Mehmet K. Özel
“pulcinella” ve “güvercinname”
istanbul kukla festivali başladı; 1.5 yıl beklememize değdi, festival enfes bir programla karşımızda. cengiz özek’i yıllardır bu festivali, arkasında hiçbir kurumsal destek olmadığı halde niteliği düşürmeden sürdürdüğü için canı yürekten kutlamak lazım!
dün akşam hollanda başkonsolosluğu’nun bahçesinde sıcak, samimi bir açılış töreni vardı. konuşmalar uzun değildi.. kokteyl formatında herkes ayakta, programdaki iki gösteriden kısa bölümler izledik. üzerimiz ağaç dalları ve gökyüzü, etrafımız istiklal caddesi’nin keşmekeşinden yalıtılmış sakin bir atmosfer ile çevriliydi. festivale konuk olan kuklacılar da aramızdaydı..
italya’dan, cengiz özek’in sunuşuyla “pulcinella ustası” bruno leone bize “pulcinella’nın hikayeleri”nden kısa bir bölüm sergiledi; eğlenceli ve komikti. gösteriye eşlik eden yerel napoli şarkıları da ayrı bir güzeldi.
bu atmosferde bir an boş bulunduğunuz takdirde, kendinizi italya’da bir villanın bahçesinde zannetmeniz çok doğaldı, çünkü bulunduğumuz bahçenin boydan boya arka sınırını oluşturan kirli sarı rengindeki duvar ortamın toskana etkisini kuvvetlendiriyordu.
italyan topluluk la guaretelle, pulcinella’nın hikayelerinin tamamını fesival kapsamındaki gösterimlerde sahneleyecek.
beyazlar içindeki tatlı pulcinellacıyı ve eşlikçi müzisyen arkadaşını kaçırmayın derim..
festivalin resmi programı ise bugün (16 ekim 2014) başladı. festival sanırım bunca yıldır ilk defa a.b.d.’den bir kuklacı ağırlıyor: robin frohardt. topluluğun “the pigeoning” (güvercinname) adlı gösterisini bu sabah aksanat’ta izledim; sahne sanatları ile ilgilenen herkese tavsiye ederim, cumartesi akşamı fransız kültür’de ikinci gösterimi var.
maalesef bu sabah aksanat, fransız lisesinden gelen 65 öğrenci olmasaydı, bomboş gibiydi. umarım cumartesi akşamı fransız kültür daha dolu olur..
program broşüründe “obsesif kompulsif bozukluğu ve güven ve kontrol yanılgısı gibi temalar üzerine gelişen bir kara komedi” olarak tanımlanan “güvercinname” takıntılı bir karakter olan frank’ın geçirdiği dönüşümü anlatıyor. frank’ın temizlik, düzen ve komplo saplantısından güvercinler sayesinde nasıl kurtulduğuna tanık oluyoruz.
frank’ı siyahlar içinde kaybolmuş üç kuklacı canlandırıyor; hatta bir sahnede dört! frank’ın bürosu ile parkta sandviçini yediği bank sahnede baştan itibaren gördüğümüz iki mekan. ancak, oyun ilerledikte hiç tahmin edilemeyecek, hayalimizi aşan başka mekanlar, yaratıcı tasarımlar ve durumlarla da karşılaşıyoruz; ve bütün bunlar çok ustaca yapılıyor; toplamda beş kuklacı sahnede harikalar yaratıyorlar.
alkış sırasında başlarındaki siyah kapüşonları çıkardıklarında hepsinin gencecik insanlar olduklarını görmek de insanı ayrıca mutlu ediyor.
oyunun atmosferinin yaratılmasında, sahnenin yanında alt kotta konumlanan müzisyenin de etkisi çok büyük; hem müziği canlı olarak çalıyor hem de bilgisayardan efektleri kontrol ediyor.
“güvercinname” robin frohardt’ın ilk “uzun-metrajlı” kukla projesiymiş. frohardt “frank” karakterini ilk defa san francisco apocalypse puppet theater’da yaratmış. 2011’den beridir üzerinde çalışılan oyun 2013’ün ekim’inde prömiyer yapmış. istanbul’daki gösteri ise oyunun avrupa prömiyeriymiş.
“güvercinname”nin bir internet sitesi var; ayrıca, robin frohardt’ın internet sitesi de uğramaya değer. sitede frohardt’ın “güvercinname”den önceki projesi, werner herzog’un “fitzcaraldo” filminin sadece mukavvalar kullanılarak animasyon versiyonu‘nu da izlemek mümkün.. meraklılara tavsiye edilir..
ispanyol parmak kuklaları
istanbul kukla festivali bütün hızıyla devam ediyor. mesela bugün aksanat ile fransız kültür arasında mekik dokuyup dört gösteri izlenebilirdi. kore’den kyeng-gi kukla tiyatrosu ile aksanat’ta başlayıp, türkiye’den yolcu tiyatro’nun geçen sezon başlayan “kapıların dışında” adlı yapımı ile fransız kültür’de devam edip, a.b.d.’den robin frohardt’ın “güvercinname”si de orada seyredip, akşam 20:30 seansında tekrar aksanat’a dönüp bu sefer ispanya’dan cia. el patio ile gün noktalanabilirdi. ben “güvercinname”yi perşembe gündüz seansında sakin bir salonda seyretme şansına ermiştim; aldığım duyumlara göre, bugünkü seansa 20 bilet fazla satılmış, zor durumlar yaşanmış.. keşke ek gösteri konsaymış..
üç gündür “ispanya’dan beden ve kukla” başlığı altında iki ayrı topluluktan üç gösteri izledim.
cia. zero en conducta (hal ve gidiş sıfır topluluğu) iki ayrı projeyle konuktu.
“allegro ma non troppo” (neşeli ama o kadar da değil) fiziksel tiyatro, dans ve parmak kuklasının harman edildiği iki kişilik bir gösteriydi; aşk’ın çeşitli çehrelerini anlatıyordu. dans için belki aksanat’ın sahnesi biraz kısıtlayıcıydı.
birbiriyle çok da bağlantısı olmayan epizodlar halinde ilerleyen gösteride; john carpenter’ın “memories of an invisible man”daki görünmez adamın tasarımı, pedro almodovar’ın “hable con ella” (konuş onunla)’sının içindeki siyah-beyaz kısa filmde kadının bedeninde dolaşan küçük adam fikrini ve pixar animasyon stüdyosu’nun hareketli logosu canlı masa lambası fikrini çağrıştıran bölümler vard; hepsi, esinlenildikleri kaynakların ötesine geçmeyi başarmış, yaratıcı fikirlerle zenginleştirilmişti.
topluluğun ertesi akşamki gösterisi tek kişilik parmak kuklası ve gizli el gösterisi “nymio” idi. yine epizodik karakterdeki gösteri bir akşam önce olduğu gibi yetkin bir ustalıkla algımızı şaşırtmayı başardı. “nymio” yarın iki seans olarak marmara forum’da sahnelenecek.
festivalin diğer ispanyol parmak/el kuklası topluluğu cia. el patio idi. topluluğun “a mano” (elden) adlı yapıtı festivalde maalesef tek gösterimi yaptı.
45 dakikalık sözsüz yapıtta; çekmeceli küçük bir komodinin bir çömlekçi dükkanına dönüşmesini, dükkanın vitrinindeki kilden küçük protagonistin kaderine başkaldırmasını izledik. iki kuklacı, dört el, kilden ve porselenden protagonistler, minik bir dünya; komik olduğu kadar hüzünlü, içli bir öykü..
yaratıcılığın uç sınırlarında gezinerek basit bir fikirle ne kadar geniş dünyalar ortaya konabileceğinin mükemmel bir örneğiydi cia. el patio’dan “a mano”. müziğinden, oyunculuğuna, dekorlarından objelerine çok özenilmiş, küçük bir mücevher gibi bir işti.
oyundaki bütün levhaların (dükkanın adı, fiyat etiketleri, vs..) asıl tasarıma uygun olarak türkçe hazırlanmış olması da ayrıca takdire değerdi..