Cezmi Baskın: AKP Sanatı Lüzumsuz Buluyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

images (2)Oyuncu Cezmi Baskın, AKP hükümetinin sanatı gereksiz bularak, sanatçıları da aşağıladığına vurgu yaparak, buna rağmen baskı dönemlerinde mizah ve sanatın etkisini de artırdığını belirtti. Toplumsal barışın da sanata kolaylık sağlayacağını düşünen Baskın, hükümetin barış için rol üstlenmediğini söylerken, Öcalan’ın barış girişimleri için ise “Önemli konuşmalar yapıyor; kulak vermek lazım” dedi.

Tiyatro, sinema, dizi oyuncusu Cezmi Baskın ile sanat ve siyasetin ilişkisini konuştuk…

ANF’ye konuşan, Oyuncu Cezmi Baskın, AKP hükümetinin sanat ve sanatçıya dair temayülünün “aşağılayan, rencide eden” karakterde olduğunu düşünüyor. Baskın’a göre AKP, sanatı lüzumsuz, ancak onu kullanmaktan da geri kalmıyor.

‘HIRSIZLIK, RÜŞVET Mİ AHLAKIN KRİTERİ?’

Baskın şunları ifade ediyor: “Birincisi; AKP sanatı gereksiz görüyor. Sanatı gereksiz görmesi de onu aşağılamasına sebep oluyor. Tiyatro binaları kapatılıyor, Emek Sineması’nın canına okudular. AKM’yi yıkıp yenisini yapmaya çalışıyor, ne yapmaya çalıştığı da tam belli değil. Bir sürü tiyatro engelleniyor. Tiyatroculara ağır yaptırımlar yükleniyor. ‘Soytarı’ diyor. Başbakan’ın gideceği resim galerilerinde nü resimler kaldırılıyor. Yani giderek aşağılıyor. Bu, hiçbir iktidar döneminde görülmüş değil. AKP, sanatın gerekliliğine inanmıyor. AKP’nin sanata yaklaşımı bizim açımızdan oldukça rencide edici. Sanata gereksinim duymadıkları için de yine bir sürü sanat kolunu; tiyatroyu vs. özelleştirmeye gidiyor. Devlet Tiyatrosunu da özelleştirecek, birisine satacak gibi. Sanatı kendi istedikleri gibi oluşturmaya çalışıyorlar. Kendi sanatçılarını yetiştiremiyorlar; diğerleri de ekmek kaygısı nedeniyle, hükümetin propagandalarında falan  kullanılıyor, kullanılacaklar.”

Baskın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın özel tiyatrolara destek vermek için “ahlak kriteri” belirleyip başvuruculara bu içerikte bir belgeye imza atmalarını şart koşmasına da,  “Bunlar kendilerini ahlaklı mı sanıyor? Yani şimdiye kadar yaptıkları ahlaklı mıydı? Ahlakın kriteri bunlar mı? Hırsızlık, rüşvet ahlak mı? O zaman ‘rüşvet almayacağıma, para çalmayacağıma, ayakkabı kutularında para biriktirmeyeceğime söz veriyorum’ diye imza atsınlar” tepkisinde bulunarak, ekledi: “Bağımsız sanatçılar tabii buna kulak asmayacaklar ama ödenekli kurumlarda çalışanlar ne yapacaklar? İşini bırakamayacağına göre işini yapacak, en azından namuslu  yapmaya çalışacak ama onların istediklerini yapmaya çalışacaklar. Yunus Emre, bilmem ne oynayacaklar…”

‘BASKI DÖNEMLERİNDE SANAT GELİŞİR; MİZAH TOPLUMSALLAŞTI’

Baskın’a göre; baskı dönemlerinde mizah ve sanat en yüksek noktaya, en ciddi etkiye ulaşıyor: “Eski Yunan’dan, Roma’dan, efendime söyleyeyim, feodal dönemden beri hep böyledir. Kilise baskısıyla Rönesans oldu; bir sürü sanatçı yetişti, sanatçılar özgün eserlerini baskı dönemlerinde ortaya çıkardılar. Zekalarını çalıştırarak, başka çatlaklardan su yolu bulmaya çalıştılar. Nazi döneminde de böyle oldu. Mizah yoluyla politik eleştiri ve sanatsal söyleyeceklerini mizah yoluyla söylemeye başladılar. ‘Gezi’ olayları sırasında gördük; mizahın şahikası oluştu; duvar yazıları, yeni espriler gibi… Mizah toplumsallaştı. Baskı arttıkça insanların tansiyonu artıyor. Biz oldum olası toplumsal mizahın peşinden gittik. Ankara Sanat Tiyatrosu’nda uzun yıllar çalıştık; işimizi hep toplumsal kaygıyla yaptık. Mesela Twitter’daki mesajlar oldukça güldürücü. Bu tape’leri falan okuyor, dinliyoruz ve egemenlerin aptallığı karşısında insanların zekasının ne kadar parlak olduğu ortada. Espri yapmak artık bir marifet oldu, çok da güzel şeyler çıkıyor. Sokaktaki insan bu utanmazlık karşısında kendini tutamıyor; yanıtını, tepkisini mizahla veriyor. İnsanlar gülerek düşünmeye başladı.”

‘EKMEK PARASI İÇİN DİZİLERDE OYNUYORUZ’

Türkiye’de hem sanat çevresi hem de genel halk kitlelerinde şimdiye kadar politik eğilimlerin etkin olmadığına değinen Baskın, Gezi pratiğiyle bu sorunun aşıldığını vurguladı: “Belli bir diyalektiğin içinde bakmak gerek. İnsanlar olayların içinde pişip gerçekleri anladıkları zaman daha etkin ve aktif oluyorlar. Gezi sırasında umudumuzun olmadığı çevreler, ‘sadece internetle uğraşır’ dediğimiz gençler olayların içinde kaldığı zaman, pratiğin içinde politize oldular. Biz birkaç tane devrim, karşı devrim gördük ama gençlerin bunlarla yüz yüze kalmaları çeliğe su verdi. Kitap okumaz, politikayla ilgilenmez, dediğimiz insanlardan pratik içinde mükemmel tepkiler gördük. Dünya böyle bir şeydir. Enjeksiyonla politik olmazlar; çelişkilerin biçimlendirilmesiyle olurlar. Sömürüldüğün zaman sömürünün kötülüğünü anlarsın. Sanatçılar da öyle. Bakmayın, dizilerde hepimiz oynuyoruz; ekmek parası için. Ama dünya görüşümüz başka yerlerde. Bu işler birbirinden kopuk değil. Dizide oynuyorsun ama sen meydanlara çıktığın zaman, oyunu kullanacağın zaman başka yerdesin. Yargılamamak da lazım. İlk önce karnımız doyacak. Dünya işlerinin ana meselelerinden biri de karnımızın doyması. Toklukta da bir araya gelelim.”

‘HALK TEMEL İHTİYAÇLARA ULAŞIRSA SANAT DA KURTULUR’

“Sanatın kurtuluşu Türkiye’nin kurtuluşuyla mümkün” diyen Baskın, tespitini şöyle açıkladı: “İnsanlar ilk önce otobüse daha ucuz binmenin, suyunun akmasının peşindeler. Anadolu’nun her yerinde insanlar için bunlar aciliyet. Toplumun taleplerini karşılarsanız yeni talepleri doğar. ‘Karnım doydu, artık üşümüyorum’ dedikten sonra, tiyatroya, sinemaya gitmeyi düşünebilirler. Zaten talepler halktan geldiği oranda güncelleşir. Politikacılar atıp tutsun, ilk önce insanların temel ihtiyaçları karşılanmalı. Sanat da üst kurum sonuçta.”

“Tiyatro ve sinema biletlerinde ücretler çok değil mi” sorusunu yönelttiğimiz Baskın’dan, “Haklısınız ama şöyle bir şey var ki, bu işe bazı insanlar cesurca para yatırıyorlar. Para kazansınlar ki, sektör kazansın. Halkın da elini taşın altına koyması lazım. Her şeyin bedavaya, ucuza alıştırılması da doğru değil. Eskiden tiyatroların önlerinde, kitapçılarda kuyruklar olurdu. İnsanlar artık daha indirimli tiyatro bileti bekliyorlar. Sen de biraz kültürü satın alacaksın ki, tiyatro da iyi eserler çıkarabilsin. Bu sektörde de set işçisi, yapımcısı, aktörü var” yanıtını aldık.

‘AKP ADİL VE KALICI BARIŞ İÇİN EMEK VERMİYOR’

Toplumsal barışın da sanata kolaylık sağlayacağını düşünen Baskın, sanat başlığının alt ögelerinde barışın bulunduğunu hatırlatarak, “Barışsız bir dünya çekilir değil” diyor. AKP hükümetinin adil ve kalıcı bir barış için emeği olacağına inanmayan Baskın, hükümetin seçim hesabı yapmakla meşgul olduğunu ifade etti.

‘ÖCALAN KANAAT ÖNDERİDİR, KULAK VERMEK LAZIM’

Oyuncu Cezmi Baskın, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barış için üstlendiği çabayı ise önemli bulduğunu kaydetti: “Abdullah Öcalan toplumun rol modeli olmuş durumda. Bu yadsınamaz. Büyük bir sorumlulukla halkını temsil ediyor. Toplumsal modeldir. Önemli konuşmalar yapıyor; kulak vermek lazımdır. Kanaat önderidir de aynı zamanda. Bence Kürdistan’da tutucu çevrenin etkinliğini de azaltmak lazım.”

‘BİZİM HOCA’ FİLMİ YAKINDA…

Baskın, son olarak, yakın zamanda ‘Bizim Hoca’ isimli sinema filmlerinin başlayacağını duyurarak, “Filmimiz HES’lerle alakalı. Dindar bir insanın da çevreci olabileceği, her dindarın yobaz olmadığı manasında bir film. Önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak” bilgilerini verdi.

ANF

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.