Zafer Diper
Anma günleri art arda… Yakında Dünya Tiyatro Günü var, sonra analar günü, babalar günü var, daha bir sürüsü yolda… Geçen sonuncusuysa Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. 8 Mart; başta Clara Zetkin, Rosa Luxemburg olmak üzere anıtsal kişiliklerle anımsandı. Ne var ki belki de az bilindiğinden olsa gerek genelde atlanan, benim için önemlilerden biri: Olga Benario…
Fernando Morais’in “Olga – Yürekli Bir Kadının Yaşamı” kitabından yararlanarak Rusçada “Olgacık” anlamına gelen “Olya” adını verdiğimiz önemli bir oyuna imza atmıştık 2007 yılında… Kitap bende vardı bir tek. Bizim Tiyatro topluluğu -ki 10 kişiydi- en başta onlar edinmeliydi bu kitabı mutlaka. İyi de ne 10’u, bir tane bile bulunamadı, baskısı tükenmişti çünkü… Bu yazı sanki kitap ekinde yer alması gereken bir yazı aynı zamanda: Bir kitabın “okunması”na yönelik değil de, “okunamayışı”na ama… Bir kitap 1000 sayı basılıyorsa ve anca uzun yıllar içerisinde tüketilebiliyorsa, kuşkusuz piyasa koşulları gündeme gelir, üzerinde tartışılsa da; neden böylesi önemli bir kitabın yıllardır ikinci baskısı yapılmadı-yapılamıyor deseniz de, şaşkınlığınız bitmese de bu konuda… Bir ikinci şaşırtıcı olay da şu oldu “Olya”da… Üzerinde araştırma yaparken bir film bulduk, Brezilya yapımı. İzleyince anlaşıldı ki o gepgeniş yelpazedeki olayların ve olguların içleri boşaltılmış, bir aşk öyküsü çerçevesinde tecimsel bir film karşımızda yalnızca… Derken bir belgesel film çarptı gözüme: Olga Benario. Kapak, yazılar her şey Almanca. Ancak o da ne, yönetmen bir Türk; Galip İyitanır. Yılların sinemacısı, şimdilerde bir ayağı Almanya’da bir ayağı burada olan Galip, kısa süre sonra gönderdi, onca emeğin ürünü “yaşamımdan üç yılı çaldı” dediği o müthiş belgeseli… Al sana işte, Olga’yı tanımak öğrenmek için iki önemli ürün var, ama ikisi de yok ortalarda…
Olga Benario, 1908 yılında Münih’te doğar. Daha 15 yaşında genç komünistlerden oluşan Schwabing grubuna katılır. Otto Braun’la tanışır. Askeri stratejiler, Marksizm konusunda yetkinleşir. Otto ile Berlin’in işçi kesimi Neuköln’e yerleşir. Komünist Gençlik’in ajitasyon ve propaganda sekreterliğine ve sonra siyasal sekreterliğine getirilir. 1926 yılı Ekim ayında vatana ihanet suçundan tutuklanır, daha sonra serbest bırakılır. 11 Nisan 1928’de Otto’yu Moabit Hapishanesi’nden kaçırır. Birlikte Moskova’ya geçerler. Olga, Komünist gençlik enternasyonali (KGE) merkez komitesine seçilir. İngilizce, Fransızca öğrenir, Rusçasını güçlendirir. Hafif ve ağır silahlar kullanmayı, Kızıl Ordu’da ata binmeyi öğrenir. 1931 yılında Fransa’ya, İngiltere’ye gönderilir. Eylemlerde kısa süreli tutuklanır. Moskova’ya geri döner, KGE’nin 5. Kongresi’nde başkanlığa seçilir. Paraşüt ve uçuş dersleri alır. 1934’te Komintern tarafından, Brezilya devrimine katkı sunmak ve Umudun Şövalyesi Luis Carlos Prestes’in güvenliğini sağlamak üzere görevlendirilir. Prestes’le uzun yolculukları sırasında birbirlerine aşık olurlar. 27 kasım 1935’te Brezilya’daki devrim girişimi başarısızlıkla sonuçlanır. Olga, 5 Mart 1936’da Rio de Janerio’daki evlerine yapılan baskında polisler tam ateş açacağı sırada Prestes’in önüne geçerek, onu ölümden kurtarır. Tutuklandığında hamiledir. Vargas hükümetince; hem komünist hem Yahudi olan Olga, Gestapo’yla yapılan işbirliği sonucu hamileliğinin yedinci ayında, Hamburg’a giden bir gemiye bindirilerek sınır dışı edilir. 27 Kasım 1936’da çocuğunu hapishanede doğurur. 21 Ocak 1938’de SS’ler tarafından Lichtenburg toplama kampına gönderilir. 1939’da Ravensbrück toplama kampına… Ve oradan da Bernburg’a… Ve orada… Şöyle -bu yazının altında durmasını umut ettiğim- oyundan bir fotoğraf yardımcı olabilir sonrasıyla ilgili; duşa götürüldüklerinde, orada herkes çırılçıplak yukarıya bakarken, suyu beklerlerken; ama, ölümdür gazla birlikte gelen…