Metin Boran
Ülke yangın yerine döndü, her gün ölüm haberleri içinde kan ve gözyaşı ile kuşatılmış olarak, bir belirsizliğe doğru hızla sürükleniyoruz. Bütün bunlar, gücünü ve özgürlüğünü sınırsızca kullanma amacında, yoldan çıkmış, hırs ve kinle topluma kendi değer yargılarını ve yönetim anlayışını dayatan bir despotun sınırsız iktidar arzusunun politik sonuçları olarak tarihe geçti. Adam, her tarafa hükmetmeye çalışıyor. Kendi dehşet düzeninin istikameti sözüm ona selameti için her şeye sahip olmayı, bu yüzden de herkesin kendisine biat etmesini istiyor. Bu durum tıpkı Albert Camus’nün (1913-1960) Caligula adlı oyunundaki Roma İmparatoru histerik Caligula’nın trajik ruh halini andırıyor. (Bu arada Caligula bu sezon sahnelenmesi gereken bir yapıt olarak tozlu raflarda bekliyor.)
Saçma ama yine de istiyor, sadece kendisinin özgür kalacağı bir idarenin peşinde beyhude çabalıyor. Bu yolda önüne geleni sağa sola fırlatıyor, eziyor, fişliyor, kumpas kuruyor, sürgüne gönderiyor, görevden uzaklaştırıyor, sindirmeye çalışıyor, yalnızlaştırıyor ve susturuyor… Bertaraf ettikleri arasında toplumun her kesiminden insanlar mevcut. Bürokrat, siyasetçi, gazeteci, aydın, akademisyen, asker, memur, işçi, köylü emekli, delikanlı, kadın, çocuk ve tabii ki sanatçılar.
Sanatçılara hiç tahammülü yok. Kim ki kendisini eleştiriyor, iktidarına laf söylüyor hışımla üzerine gidiyor. Yakın geçmişte örnekleri çok… Fazıl Say, Genco Erkal, Mehmet Ali Alabora daha birçok sanatçı arkadaşımız hedef gösterilerek, saygısız hırpalanma durumlarını yaşadılar.
Son olarak İstanbul Şehir Tiyatrolarında 20 yıldır oyunculuk yapan Tiyatro Sanatçısı Levent Üzümcü hukuksuz bir biçimde kurumdan uzaklaştırılıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Disiplin Kurulu Üzümcü’nün geçmişte yaptığı konuşmaları, ‘siyaset yapıyor’ anlayışı ile kurul kararına gerekçe olarak alıyor ve 100 yıllık Şehir Tiyatrolarını baypas ederek antidemokratik kararını uygulamaya koyuyor.
Öncelikle Levent Üzümcü’nün anılan gerekçe ile kurumdan atılması Anayasa ile güvence altına alınmış olan düşünce açıklama özgürlüğüne bir saldırıdır, kurul bu kararı ile darbe yapmıştır. Karar bu şekliyle kurumdaki diğer sanatçıları da tehdit etmektedir ve onları zapturapt altına almak için pratik bir girişimdir.
Bütün iktidarlar artık şunu bilmeli; Sanatçı angaje olduğu ideoloji ve sanat felsefesi üzerinden vatandaşı olduğu devleti, o devletin iktidar mekanizmasını, içinde yaşadığı toplumu, kendi değer yargıları ölçüsünde eleştirir, karşı çıkar, rahatsızlığını dile getirir, itiraz eder, başka bir söylem önerir, sanatta ya da siyasette farkı tarzlara eğilim gösterir… Bütün bu alanlar sanatçının özgürce düşünüp, korkusuzca üreteceği alanlardır.
Sanatçıyı, idare ettiği devletin resmi görüşü içinde görme eğilimi kibirli bir cehaletin ve hastalıklı kurnazlığın ifadesidir olsa olsa. Bu gaddarlığın tarihte örnekleri çok… Baskı gören, zulmedilen, yasaklanan, sansür edilen o sanatçıların hepsinin düşünceleri ve yapıtları üzerinden adları yaşıyor. Ya onlara baskı uygulayan politikacılar?
İktidar sahipleri, ilkeli, tutarlı, üretimleri ile çevresini etkilemiş, ideolojik tavrı olan, politik madrabazlıklara prim vermeyen, yanı sıra boyun eğmeyen gerçek sanatçıyı hiçbir zaman sevmez, bu biliniyor. Levent Üzümcü sanatçı olarak, kendisini işten atan anlayışın tercih ettiği bir oyuncu olmadı şimdiye kadar. O, soytarı gibi saray sofralarına oturmadı, ağasının önünde şaklabanlık yapmadı. O, dürüstçe çıktı hayata, insana, sanata dair düşündüklerini söyledi, siyasetçinin yalanını, idarenin arızalarını dile getirdi. Fakat tahammül edemediler.