[Alper Apaydın’ın Halil İbrahim Irklı ve Merve İleri ile gerçekleştirdiği ve Birgün Gazetesinde yayınlanan söyleşisini paylaşıyoruz.]
Pedofili mağduru genç bir çocuğun gözünden, günümüzü, günümüzde yalnızlaşmanın sıkıntılarını, iletişimsizliği ve sosyal medya etkisini anlatan ‘Bu Sonu Mutlu Biten Hikâyelerden Değil’ adlı oyun şubat ayı boyunca her pazar Tiyatro KaraKutu’da sahneleniyor.
Yeni kurulan alternatif tiyatro topluluğu tiyatrOn ilk oyunları olan “Bu Sonu Mutlu Biten Hikâyelerden Değil” ile tiyatro severlerle buluşuyor. Sahnesi ve konusuyla izleyiciye farklı bir deneyim sunan oyun, pedofili mağduru genç bir çocuğun gözünden, günümüzü, günümüzde yalnızlaşmanın sıkıntılarını, iletişimsizliği ve sosyal medya etkisini anlatıyor. Halil İbrahim Irklı’nın yazdığı ve oynadığı oyunda kendisine Merve İleri, Milay Ezengin ve Eray Çakırer eşlik ediyor. Saydam Yeniay’ın yönetmenliğini üstlendiği oyun her pazar Tiyatro Karakutu’da görülebilir. Oyunun yazar ve oyuncularından Halil İbrahim Irklı ve Merve İleri ile yeni oyunları hakkında konuştuk.
»TiyatrOn kimdir?
Halil İbrahim Irklı: Kurum tiyatrosuna yeni soluk getirmek amacı ile kurulan bazı yeni tiyatroların da başa dönüp, karşı çıktıkları düzene ait olduklarını gördük. Bunu oturduğumuz yerden eleştirmek yerine eyleme geçmek istedik. Sonucunda tiyatrOn doğdu. Yeni metine, yeni yazarlara, yeni oyunculara, yeni rejisörlere ve tiyatronun bir parçası olabilecek herhangi yeni ‘şeylere’ olanak tanımayı hedefliyoruz.
»‘Bu Sonu Mutlu Biten Hikayelerden Değil’ tiyatronuzun ilk oyunu. Oyundan biraz söz edelim…
Merve İleri: Çocuğun bir pedofili kurbanı oluşunu, gördüğü ve dahil edildiği dejenere hayat karşısındaki sancısını anlatıyor. Hepimizin hayatta yalnızlaştığı dönemler olur ve bunu atlatmaya çalışırız. Bu bir çocuk için çok daha sıkıntılıdır. Oyun tam da bu noktada bir psikolog seansından bize aktarılıyor.
»Rolünüze nasıl çalıştınız? Herhangi bir uzman görüşü ya da danışmandan yararlandınız mı?
M.İ: Saydam Yeniay güvendiğim bir yönetmen. Ayrıca oyunun yazarı yanı başımdaydı. Gerisi bol “ben n’apıcam şimdi”li oldu. Oynadığım karakter hiç sevilesi bir kadın değil. Ben rolümle kavga etmeyi bıraktığımda, o da kendini bana bıraktı.
H.İ.I: Oyunu ben yazdığım için karakterimi çok sevip sığ bir yerden bakmaktan korkuyordum. Ama yönetmenimiz sayesinde bu korkum çabuk geçti. Karakterimi renklendirmemde çok katkısı oldu. Çoğu sahnem psikoloğu oynayan Milay Ezengi ile. Onunla o kadar güzel bir bağ kurduk ki, birçok yer hiç düşünmeden organik olarak çıktı.
»Oyunu bu sezon ne sıklıkla ve nerelerde oynayacaksınız?
H.İ.I: Ocak ayında olduğu gibi Şubat ayı içinde de her pazar KaraKutu Tiyatro’da oynayacağız. Daha sonraki tarihler için hafta içi bir gün de oynamayı düşünüyoruz.
»Alternatif tiyatrolar yorumunuz nedir?
H.İ.I: Alternatif mekânlar çoğalıyor. Gruplar da öyle. Bence seyirci ve sektör için oldukça güzel bir gelişme. Artık her yerde tiyatro izleyebiliyor ya da yapabiliyorsunuz. Bazı rahatsızlıklar elbette var ama bu artış çeşitlilik açısından oldukça önemli. Seyirci de bu yeniliğe alışmaya başladı.
M.İ: Alternatif mekânların artması elbette ki önemli, ancak aynılaşmadığında ve alternatif kalabildiğinde önemli.
»Alternatif tiyatro denince akla seyirciyi yaşanan sıkıntılı meseleler karşısında daha çok ‘rahatsız’ etmek geliyor…
M.İ: Bizim bir derdimiz var tiyatrOn olarak ve buna karşılık söyleyecek bir sözümüz var. İnsanları rahatsız ediyor oyun, evet ama dünyada yaşananların rahatsız ettiği kadar. Birileri de rahatsız olsun zaten. Bu rahatsızlık seyirciyi üzmek için değil ancak o ana birlikte şahitlik edip belki de çözüm arayışına sürükleyecek bir rahatsızlık.
»Klasik sahne ve alternatif sahne arasındaki fark sizce nedir?
H.İ.I: Bu benim ikinci alternatif işim. İkisinde de aynı şeyi hissettim. “Seyirci o kadar yakında ki, asla teknik oynayamam. Şu an yakın bir kamera beni izliyor. Çok iyi oynamalıyım. Yoksa herkese ihanet ederim” Oynarken sürekli bu cümleler geçiyor aklımdan. Büyük sahnede daha rahat olabiliyorsunuz. Belki daha teknik. Ama alternatif sahnelerde yemiyor.
M.İ: Oyuncu olarak çok daha iyi hissettiriyor aslında. Ama oyunlarınıza büyüteçle bakılıyormuş gibi. Samimiyeti olmasa hiçbir kusurun örtülemez gibi.
»Yeni kurulmuş bir tiyatro olmanın en büyük zorlukları nedir? Ya da artıları?
H.İ.I: En önemlisi yeni bir şey denemek ve sürekli heyecan duymak. Her şey o kadar sürpriz ki. Bir yandan oyuna çalışıyorsunuz, o anda oyuncusunuz, öteki yandansa ilk defa oyunculuk dışında bir de prodüktörlük yapıyorsunuz. Bizim için bu ilkti. Hem zor hem de çok keyifli diyebilirim.
M.İ: Tabii ki bir tiyatro kurmak bir tavra dahil olmak değil. Yeni bir tavır ve algı yaratmak gerekiyor. Günümüz koşulları her şeyi çok zorlaştırıyor. Her şeye rağmen yapıyorsunuz bir şeyleri.