Üstün Akmen
Geçenlerde “Giovanni Paolo Pannini’nin (1691-1765) izinde” başlıklı bir karma resim sergisi davetiyesi aldım. Sergiye on iki önemli ressamın katılacağı anlaşılıyor, sergi alanının 1863 yılında Beyoğlu’da kurulan İtalyan İşçi Yardımlaşma Cemiyetinin tarihi binası Casa Garibaldi olduğu anlaşılıyordu. İşin ilginç yanı, davetiyenin çaprazına vurulmuş kaşede “Ziyaretçisiz sergidir, gelinmemesi önemle rica olunur” ibaresi bulunuyordu.
Ciddi anlamda pırpırlandım.
Ziyaretçisiz sergi olur mu yahu?
İlk kez rastlıyordum, ama oluyormuş.
Meğer bu da bir protesto yoluymuş!
Binada Nekropol Var
İtalya’nın bugünkü haliyle birleşerek bir ulus oluşturmasını sağlayan Giuseppe Garibaldi’ye kadar uzanan bir tarihi bulunan İtalyan İşçi Derneğinin merkez binasının, bir süre önce İtalya Başkonsolosluğunun da özendirmesiyle restorasyonuna titizlikle çalışıldığını biliyordum. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliğinin (TÜRSAB) desteğiyle yapılan çalışmaların sonrasında, Beyoğlu’nun yepyeni bir kültür ve turizm merkezi kazanacağına da inanıyordum. İstanbul Arkeoloji Müzesinin parsel içinde arkeolojik kazılar yürüttüğünü de bir yerlerden duymuş; günümüze mükemmel durumda gelen Bizans dönemine ait olması çok muhtemel bir nekropol ile karşılaşıldığını da yakın geçmişte gazetelerden okumuştum.
Geçmişe saygılı davranmaya çalışırken, sadece tarihi eserlere olan saygıyla sınırlı kalmamaya çalıştığını bildiğim Casa Garibaldi’nin restorasyon çalışmalarının koordinasyonunu yürüten Sanat Tarihçisi Dr. Sedat Bornovalı’nın, yüzyıllar önce bulunmuş ve defnedilmiş kişilere olan saygısıyla, Aynoroz’dan Peder Nikolaos’u İstanbul’a getirterek ölmüşlerin ruhlarına dualar okuttuğunu da duymuştum.
Ziyaretçisiz Sergi
Anlaşılan, bu tarihi bina, geçen cuma ve cumartesi günleri “Giovanni Paolo Pannini’nin İzinde” başlığı altında, ziyaretçiye kapalı, manifesto niteliğinde bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapacaktı. Etkinlikte, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun hiç bilinmeyen ve yenileme çalışmaları yeni bitirilmiş iki tablosunun yanı sıra Eren Eyüboğlu, Hale Sontaş, Yusuf Katipoğlu, Ursula Katipoğlu, Giancarlo Caneva, Feyzan Alasya, Aydın Ayan, Francesco Borzani, Kaan Kayımoğlu, Teoman Südor ve Gülseren Südor’un eserleri “Geçmişin Unutulmuşluğuna Protesto” temasıyla yer alacaktı.
Nitekim geçtiğimiz cuma akşamı, İstiklal Caddesi Deva Çıkmazı’ndaki “Casa Garibaldi” binasında sadece iki gün sürecek sergi açıldı. Davetiyesinde “Gelmemeniz önemle rica olunur” yazan sergiyi görmek isteyenler şantiyede uyulması gereken güvenlik kuralları gereği sergiyi gezemedi, sadece yetkililere adları önceden bildirilerek binaya giriş izinleri alınmış medya mensupları eserleri izleyebildi, serginin (Dolayısıyla restorasyon çalışmalarının) fotoğraflarını, filmlerini çekebildi.
Sergiyi Gezebilen Şanslılar
Restorasyonun sürdüğü ve zeminde arkeolojik kazıların yapıldığı binada ressamlar, ellerindeki sicimlerle tablolarını ikinci katın üç bir yanını kuşatan demir inşaat iskelesinin uygun yerlerine bitişik nizam asmış, böylece, Restorasyon Müellifi İsmail Büyükseçgin’den tasarımda Hakan Aldoğan’a ve Burcu Gülmen’e; İç Mimar Jale Kulin’den Dr. Sedat Bornovalı’ya; “Casa Garibaldi” projesinin çekirdek ekibi Pınar Günay’a, Ömer Arslan’a ve de İlhan Hot’a “Giovanni Paolo Pannini’nin İzinde” başlıklı sergi ile “Dünyanın İlk Ziyaretçisiz Sergisi” unvanını da yanına yakıştırarak “geçmişin unutulmuşluğunu protesto” etmeyi başarmışlardı.
İlginç protesto eylemi yerine cuk otururken, “Societa Operaia” olarak da bilinen “Casa Garibaldi” binasının yeniden bir kültür kulübü olarak 130 yıl sonra kullanıma açılacağı müjdesi kulaklara yerinde sindirildi. Kütüphane, okuma, bilardo, yemek, yönetim kurulu toplantı salonlarının; resepsiyonlar için kullanılan büyük salonun; balkonu da olan tiyatro salonunun duvarlarındaki madalyonlu bezemelerin, düz ve kasetli tavanlarda stilize bitki motiflerinden oluşturulmuş süslemelerin titizlikle yenilenmekte olduğu gözlemlendi. İçerideki bu neoklasik etkili eklektik süsleme tarzına karşın, dış cephelerdeki bariz bir üslup özelliği göstermeyen sade düzenlemelerin de aslına uygun yenileneceği bilgisi sergiyi gezebilen şanslıları sevindirdi.
Pannini de Nereden Çıktı
Diğer taraftan, şantiye alanında düzenlenen ilk sanat performansı olma özelliğine sahip serginin Küratörlüğünü Galeri Diani’nin Sahibi ve Yöneticisi Telga Mendi Südor ile Dr. Sedat Bornovalı üstlenmişti. Esasında girişimleri, Türkiye ile İtalya arasında kültürel bir köprü işlevi görecek nitelikte yepyeni bir sanat etkinliğiydi. Karma sergi katılımcılarını iki ülkede sergiler açmış ressamlardan seçmişlerdi.
İyi de, sahne dekorundan freskoya birçok farklı alanda denemeleri olmuş, ama İtalyancada “görünüm” anlamına gelen ayrıntılı kent resimleri, çizimleri ve oyma baskıları için kullanılan “veduta” üslubunda resimleriyle tanınan Giovanni Paolo Pannini adının burada işi neydi?
Telga Mendi Südor ve Dr. Sedat Bornovalı, etkinlik mekanını Giovanni Paolo Pannini’nin (Köşemi süsleyen fotoğrafa lütfen dikkatlice bakınız) sergileme tekniğine benzetmiş, sergiyi böyle adlandırmış; rönovasyon şantiyesinde ilk kez bir görsel şölen gerçekleştirerek, bir anlamda Pannini’yi de yâd etmek istemişlerdi.
Kısacası, kutlanacak bir akıl işiydi eyledikleri!
Daha ne olacaktı ki?