Karşıyaka Belediye Tiyatrosu ve Zekeriya Hocalar

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Serkan Fırtına

İzmir’in Karşıyaka diye bir güzel ilçesi var. Güzelliği hem coğrafi konumundan hem de sanata,  kültüre ve spora her zaman gereken değeri vermesinden ileri geliyor. Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’da ilçeye sanat anlamında önemli işlerle katkı koyan bir tiyatro ekibi. Kıyı Ege ve Ege Tiyatrolar Birliği üyeleri olarak 19/20 Aralık tarihlerinde Karşıyaka Belediyesi’nin misafiri olduk. Misafirperverliği ile bizlere çok güzel iki gün yaşatan Karşıyaka Belediyesi’ne ve Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Zekeriya Hocalar’a gönülden teşekkür ederiz.

Hocalar, 1996’dan bu yana tiyatro ekibinin başında olan bir isim. Yolu Karşıyaka ile buluşmadan önce Yugoslavya’da başlayan ve İstanbul’da süren bir tiyatro yaşamına sahip.

Bu güne kadar 1500’ün üzerinde çocuk, genç ve yetişkine tiyatro eğitimi verilen Karşıya Belediye Tiyatrosu’nu bir tiyatro mabedine dönüştürmüş. Profesyonelce ve hiç kaybetmedikleri amatör bir ruhla 500.000’in üzerinde seyirciyi tiyatroyla buluşturan Karşıyaka Belediye Tiyatrosu, bu alanda çalışma yapmak isteyen ilçe belediyelerine önemli bir örnek model teşkil ediyor. Karşıyaka Belediyesi’nin sanata ve kültüre verdiği önemin en büyük göstergesi ise, İlçede açılan kültür merkezlerinin sayısının her geçen yıl artması.

Bu başarılı çalışmalar elbet ödüllerle taçlanıyor. Birçok ödül alan yapımlara imza atan tiyatronun genel sanat yönetmeni Zekeriya Hocalar, Tiyatro Gazetesi tarafından düzenlenen 1. Anadolu Tiyatro Ödülleri’nde “Emek Ödülü” ile onurlandırıldı.

Birlik üyeleri olarak, iki gün boyunca Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun oyunlarını izledik, dönem toplantımızı gerçekleştirdik. Sahne ve Kostüm tasarımcısı ve aynı zamanda izlediğimiz, “Kadın Sığınağı” ve “Oyunun Oyunu” adlı oyunların tasarımlarını gerçekleştiren Günnur Orhon tarafından sunulan, Kostüm-Dekor Tasarım Atölyesi’ne katıldık.

İlk gece Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı, “Kadın Sığınağı” adlı oyundaydık. Yazar bu oyun ile, kadın sorunları olarak nitelendirilen ama aslında salt kadınların değil erkeklerin de olayın merkezinde yer aldığı olayların yarattığı sonuçları, Türkiye’nin değişik sosyo-kültürel yapısına ait bireyler üzerinden ortaya sermiş. Toplumsal gerçekçi bir yönelişle irdelenen sorun, kadın sığınma evinde hayatları örtüşen 11 kadın etrafında kurgulanmış. Erkek egemen toplumun zihniyet yapısı içerisinde, gerek feodal unsurların yarattığı, gerekse burjuva ilişkilerinin bir sonucu olan şiddet mekanizması kadınların ancak sığınma evlerinde hayata tutunabilmek zorunda kalmaları ve yaşadıkları çaresiz durum irdelenmiş. Bu yapılırken sadece kadın sorununa bir duyarlılık değil, bu sorunun ülkenin toplumsal yapısı ile orantılı gelişen yanlarına da değinilmiş. Aslında bu sığınma evlerine ihtiyaç duyanların sadece kadınlar olmadığı, arketiplerindeki şiddet unsurundan ve toplumsal baskıdan sıyrılamayarak savrulan erkeklerin yarattıkları kendi sığınakları da tartışmaya açılmış.

Oyunda yer alan oyuncuların bazılarının yeni yetişen kursiyerler olduğu göz önüne alındığında böylesine düşünsel ve toplumsal bir açılımı olan oyunu sahneleme süreci eminim zor olmuştur. Ancak Hocalar’ın seyirciyi sıkmamaya özen gösteren ve karakterleri sürekli devinim haline sokmaya çalıştığı hareket planıyla güzel bir reji ortaya çıkmış. Günnur Orhon’un oyunun atmosferini ortaya çıkaran ve mesaja hizmet eden dekor tasarımı ve karakterlerin yapılandırılmasına inandırıcı bir boyut katan kostüm tasarımı ile oyun bütünsel olarak başarılı bir noktaya taşınmış. Ata Akdağ imzasını taşıyan oyunun özgün müzikleri, dramatik anlatımı destekleyen bir şekilde kullanılmış.

Dramaturgik olarak incelendiğinde oyunda bazı bölüm ve diyalogların budaması yapılabilirdi. Ancak tabi bu yönetmenin bakış açısına göre şekillenen bir durum olduğu için Hocalar, burada oyunda herhangi bir çıkarma işlemine gerek görmemiş. Karakterlerin konuşmalarında şive ve yöresel ağızların kullanılmamış olması da yine yönetmenin tercih ettiği ve tiyatro oyunlarında tartışmaya açık olan bir başka yöntem olarak kendini gösteriyor.

İkinci gün, Ziya Gökalp Kültür Merkezi’nde İngiliz yazar, Michael Frayn’ın “Oyunun Oyunu” adlı, oyun içinde oyun yöntemi ile oluşturulan fars türü güldürüsünü izledik. İki perde boyunca tempolarını hiç aksatmadan başarılı bir şekilde fiziksel aksiyonlarıyla söz ve hareket komiğini başarılı bir şekilde yansıtan oyuncuların her biri harika bir performans ortaya koyuyorlar. Böylesi oyunların sahnelenme aşamasını bildiğim için ne kadar çok prova ve uzun çalışma günleri geçirdiklerini gözümde canlandırabiliyorum. Ama bu uzun ve yorucu geçen çalışma günlerini harika bir gösteri ile taçlandırdıkları için hepsini tebrik ediyorum.

Yönetmen Zekeriya Hocalar’ın her sahneyi ince ince işlediği ve ayrıntı çalışması ile oluşturduğu belli olan rejisi övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Oyunun dekoru ise seyircileri hayran bırakan,  oyunun yapısına uygun bir şekilde hazırlanan ve döner sahne şeklinde tasarlanan bir çalışma. Sahnedeki gördüğümüz her şeyin bir anlamı ve kullanım nedeni var. Karakterlerin yapısına uygun olan ve rollerin özelliklerine göre titiz bir şekilde hazırlandığı belli olan kostümlerde oyunun atmosferine renk katıyor. Kostüm ve dekor tasarımında yine bu alanın önde gelen sanatçılarından Günnur Orhan’ın imzası var. Oyunun hareketli yapısına ayak uyduran ışık tasarımı da geyet işlevsel bir şekilde oluşturulmuş. Seyircilerin kahkahalarla izlediği oyun bittiğinde içinizden sanki daha devam etse diye bir hisse kapıyorsunuz. Günümüz seyircisini bu kadar uzun süre tiyatro sahnesinde tutmanın ne kadar zor olduğu düşünüldüğünde oyunun başarısı daha da anlam kazanıyor.

Karşıyaka Belediye Tiyatrosu sadece yetişkin oyunlarıyla değil, çocuk oyunlarıyla da göz dolduran bir tiyatro, yukarıda değindiğim gibi bu alanda ödüller alan ekibin bu sezon devam eden oyunları “Tembel Karıca Çiçi” ve “Çizmeli Kedi”

 Çocuk oyunlarını, kurs verdiği 10-14 yaş gurubu ile sahneleyen Hocalar, bu yönüyle oyunu oynayan ve sahnede izleyen yaşıtları arasında bir bağ kurulduğunu düşünüyor.

Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun bir birinden güzel ve her biri emek kokan oyunlarını İzmir’de yaşayan tiyatro severler ve yolu İzmir’e düşecek olanların kesinlikle izlemesini tavsiye ediyorum.

 Bazı isimler kentlerin tarihlerine imzalarını sanatla atanlardır. Bu imzanın Karşıkaya’daki adı Zekeriya Hocalar’dır.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Serkan Fırtına

Yanıtla