Mimesis Haber / biriken’in yeni oyunu Tatyana, 19. İKSV Tiyatro Festivali kapsamında 18-19 Mayıs tarihlerinde Üsküdar Tekel Sahnesi’nde seyirci ile buluştu. Disiplinler arası çalışma yürüten bir sanat topluluğu olan biriken, Tatyana’da alışılagelenden farklı bir sahneleme biçimi ile karşımıza çıkıyor. Aleksei Sergeyevich Suvorin’in, Evlalia Kadmina’nın intiharı üzerine yazdığı oyunu ve Anton Çehov’un, Suvorin’in yazdığı oyunun devamı niteliği taşıyan Tatyana Repina’sı; biriken’in yola çıkış noktası olmuş ve her iki yazarın metinlerinden de esinlenilerek yeni bir metin oluşturulmuş.
Tatyana, biriken (Melis Tezkan ve Okan Urun) tarafından uyarlanmış. Sahne tasarımı ve oyunda kullanılan video da aynı şekilde biriken’e ait. Kanbolat Görkem Arslan, Mehmet Bilge Aslan, Yelda Baskın, Fırat Çelik, Meral Çetinkaya, Pınar Göktaş, Defne Halman, Ahmet Yaşar’ın yer aldığı oyunda, ışık tasarımı Nicolas Marie’ye ait, proje asistanları ise Betül İngin ve Başak Ertem.
Oyunu uyarlayan ve yöneten Melis Tezkan ve Okan Urun’a oyunun hazırlık aşaması ile ilgili sorularımızı yönelttik:
Bugüne kadar özgün metinlerinizi sahnelediğinizi ve Özen Yula metinleri üzerine çalıştığınızı biliyoruz. Tatyana’da, Suvorin ve Çehov’un, Rusya’dan iki yazarın metinlerinden yola çıkarak yeni bir metin oluşturulmuş. Bu fikir nasıl ortaya çıktı? Neden bu yazarlar üzerine çalışmaya karar verdiniz?
Çehov’un kısa oyunlarının içinde yer alan “Tatyana Repina” metnini okumakla başladı her şey. Basılı olsa da çoğu kişi gibi bizim de bugüne kadar fark etmediğimiz bir metin. Olağanüstü bir karşılaşma oldu; dili, konusu, geçtiği mekân ve karakterler. Bu oyun üzerinde araştırma yaparken Çehov’un metni, Suvorin’in dört perdelik aynı adlı oyununun devamı niteliğinde yazdığını fark ettik. Bu ikinci karşılaşma daha da heyecan verici oldu ve o noktadan itibaren ikisini bir arada değerlendirmeye karar verdik. Suvorin’in dört perdelik oyunundan ilgimizi çeken metinleri ve karakterlerin bir kısmını alıp (hatta bazılarını bir karakterde birleştirerek) tek bir mekâna ve zamana naklettik. Çehov’un metnini neredeyse olduğu gibi koruduk. Ancak orada da bazı karakterlerden fedakarlık ettik ve en önemlisi bu kalabalık oyunu sadece yedi kişinin ağzından aktardık. Her iki metin farklı farklı heyecanlandırdı bizi. Suvorin, çağdaş diyebileceğimiz sade dili ve bugüne dair okunabilecek söylemleri; Çehov ise diğer metinlerinden ayrışan ironik ve keskin dili ile etkiledi bizi. Bir de tabii her ikisinin konu aldığı Tatyana Repina figürü. Onlarla aynı dönemde yaşayıp, sahnede intihar etmiş Evlalia Kadmina aslında.
Projenin ekibi nasıl bir araya geldi?
Biz bir süredir Meral Çetinkaya ile birlikte bir proje gerçekleştirmek istiyorduk. Dolayısıyla okumalarımızda ve yeni bir oyun üzerine düşüncelerimizde hep o vardı. “Tatyana Repina” metinleri ile karşılaşmamız ve sonrasında Tatyana isimli bir oyuncu figürü yaratmak isteyişimizin esin kaynağı kendisidir. Her iki metnin kurgusunu oluşturduğumuzda sekiz kişilik bir oyuncu ekibi oluşturma ihtiyacı doğdu. Bizim için bugüne kadarki işlerimizden ayrışan bir durum söz konusu oldu. Çok azı ile daha önce çalışma ya da tanışma durumumuz olmuştu. Aslında her bir karakter için arayışımızın günlere hatta haftalara yayılan bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Birebir görüşmeler, metin okumalar… Sonunda bir araya gelen ekipten biz çok memnunuz.
biriken’in kendisini disiplinler arası sanat yapan bir topluluk olarak tanımladığını biliyoruz. Tatyana oyunu için nasıl bir çalışma yürüttünüz?
Tatyana uzun zamandır gözümüzün önünde duran bir takım imgelerin içini şaşırtıcı bir şekilde gelip doldurdu. Uzunca bir süredir sahnede kurgulamak istediğimiz durumlar vardı: parti, düğün, kamusal alan ve mahremiyet ilişkisi. Suvorin’in metni içinde bulundurduğu bir takım temalar – maddi ve manevi boyutlarda çıkar ilişkileri, paranın hayatlarımızda kapladığı ve devamlı genişleyen alan, toplumun yeniden inşası gibi – Çehov’un tatlı nihilizmiyle şekil bulan dini törenle birleşip hayalimizdeki imgelerin somutlaşmaları için baz oluşturdular. Başından beri Tatyana yaşarken, ölümü ve öldükten sonrasını sergileyecek bir triptik yapma arzumuz vardı. Bu anlamda bakıldığında oldukça görsellikten yola çıkan, doğrusal bir okumadansa nereden bakıldığına dair kafa yoran bir oyun yapmış olmamız şaşırtıcı olmamakla beraber, şu sözünü ettiğimiz “disiplinler arası” duruma tekabül ediyor aslında.
*Fotoğraf: Ali Güler
Dila Okuş / Mimesis Haber