Belli bir koreografiye tabi olmadan, bir bölümü vicdani redle ilgili t-shirtler giyen eylemciler, iki lup olarak çalınan fussion-disco tarz şarkıyla dans etti. Çirozname adlı 1980 kayıtlı şarkının sözleri Charles Cross/Orhan Veli Kanık, müziği Şerif Yüzbaşıoğlu’na aitti. Şarkıyı seslendiren ise geçen yıl kaybettiğimiz türk pop müziğin uluslararsı yarışmalarda en çok ödül almış, en iyi vokalistlerinden Şenay’dı.
Aralarında KAHİP başkanı ekonomist Prof Nurhan Yertürk, yönetmen-koreograf Emre Koyuncuoğlu, yönetmen-oyuncu Mehmet Atak, piyanist Yazı Köz, spor yazarı Ali Fikri Işık, hukukçu Dr. Tennur Koyuncuoğlu’nun da bulunduğu 20 kadar eylemcinin dansıyla başlayan performansa bir süre sonra İstinye Parka gelen insanlar da danslarıyla destek verdi.
Şiddetsiz ve slogansız olacağı belirtilen eylem, bir örgüt-dernek çatısı altında değil, internet üzerinden yeni tarz yatay örgütlenmeyle bir araya gelen bağımsız bireyler tarafından gerçekleştirildi. Bu tarz eylemlere genelde mekan olarak seçilen Taksim, Galatasaray, İtiklal Caddesi gibi mekanlarda değil de İstinye Park gibi daha önce hiç bu tarz bir eyleme e sahipliği yapmamış bir mekanın seçilmesinin neden olarak da, vicdani reddin her sınıf, her siyaset, her inanç, her etnisite ve her cinsiyet/cinsel yönelimden,insanın, toplumun bütününün meselesi olduğu; bir büyük kimlik grubuna ve onunla özdeşleşen mekanlara mal edilemeyeceği gösterildi. Olgusal eylemin modernist siyasetler üstü olduğu söylendi.
Dans eylemcileri, eskinin modernist örgütlenme yapıları ve eylem tarzının ve onların militarist yöntemlerinin artık terk edilmesi gerektiğini; Stephen Heissel’ın “Indignez-vous!”da önerdiği gibi hiç bir büyük kimlik grubunun odağından bakmadan, merkezden belirlenmiş hiyerarşik örgütlenmelerden uzak durup, her seferinde olgu çervresinde yeniden örgütlenerek şiddetsiz, yaratıcı/sanatsal anti-militarist eylemlerle haksızlıklara neden olan olguların sivil etkiyle dönüştürülmesi döneminde olduğumuzu belirttiler.
Katılımcılar ayrıca dansın, daha fonetik alfabe keşfedilmeden, sözden önce insanlar arasındaki en eski iletişim yöntemi olduğunun altını çizdiler.
Dans eylemcilerinden Yazı Köz’ün sessiz dağıttığı basın bülteninde “Vicdani ret, kişinin dini, felsefi, ahlaki, politik vb. nedenlerle askere gitmeyi reddetmesi olarak tanımlanabilir. Biraz genişletirsek, insanların şiddetle, savaşla, militer yapılarla, hiyerarşik örgütlenmelerle başlarının hoş olmaması, bunların içinde yer almak istememesi diyebiliriz. … Avrupa Konseyi’nin kurucu ülkelerinden Türkiye, imzaladığı uluslararası sözleşmelere rağmen iç hukukta vicdani ret hakkını hâlâ tanımadı. Ve Türkiye ne yazık ki, 47 Avrupa Konseyi üyesi içinde Azerbaycan’la birlikte vicdani ret hakkını tanımayan iki ülkeden biri. Bugün, herhangi bir kimlik grubunu fetişleştirmeden, şiddetsiz slogansız bir şenlik için, vicdani ret hakkı için buradayız. Vicdani ret hakkına dikkat çekmek amacıyla dans etmeye geldik. Lûtfen dikkat! Dans etmeye, dans etmeye, dans etmeye geldik.
İmza: Kendi nedeniyle, kendi rengiyle, kendi sözü ve nefesinizle… bu özgürlük ve demokrasi dansına ortak olan herkes!” yazıyor.