Mimesis Çeviri/ Yeni bir interaktif politik oyun dalgası seyircilere ne düşüneceklerini dikte etmektense, sözü onlara veriyor. Matt Treuman tiyatral devrimin en önde gelen oyun yazarlarıyla buluşuyor.
Independent, 9 Nisan 2015, Çeviri: Mesadet Sözmen
Politik tiyatro değişiyor. Önceden sadece ajit-prop ve ulusun mevcut durumunu sergileyen oyunlar vardı. Ya kampanya yapıyor ya da var olan atmosferi yakalamaya çalışıyordu. Bu formlar 2015 yılında da hala varlar. Jack Thorne’ın belediye meclisine yapılan kesintileri şiddetle eleştirdiği Hope’ u, Mike Bartlett ya da Philip Ridley’in emlak fiyatlarını hicvettikeri Game ve Radiant Vermin’i düşünün. Ancak gittikçe politik tiyatro bu meseleleri görmezden gelmeye başladı, ve bu yüzden bu mesele daha da ilginç.
Yeni bir politikaya ihtiyaç duyduğumuzla ilgili onca konuşmaya karşı, yeni politik tiyatro biçimleri ortaya çıkmaya başladı. Seçimler yaklaşırken İngiltere bu tür gösterilerle dolu , ancak pek azına kampanya yapıyor denebilir. Kendimiz için düşünmemize izin verdiklerinden, bize ne düşünüceğimiz söylemekle daha az ilgileniyorlar.
Coney kumpanyasının yaptığı interaktif oyun Early Days (of a Better Nation), örneğin, seyircisinin kendi siyasal sistemini oluşturacağına güveniyor. Oyun bir nevi canlı yapılan rol yapma oyunu gibi. Katılımcılar gruplaşmaya sebep olan bir iç savaştan sonra aşırı milliyetçilik, tehlike altında sınırlar, azgın bir salgın hastalık gibi sorunlar içinde yüzen kurgusal bir orta Avrupa ülkesi olan Dacia’nın vatandaşları oluyorlar.
Bu durum seyirciyi üçe bölüyor. Her grup kendi içinde tartışmak ve tercih ettikleri yönetim şeklini belirlemek zorunda: demokrasi, anarşi ya da diktatörlük. “Seyircinin gündemi kendi sistemlerini şekillendirmek” diye açıklıyor Tom Bowtell, “sonra ne kadar dayanacağını görebilmek için sistemin içine bir şeyler atıyoruz” diyor.
Sahne arkasında, Bowtell ve diğer oyun yazarı her akşam oyun devam ederken kolektif seçimleri yepyeni bir anlatı altında birleştiryor. Seyircinin gösteriye müdahale etmesi dahi mümkün. Oylamayı engellemek için oturma eylemleri yapıldı ve gerçek hayatlarında da anarşist olan bir grup Dacia medyasının, Coney’nin ayrılmaz bir parçası olan anlatıcının sürülmesi için oy verdi. Yine de, kumpanya uyum sağladı. “Onların seçtiği dünya buydu.”
Fight Night da daha yanıltıcı bir demokrasisi olsa da kontrolü seyirciye teslim ediyor. Edinburgh Fringe festivalinin düzenli polemikçisi Belçikalı kumpanya Ontroerend Goed, oy verme mekanizmalarıyla inceden alay etmeye başladı. Yönetmen Alexander Devriendt “insanlar sahne haricindeki birine oy verseler heyecanlı olmaz mıydı?”diye soruyor. “Realite şov gibi ama canlı.” Fight Night’da beş aktör bizim desteğimizi ve oyumuzu almak için yarışıyor. Ancak sistemin sonuçları manipule etmek gibi bir alışkanlığı var- büyük ölçüde rakiplerin bizi manipüle etme becerisi olduğu için.
İnterarktif: Coney’nin Early Days (of a Better Nation) gösterisi seyircisine kendi politik sistemlerini kurma yetkisini veriyor.
“Hep yanlış sebeplerle oy verirsiniz”, diyor Devriendt. “En iyi şarkıcı hiçbir zaman The Voice’ı [Amerika’da bir şarkı yarışması.] kazanamaz. En iyi patron hiçbir zaman The Boss [Patron isimli televizyon yarışması] olamaz.” Bunu önemli herhangi bir şey için düşünün; en iyi lider hiçbir zaman başbakan olamaz. 2011’de Belçikalı bir milliyetçi politikacı televizyonda bir bilgi yarışmasına katıldı. Devriendt’in kendi büyükannesinin adama kanı ısındı- politikası yüzünden değil, ama kişiliğinden dolayı. Fight Night’ta performansçıların hiçbiri aslında politikalarını duyurmuyor. Politikacılar gibi konuşuyorlar, ancak politika konuşmuyorlar. Yine de, oylarımızı alıyorlar.
İki gösteri de seyirciyi aktif bir şekilde oyuna dahil ediyor. Bize politika anlatmıyorlar. Bizim de politikaya dahil olmamıza izin veriyorlar. “ Bu bize bir şey gösterilmesi için değil de bir şey yapmamız ve deneyimlememiz için sunulmuş bir seçenek” diye açıklıyor Bowtell. “Politikanın bir sistem ya da yapının içinden ortaya çıkması demek o fikirleri-ne kadar güzel olsalar da- insanlara empoze etmek demek değil, insanların o fikirlerle bir bağ kurması demektir.”
“Aleni ve ahlakçı demeçlerin artık miadını doldurduğuna inanıyorum. Bunların artık bir faydası yok. ” diyor Devriendt. “Bu gösteriler bir birey olarak seyircilere kendi sonuçlarına ulaşabilecekleri alanı veriyor. Early Days… didaktik değil,” diyor Bowtell. “Kazanan bir parti ya da solun zaferine giden gizli bir yol yok.” Aynı biçimde, Fight Night Devriendt’in demokratik çoğunluğun azınlık görüşlerini tamamen çiğnememesi gerektiği görüşüyle uyum içinde olsa da, gösterinin kendisi bunu savunmuyor. “ ‘Bunlar tartışmanın gerçek kazananlarıdır’ gibi bir şey söylemek istemiyorum.”
İlginç olan bir başka şey ise, bu iki gösteri de mevcut politik mekanizmalara odaklanabilmek için ellerinin altındaki politik mevzuları görmezden geliyor. James Graham da son çalışmasında aynı şeyi yaptı. This House, koalisyonların uzlaşmalarına baktı, ancak Westminster’ın nasıl işlediğini göstrebilmek için denetçilik ve kavgayla ilgili mevzuları görmezden geldi. Yeni Oyunu, The Vote seçim gününde oy verme yerinde geçiyor. Judi Dench, Catherine Tate, Mark Gatiss ve Timothy West gibi oyuncuların da içinde olduğu 80 kişilik bir kadro birden oy vermek için geliyorlar: Tory’ye, İşçi Partisi’ne, Liberal Demokratlara ve geri kalanlara. Tekrardan, burada mesela kim, ne ya da neden değil, nasıl olduğu. “Bu mekanizmanın nasıl işlediğine kafa yormanın zamanı geldi,” diyor yönetmen Josie Rourke.
Bizi kendi taraflarına kazanmaktan ziyade, bu gösteriler bizi güçlendirmeyi amaçlıyor. Chris Goode’un Birebir [verbatim]tiyatrosu Stand By da bunu yapıyor. Oyunda, altı aktör, destekledikleri ya da karşı oldukları bir şeye karşı kendilerine göre farklı bir taraf olan altı bireyi canlandırıyor. Bazıları alabildiğine aktivist, diğerleri gönüllüler. Toplu taşıma aracında diğer herkes sessizliğini korurken, içlerinden bir tanesi fikirlerini açıkça dile getiriyor.
Goode kendi davranışlarımızı tekrardan düşünmemizi istiyor. “Kendimizi bir PR firmasının genel merkezine güçlü bir yapıştırıcıyla yapıştıramayabiliriz,” diyor. “ Stratford-upon-Avon’daki tiyatroyu işgal edemeyebiliriz. Ancak hepimiz her an dünyayla nasıl iletişim kuracağımıza dair kararlar veriyoruz.”
Seyirciyi manipüle etmek: Valentin Dhaenens Fight Night’da
Ancak, Stand’in yaptığı politika bundan daha derin. İnsanlara normalde sahip olmadıkları bir platform veriyor ve biz seyircilerden dinlememizi istiyor. Goode’un verbatim oyunlarından bir diğeri Monkey Barks çoğu zaman başımızdan attığımız ya da görmezden geldiğimiz çocukların kelimelerini kullanıyor. 9’da kumpanyası yerel halktan dokuz kişiye ne isterlerse söyleyebilecekleri kendi kısa solo performanslarını yapmaları için yardım etti. Böylece bütün imkanlarıyla, çalışanlarıyla, uzmanlığıyla ve tabi seyircisiyle bölgesel tiyatronun bütün mekanizması halkın hizmetine sunulmuş gibiydi. Bu gösteriler kendi çaplarında politik olaylar. Politika hakkında değiller, kendileri politika. “Dikkat vermeye yapılan daveti kabul ediyoruz”, diyor Goode. “ Şu anda beni heyecanlandıran politik tiyatro; bünyesinde farklı sesleri, düşüncelerin çeşitliliğini ve farklı okumaları teşvik etmeyi isteyen bir tiyatro. Size ne düşüneceğinizi söylemeye çalışmayan, ancak sizi düşünmeye davet eden.”
Mesele şu ki, artık bağlam değişti. Bu sanatçıların hepsi seyircinin daha donanımlı geldiğini iddia ediyor. “Olay onların daha zeki olması değil,” diyor Devriendt, “sadece çok daha fazla şey biliyoruz.”
Goode daha da ileriye gidiyor. Halihazırda bilmiyor olsak bile, bilgi bizim kullanımıza çok hazır, sadece bir Google araması kadar uzakta diye belirtiyor. Öyle ki, bilmemek bir seçim haline geliyor. “ Tiyatro hiçbir zaman bir el broşürünün yapabileceği tarzda politik işi yapmak için doğru yer olmadı.”
Tiyatronun yapabileceği şey daha çok üzerinde düşünmek için bir alan yaratması. Gerçek hayatta bilgi bombardımanına tutulduğumuz sırada iki yakamızı bir araya getirmek ile meşgul olduğumuzdan, bu bilgiyi alamayız, gerçekten yapamayız. Muhtemelen sözle söylenmese de tiyatronun dünyayı değiştirecek bir devrimi anında tetikleyemeyeceği inancı ve buna dair bir bıkkınlık var. “Dünyayı değiştirecek değil, kendi dünyamızı değiştirecek bir devrim” diyor Goode.
“Barda olan konuşmalar dünyayı değiştirmiyor olabilir, ama haftayı değiştirebilir. Ve eğer her hafta, o haftayı değiştirecek bir konuşma yapabilirseniz, işte o zaman bir şeylere başlıyoruz demektir.”
Early Days (of a Better Nation)
Coney’nin seyircilerin vatandaş olduğu ve onlardan bir hükümet kurup ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmaya çalışmalarının istendiği interaktif bir oyun-tiyatrosu.
The Vote
James Graham’ın yeni ounu seçim gününde biro y verme yerinde geçiyor. Tanıdık yüzlerle dolu devasa bir kadro oy vermek için gelirler. Seçim gecesi canlı yayında.
Fight Night
Demokrasi iş üstünde: Belçikalı kolektif Ontroerend Goed politikacılar seyircinin oyunu almak için yarışırken demokrasiyi teste tabi tutuyor. Kim kazanacak? Siz karar verin.
Stand
Tiyatrocu Chris Goode’un düşündürücü verbatim gösterisi, hepimizin kendi görüşlerimizi savunma biçimlerimizi övüyor.
U Decide
Bir hafta süren politik tiyatro, George Osborne’nun konuşmalarını death metale çeviriyor ve “Confirmation” da Chris Torpe politik aşırıcılığı değerlendiriyor.