[Atilla Dorsay’ın T24’te yayınlanan tiyatro ortamındaki gelişmeleri ele aldığı yazıyı yayınlıyoruz]İşte sonunda bunu da yaptılar, bu marifeti de gösterdiler. Ve halkı bölme, yığınları birbirine düşürme, sermayenin ve rantın kapısını ardına dek açacağım derken sanatı, sağduyuyu ve iyi niyeti temsil eden insanlarla sermayenin vurucu gücü olmuş, öyle olmak zorunda kalmış insanları çatıştırma başarısını gösterdiler.
Moda herşeyi devleti elinden ve kamunun hizmetinden alıp özelleştirmek, bir diğer deyişle sermayeye teslim etmek ya…Elbette bu yolda ilerlemenin sonu yok!…
Ve Cumhuriyet’le yaşıt, hatta daha da eski olan birçok kurum, artık bugün kendilerini herzamankinden daha güçsüz ve zayıf hissediyorsa, adına Ak Parti denen kültür düşmanı iktidarın marifeti değil mi bu?
Bakınız, İstanbul’da tam 100, yazıyla yazalım, yüzüncü yılını kutlamakta olan eski Dar-ül Bedayi, yeni adıyla İstanbul Şehir tiyatrolarına…Bu heyecan verici, giderek muazzam yıldönümü, gerçekten uygar bir toplumda nasıl kutlanır, ne görkemli bir törene dönüşürdü…
Ama sizler, kutlama şöyle dursun, hergün en haşin tavrıyla dünyaya nizamat verme huyundan artık asla vazgeçmeyeceği bilinen baş muktedir de şöyle dursun, kültüre daha yakın olduğu varsayılabilecek kurumlardan ve kişilerden bu konuda herhangi bir hoş söz, bir iltifat, bir sevinç ve umut belirtisi, bir vaad veya müjde duydunuz mu? Kültür bakanlığı denen kurum tarafından bir ülkenin yüzyıla ulaşmış bir kültür kurumu kutlanmayacak da, ne kutlanacak? Ama bana dönüp de “sahi öyle bir bakanlık mı vardı?” diye sorarsanız…Haklısınız derim…
Bizimkiler uygar bir toplumda yapılabilecek olanın tam tersini yapıyorlar. Tiyatro alanında da elbette…Gelenekselleşmiş kurumları desteklemek veya iyileştirmek şöyle dursun, hallaç pamuğu gibi atıyorlar. Devlet Tiyatroları’nın başına gelen de aynı şey değil mi? Tüm bu kurumların belli ölçüde bağımsız ve sadece kültürel kaygılarla davranagelmiş yönetim kurumlarını yokedip, yerine her kuruma, herşeye karışıp buyuracak tek bir makam yaratma çabaları sürmüyor mu?
Aynı biçimde, geleneksel sahneleri de kapatıyor, değerli arazilerini ranta açmaya çalışıyorlar. İstanbul’da AKM gibi çok anlamlı bir yapı, gözlerimizin önünde çürüyüp gidiyor. Kapanan ya da battal edilen özel veya resmi sahneler üstüste yığılıyor: Karaca Tiyatro’dan Elhamra sahnesine, Taksim sahnesinden Alkazar sinema-tiyatrosuna, Şan sinema-tiyatrosundan Küçük Sahne’ye…
Ankara’da da aynı şey. Tarihi eskilere giden Şinasi ve Akün sahneleri, insafsızca sanatın elinden alınarak satışa çıkarıldı. Şimdi sıra Devlet Tiyatroları’na ait İrfan Şahinbaş Atölyesi’ne geldi. Kaç zamandır özel sektöre satıldığı söylenen bu geniş alanda oynanan çirkin oyuna, en son kan da karıştı. Macunköy’deki İrfan Şahinbaş Stüdyo, Sahne ve Atölyesi’nin yer aldığı tesislere güpegündüz baskın düzenlendi.
Yazının devamı için tıklayınız.