk defa Engin Alkan böyle bir işe kalkıştı. O zaman da önce oyunu izleyip sonra olup olmadığı üzerine konuşmak gerekmez mi?
Sanatçılar çoğu zaman olmaz denileni oldurmaz mı? Olmayacağını düşündüğümüz işleri yapanları o yüzden alkışlamaz mıyız? ‘’Aaa yapmış olmuş.’’ diye hayrete düşüp, işin özgünlüğünden dem vurmaz mıyız?
Amacım Melih Anık’ı eleştirmek falan değil. Gerçekten… Zaten aynı dünyanın insanları değiliz ve aynı dili de konuşmuyoruz. Ne olursa olsun, insan ister istemez ‘’eleştirmen’’ olduğu için ciddiye alıyor. Gerçekten filmden oyun olmaz mı diye düşünüyor. “Dünyada nasıl ki? Daha önce yapılmış mı? Daha önce yapılmış ama Engin Alkan’ın ki mi olmamış?” diye deli soruları soruyor kendine. Oyunu izleyince de hemen o soru ve soruya cevabı aklında şekilleniyor.
Bunları yazarken bir ‘’Engin Alkan yalakası’’ olarak yazmıyorum. Engin Alkan’ın ürettiklerini seven bir seyirci olarak yazıyorum.
Bir tiyatro insanı, yönetmen yada oyuncu hatta insan olarak Engin Alkan’a hayranlığım ve sevgim büyük. Saygım sonsuz. Buna rağmen sıradan bir Şehir Tiyatrosu seyircisi olarak yazıyorum bu yazıyı. Önemli olan ne söylediğime bakılması. Nasıl ki Engin Alkan fobisi olanlar her fırsatta ve her şartta kötülemek için efor sarf ediyorlar benim ki de tam tersi olsun. Sorun yok.
Oyunu izler izlemez aklıma Melih Anık’ın gelmesinin sebebi, duygularımın gerçekliği, Melih Bey’in ortada fol yok yumurta yokken taarruza geçmesi ve güya Şekerpare tatlısının fotoğrafını koyarak aşağılamaya çalışmasıydı. Oyunu izleyip metni, rejiyi, oyunculukları, dekoru vs beğenmeseydi zerre aklıma düşmezdi. Oyunun filmin gölgesinde kalıp kalmadığını izledikten sonra tartışsaydı; “Onun yorumu” der geçerdim. Belli olmaz şirret olduğum için: ‘’Bu oyunu nasıl beğenmedin yahu?’’ diye de bir yazı yazabilirdim. (İnsanın kendisini bilmesi güzel şey tabii 🙂 )
Bence oyun filmin gölgesinde kalmamış. Şehir Tiyatrolarının 100. yılına yakışıyor. Hatta 200. yılına bile yakışır. Ayrıca reji hem ‘’orta sınıf’’ seyirciyi eğlendiriyor, hem de anlayana gayet net mesajlar veriyor. Melih Bey’e gereken cevabı bir ‘’seyirci’’ olarak verdiğime göre oyun ile ilgili iki çift de laf etmek isterim. Bu arada Melih Bey ola ki beni ciddiye alıp cevap vermek isterseniz lütfen kendiniz verin, eküriniz vermesin. Sizi bazen de olsa ciddiye alıyorum ama eküriniz hiç çekilmiyor haberiniz olsun.
Öncelikle emek veren herkesi tebrik ediyorum. Oyunculardan müzisyenlere; sahne çalışanlarından koreografa kadar harika bir iş çıkartmışsınız. Üç saat su gibi geçti benim için. Hatta yeniden izlemek için Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ne gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Dekor, zaten ilk fotoğrafları ile bile cezp etmişti beni. Dekor için Barış Dinçel’i, ışık için Cem Yılmazer’i, kostümler için Duygu Türkekul’u, koreografi için Senem Oluz’u, müzik için Burçak Çöllü’yü ve dramaturji için Senem Oluz’u tebrik ediyorum.
Rüşvetin, diktacılığın yıllardır değişmediği ve kanıksandığı bu topraklarda, adeta “Tarih tekerrürden ibarettir.” sözünü akıllara kazırcasına belki de en doğru zaman, Şekerpare filminin tiyatro uyarlaması. 1983 yılında çevrilen, kendi gününü esprili bir dille yeren bir filmin, bugüne bir tiyatro oyunu olarak adapte edilmesi belki de en doğru yöntem. Tiyatro, bu anlamda, insana değen ve günün tepkilerini birebir seyirci ilişkisi ile tartabildiğimiz en doğru mecra. Durum böyle olunca ve işin içine Engin Alkan da girince Şekerpare’yi oyunlaştırmak çok doğru bir karar olmuş.
Çoğumuzun adını bile bilmediği genç oyuncuları adeta yıllardır sahnede izliyormuşçasına bir hisle izliyorsunuz tüm oyunu. Cumali (Uğur Dilbaz) ve Hurşit (Aybar Taştekin) karakterlerine bayıldım. Şevket Altuğ’un ve İlyas Salman’ın akıllara kazınmış oyunculukları ile kıyaslamadım bile. Gayet özgün olmuş. Ayrıca Şekerpare (Dolunay Pircioğlu), Safinaz (Yağmur Damcıoğlu), Peyker (Zeynep GöktayDibaz) karakterleri de göz dolduruyor; harikaydınız kızlar. Mahmure (Zeynep Çelik Küreş) arkadaşım olduğun için uzun cümlelerle beğenimi sunamayacağım zira bir yazıya bir ‘’yalakalık’’ yeterli. Telefonda söylediklerimle idare ediver 🙂 Çok tatlıydın o ayrı. Ve tabii ki Engin Alkan. Hem uyarlamış, hem yönetmiş, hem şarkı sözlerini yazmış, hem de oynamış. Bütün hepsini çok da güzel yapmış. Ne denir ki: “Engin Alkan Dehası” Bütün alkışlarım sizin için. İyi ki varsınız.
İşin özü: filmden oyun olur. Şekerpare aşağılanacak değil afiyetle yenilecek bir tatlıdır.