Nihal Albayrak
Propeller Theatre Company ”Bir Yazdönümü Gecesi Rüyası” ve ”Yanlışlıklar Komedyası” oyunları ile 19. İstanbul Tiyatro Festivali’nde izleyenler tarafından oldukça büyük beğeni kazandı. Bunun yanı sıra ”Hareket ve Algılama” ve ”Sahnede Müzik Kullanımı” başlıklı iki atölye çalışması gerçekleştirdiler. Böylece deneyimlerini sahne sanatları ile daha yakından ilgilenen kişilerle paylaştılar. Katılma fırsatı bulduğum Sahnede Müzik Kullanımı atölyesi 24 Mayıs Cumartesi günü Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde gerçekleşti. Bu yazıyı hem atölye deneyimini unutmayıp insanlarla paylaşmak hem de bu vesile ile bir oyun nasıl kendi müziğini yaratır konusuna dair biraz kafa yormak amacıyla kaleme alıyorum.
Yaklaşık 20 kişinin katıldığı atölye, Propeller’ın sergilediği iki oyunda yönetmen yardımcısı olan Ellen Havard ve oyunculardan Dominic Gerrard’ın yürütücülüğünde gerçekleşti. Atölye sırasında meydana gelen depremin de 15 dakikalık bir kesintiye sebep olduğu göz önüne alınırsa oldukça yaratıcı ve birlikte üretim yapmaya açık olan bu atölyenin tadı biraz damağımızda kaldı demek doğru olur.
Atölye tanışma, birlikte müzik üretme, belli karakter özelliklerinin müziğini bulma ve bir metnin sahnelemesini müzikle keşfetme olarak adlandırabileceğimiz dört bölümden oluşuyordu. Pek çok atölyede olduğu gibi öncelikle bir çember üzerinde isimlerimizi söyleyerek ilk tanışmayı gerçekleştirdik. Daha sonra günün geri kalanı için önemli bir unsur olan ”ortak bir ritim/dil tutturma” hedefine bir başlangıç olan bedenimizle yaptığımız bir ritim eşliğinde birbirimizi dinleyerek tempoyu sabit tutmaya çalışarak tekrar isimlerimizin üzerinden geçtik. Daha sonra kişilerin müzikle, sahneyle, oyunculukla olan ilişkilerini daha iyi anlayabilmek amacıyla üçerli gruplara ayrılıp nelerle uğraştığımızı birbirimizle paylaşıp, grubun geri kalanına sunduk. Katılımcıların kimi yoğunluklu olarak müzikle, kimi oyunculukla, kimi dansla uğraşan; bir şekilde sahne sanatlarının bir parçası olan ve bu disiplinleri iç içe geçirerek deneyimleme konusunda meraklı kişilerden oluştuğunu söyleyebiliriz. Birbirinden farklı arka planlara sahip kişilerin birbirini tanımasının ardından gene bir ısınma oyunu olarak değerlendirebileceğimiz “birlikte müzik üretme” kısmına geçtik.
Grup bas, melodi ve perküsyon olmak üzere üçe ayrıldı ve her grup Ellen’ın verdiği döngülere kendi içinde kısa süre çalıştı. Daha sonra birbirini dinleyerek kendi döngülerine devam eden gruplar Ellen’ın yönetiminde seslerin tempolarını ve hacimlerini değiştirerek, müziklerini yapmaya devam etti. Böylece bas, melodi ve ritimden oluşan ilk ortak şarkımızı yaptık. Bu çalışma, özellikle sahnede nasıl müzik üreteceğiz diye gerilen oyuncular için çok rahatlatıcı bir başlangıç çalışması olarak görülebilir. Basit bir ritim, bas döngüsü ve melodi oluşturmakta zorlanmayacak olan oyuncular, birbirlerini dinleyerek bunları birlikte icra ettikleri zaman rahatça bir şarkı oluşturmuş olacaklar.
Bir karakterin müziğini yaratmak olarak da adlandırabileceğimiz üçüncü bölümde herkesin yanında getirdiği enstrümanların yanı sıra Propeller’ın oyunlarında kullandıkları müzik aletlerini de içeren bir enstrüman havuzu oluşturuldu. İsteyen kendi getirdiği enstrümanı kullanırken isteyen Propeller’ın enstrümanlarından kullandı. Bol miktarda perküsyon ve efektif aletlerin yanı sıra mızıka, gitar, klarnet, yan flüt, akerdeon gibi melodi enstrümanları da vardı. Melodi ve ritim dengesine dikkat edilerek tekrar gruplara ayrıldık ve bu sefer her gruba belli sıfatlar verildi. Aslında Shakespeare oyunlarındaki karakterlerin özellikleri olan bu sıfatların müziğini oluşturmamız istenirken aynı zamanda sadece müzik icra ederek değil oyuncu olarak bedenimizi de performansa dâhil ettiğimiz parçalar oluşturmamız istendi. Gruplara komik, eğlenceli, soytarı, palyaço; güçlü, sarsıcı, dük; çok konuşkan, her olaya tepki veren, geveze gibi anahtar kelimeler verilirken bu karakterlerin sahneye nasıl bir müzikle ve ne şekilde antre yapacaklarını tasarlamamız istendi. Kısa bir hazırlık süresinden sonra birbirimize sergilediğimiz parçaların hangi sıfatları içerdiğini tahmin etmeye çalıştık. Bu çalışmada bir sıfata dair bir müzik üretmek ile o sıfatı taşıyan karakterin sahnede ne yapacağını bir arada düşünmek kritik bir noktaydı. İzleyenler de sadece dinlediği müzikten nasıl bir his (örneğin eğlenceli, korkutucu, komik) çıkardıklarını değil bütün olarak sahnede olanlardan ne anladıklarını değerlendirmeye çalıştılar.
Son bölümde ise bizlere dağıtılan metinlerin müziğini bulmamız, gene ufak sahneleme önerisi ile beraber bu sefer işin içine metni de tamamen ya da kısmen katmamız gerekiyordu. Yanlışlıklar Komedyası oyununun karakterlerinden Aegeon ve Sirakuzalı Antipholus’dan üç ayrı metin farklı gruplara verildi. Gruplar kısa bir süre metinlerin analizini yapıp (zaten bu karakterleri oyundan tanıyorlarsa karakterin özelliklerini de düşünerek) nasıl bir icra oluşturacaklarına karar verdiler. Çalışmanın bu kısmında meydana gelen Marmara depremiyle oldukça korkup, dağılıp sonrasında bir hasar oluşmayınca yeniden bir hevesle çalışmaya devam etmeye çalışsak da atölyeye ayrılan zamanın yetersizliği sebebiyle bu bölüm biraz üstünkörü geçti. Gene de bu kısıtlı zamanda bir metnin müziğini keşfetmek üzerine verimli bir çalışma yürütüldü.
Metnin müziğini keşfetmek ile ne kastettiğimi açmak için Ageon’un Dük’e karısı ve çocukları ile nasıl bir deniz felaketi geçirdiklerini anlattığı tirad üzerinde çalışan gruptan örnek vermek istiyorum.
”Epidamnum’dan yelken açıp bir fersah uzaklaştığımızda
Rüzgâra doğru boyun eğen engin sularda,
Felaketin korkunç belirtileri henüz gözükmemişti.”
diye başlayıp
”Korint’e kadar sürüklendik.
Ah ama bu kadarı yeter artık!
Anlattım işte, gerisini tahmin edin”
sözleri ile sonlanan bu uzun tiratta grup toplu bir koreografi içinden koro formunda bir sahneleme denedi ve sadece son cümleyi vokal olarak kullanmayı tercih etti. Bir tekne içinde güruh olarak ayakta durur gibi mizansen alan grup küçük küçük sallanarak, ortak bir ritim tutturup fırtınada sürüklenen gemi imajı oluşturdu. Eş zamanlı olarak bu salınımın içinden kişiler gitar, perküsyon ve mızıka çalarak gergin, ürkütücü bir atmosfer kuran müziklerini icra etmeye başladılar. Hareketlerin ve müziğin giderek artan temposuyla gerginlik ve kaos hat safhaya ulaştığında oyuncular yere saçıldılar ve kanon yaparak ”Korint’e kadar sürüklendik. Ama bu kadarı yeter artık! Anlattım işte, gerisini tahmin edin” repliğini söylediler. Çok basit bir salınımla bize fiziksel eylemi, basit bir ezgi ile de metnin içerdiği duyguları verebilen bu örnek Ageon’un tiradında anlattığı o korkunç kaosu simgeleyen bir parça oldu.
Atölyenin bu kısmında, sahnede müzik kullanımıyla ilgili geçmiş deneyimlerimizden bir çalışma aklıma geldi. Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları’nda Aristophanes’in Lysistrata’sını çalıştığımız dönem koroları nasıl yorumlayacağımıza dair bir çalışma yürütmüştük ve aslında buradakine çok benzer bir şekilde koro formunu yakalamaya çalışmıştık. Öncelikle söyleyeceğimiz repliklerin fiziksel eyleminin ne olduğunu keşfedip toplu halde bu fiziksel eylemi icra ediyor, eş zamanlı olarak da replikleri söylüyorduk. Bu sırada metnin o bölümünde nasıl duygular barındırdığını bulup müzikle o duyguyu verecek atmosferi kurmaya çalışıyorduk. Ortaya çıkanlar ise çeşitliydi: topluca belli bir ritim kalıbı içinde söylenen replikler, solo şarkılar, koro şarkılar, atmosfer kuran müziğin üzerine söylenen replikler, ortak bir dans koreografisi içinden söylenen şarkılar gibi.
Bir oyunun müziğini keşfederken aslında bir fiziksel eylemin beraberinde bir ritmi, bir melodiyi getirdiğini ya da metnin içerdiği duyguların ve karakter özelliklerinin müzik oluşturmak açısından önemli anahtar kelimeler olduğu söylenebilir. Bir diğer önemli nokta ise bir oyuna müzik yapmak ile müziğin oyunun kendinden bir bileşeni olduğu müzikli bir oyun yapmak arasındaki farkı unutmamak. Propeller’ın canlı performanslarını izleyemesem de internette izlediğim videolardan gördüğüm kadarıyla müziği oyunun organik bir parçası haline getirmede ve oyun metninin müziğini keşfetmekte oldukça başarılı oldukları gözüküyor. Tabi bu noktada müzisyenlik ve oyunculuğu iç içe geçirmek önemli bir yerde duruyor. Burada kastettiğim virtüöz müzisyenler olmadan müzikli oyun yapılamayacağı değil. Aksine çok temel müzik eğitimi olan oyuncuların da okudukları metnin müziğini rahatça keşfedebilecekleri ya da enstrümanında oldukça iyi olan bir müzisyenin de oyunun dramatik çatısı altına girip oyuna dâhil olabileceği… Zaten biraz bunlar iç içe geçmeden elindeki metnin müziğini keşfetmek de çok mümkün olmayacaktır.