[Öznur Oğraş Çolak’ın Cumhuriyet’te yayınlanmış olan Tiyatro Pera’nın sergilediği Shakespeare’in “Kısasa Kısas” oyunuyla ilgili yazısını yayınlıyoruz.] Tiyatro Pera bu aralar Shakespeare’in “Kısasa Kısas” oyunuyla tiyatroseverlerle buluşuyor. Oyunda siyasal iktidarın el değiştirmesiyle toplumsal düzende hızlı, sert ve baskıcı dönüşümlere değiniliyor. Aynı bugün gibi… Günümüze net göndermeler de içeren oyunda, “Yoksa despotluk iktidarın doğası mı?”, “Yasalar insan için mi devlet için mi vardır?” sorularını soruyor Shakespeare, şimdiki zamanı görmüş gibi…
Shakespeare’in oyunlarını yazdığı dönem, 16. ve 17. yüzyıl İngiltere’sinin siyasi ve ekonomik durumu, bizim ülkemiz dahil, çağımızdaki bazı ülkelerin yaşadığı zorlukları, haksızlıkları anımsatıyor.
“Shakespeare oyunda hiç görmediği, bilmediği Viyana kentini mekân olarak alır. Aslında Londra’yı kastettiği bilinir. Zaten devlet baskısının insanları ezdiği, yasaların keyfi uygulandığı, toplumun din-ahlak yorumlarıyla ve zorbalıkla yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı bir kentten söz ediliyorsa, bunun günümüzde bu acıları çeken ülkelerden ne farkı var ki?” Bu sözler oyunun yönetmeni, çevirmeni ve oyuncusu Nesrin Kazankaya’ya ait.
Kazankaya’nın bugüne kadar yönettiği “Yanlışlıklar Komedisi” ve “Venedik Taciri” adlı oyunlarında olduğu gibi bu oyunda da Shakespeare’in şiirsel dili korunmuş. Shakespeare’i sahneleyen ve oynayan sanatçıların onun güçlü dilini, şiirselliğini sevmelerinin zorunlu olduğunu söyleyen Kazankaya, “Yorum ne olursa olsun bu dilden ödün vermemek, şiiri bozmamak gerekli. Yoksa Shakespeare sahnelemenin bir anlamı yok bence. Çalışmamızda yorum, düşünce ve dil bütünlüğü; anımsatmalar, göndermeler için tekst cümlelerinin dışına çıkmadan ve Shakespeare’in diline sadık kalarak estetik arayışlar peşine düşmek, en çok özen gösterdiğimiz olgular oldu” diyor.
Dramatik ve komik sahnelerin iç içe olduğu oyunda halk ve yüksek sınıf figürlerin aynı olay örgüsü içinde farklı durumlar yaratmaları, çekilen acıları yansıtma biçimleri sınıf farkını da ortaya koyuyor.
Oyunda Kazankaya’nın canlandırdığı karakter aslında erkek. Dük’ün yardımcısı iktidarın yanında ve hep orada olmak isteyen Escalus. Kazankaya karakteri cinsiyetsizleştirmiş ama bir kadın duyarlılığıyla oynamış. Sahnedeki performansı ise deyim yerindeyse büyüleyici.
Oyunda aşk ve cinsellik yoğun bir biçimde yer alıyor. Kazankaya, görsel ve sözel olarak da oldukça vurgulamış cinselliği. Cinsellik, genelevler, fahişelik ve edepsiz bir sokak dili oyun metninin en baskın yanı. Sözel olanı yazardan geliyor. Oyunda olaylar örgüsünün ana malzemesini cinsel ilişki suçu oluşturuyor. Ceza vermeye kalkan yöneticilerin de aynı suça yenik düştükleri görülüyor. Kazankaya, “Shakespeare aşk ve seksi inanılmaz anlayışlı bir bakışla, ayrıntılı bir canlılıkla ele alıyor. Cinsel imalarla yüklü açık-saçık bir halk dilini, soylu sınıfın yüksek diliyle buluşturuyor. Sahnelemede tutucu bir bakışın Shakespeare’in ruhuna aykırı olduğunu düşünüyorum” diyor.
Oyunun dekor ve kostüm anlayışı zamansız. Hem günümüzden hem de Shakespeare döneminden izler taşıyor. Dekorda iktidar, saray ve din sahnelerinin geçtiği mekânla, halkın yaşadığı ve hapishanelere dönüşen yerler belirgin bir şekilde birbirinden ayrılıyor. Sahnede yer yer canlı yapılan müzik, Latin tınılarını içeriyor. Şarkı sözleri de gene tekstten, Shakespeare’in oyundaki dizelerinden oluşturulmuş.
Son olarak belirtmek isterim ki devlet yardımı almayan tiyatrolar arasında olan Tiyatro Pera, tiyatroya deyim yerindeyse tam gaz devam ediyor.