Bahar Çuhadar
Adam da tanıdık, geçmişinden çağırdığı kadınlar da… Yeni topluluk Mam-Art’ın ilk oyunu, Amerikalı yazar Neil LaBute’un kaleminden çıkan ‘Özel Kadınlar Listesi’, modern ilişkilere kara mizah tonundan bakıyor.
Dört farklı otel odası, dört benzemez kadın, dörtle çarpılacak sayısız kalp kırıklığı… Kesişme noktasında bir adam: Yıldızı iyice parlamış, şöhretle tanışmış, evlilik arifesinde ve hâlâ, en az geçmişinde olduğu kadar bencilliğin zirvesinde. Her seferinde bir yolunu bulup ‘uzayan’ bu adam, bu kez ilk kez geri dönüyor. Geçmişinde kalan kadınlardan bir liste oluşturarak hem de: ‘Özel Kadınlar Listesi’. Sezonun yeni topluluklarından ‘Mam-Art’ın ilk oyununa adını da veren bu listenin hikmeti de adamımızın kendini her şeyin merkezine oturtan kafasında gizli. Hesapta ‘özür’ dilemek üzere buluştuğu, bir dönem öylece terk edip gittiği kadınlardan biri, adamın asıl niyetini pek güzel açık ediyor: “Sen eski kız arkadaşlarına şöyle bir bakıyorsun sadece…”
Kadın-erkek ilişkilerine, daha çok kadının tarafından bakmaya çalışan bir oyun bu. ABD’li yazar Neil La Bute’un kaleme aldığı, Türkçe’ye Pınar Töre’nin çevirdiği oyunu, Tuğrul Tülek yönetiyor; sahnedeki ‘adamımız’ı Deniz Karaoğlu; adamın geçmişinden çağırdığı dört kadını ise Feri Baycu Güler, Beste Bereket, Hülya Gülşen ve Başak Daşman taşıyor sahneye.
Güncel bir kara mizah, ‘Özel Kadınlar Listesi’. Adamla kadınların diyalogları, modern şehirli insanın kendinden çokça izler bulabilecekleri cinsten. Tuğrul Tülek aydınlık ve sade bir oyun alanı kurmuş sahneye. Sahnenin ön kısımlarına yerleştirilmiş, üzerlerine oyundan repliklerin yazılı olduğu şeffaf plakalar hem ‘açılma, şeffaflık’ kavramlarını anımsattığı için metnin dramaturjisiyle denk düşüyor, hem de otel odasını dekorunu tamamlıyor. (Dekor tasarımı: Semih Salto’s ve Mete Övür) Teknik bir husus: Kimi sahnede oyuncular, şeffaf paravanları ayakta tutan çubukların arkasında görünmez olabiliyor.
Oyuncuların tamamı rahat, kasmayan, en güzeli de –bu tür işlerde her zaman bir risk olabilecek- insana dublajlı oyun izliyormuş hissi vermeyen performanslar sergiliyor. Kişisel favorim ise hem küçük intikam stratejisiyle hem de oyunculuğuyla Hülya Gülşen’in bölümü oldu. LaBute ‘erkeğin kendini bilmezliğine’, oyuna yerleştirdiği zeki, muzip, sert, deli dolu, umursamaz, güçlü kadın karakterleriyle ince bir ayar çekiyor. Yine de ben bir kadın seyirci olarak oyundan; finalin, yaptıkları karşılığında adama hak ettiği yanıtı vermekte hafif kaçtığı hissiyle ayrıldım. Pek çok kadın ve erkeğin kendinden bolca benzerlik bulacağı, eğlenceli bir iş.
7 Kasım saat 20.30’da Bo Sahne’de, 9 Kasım 20.30’da Salon İKSV’de izlenebilir.
Eleştirmene Veda
Geçen cumartesi gecesi Evrensel Gazetesi yazarı, tiyatro eleştirmeni Üstün Akmen’in aniden aramızdan ayrıldığı haberi geldi. Çok ani ve üzücü bir gidiş. Birdenbire tiyatro dünyamızın üretken ve saygın bir imzası ayrılmış oldu aramızdan. Üstün Bey oyun izleme, tiyatro gündemini takip etme ve sezondaki onlarca oyunu titizce, hakkaniyetle değerlendirme konusunda başı çeken isimdi. Genç, yaşlı, deneyimli, yeni demeden hemen her oyuna gider, eleştirisini yapıcı ve öğretici bir dilde, kesinlikle kırıcı olmayan bir üslupla yazardı. İktidarın tiyatroyu, tiyatrocuları, kurumları da etkileyen baskıcı, adaletsiz uygulamalarına da her zaman ilk ses çıkaran, itiraz eden isimdi. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği başkanı olduğu dönem boyunca; memlekette sanat alanında ne zaman usulsüz, baskıcı bir iktidar uygulaması olsa hiç vakit kaybetmeden TEB adına bir açıklama yapar, sessiz kalmayı asla seçmezdi. Üstün Akmen’in hem eleştirileri hem de hakkaniyetli ve zarif tavrı çok öğreticiydi. Onu oyunlarda görmeyi, başımıza gelen adaletsizliklerde itirazını yazdığı basın açıklamalarının da mail kutuma düşmesini özleyeceğim. Umarım ömrü de tadına doyulmaz bir oyun gibi geçmiştir. Huzur içinde uyusun…