Yaşam Kaya
Geçtiğimiz Mayıs ayının sonlarında başlayan, daha sonra Haziran ayı boyunca süren ‘Taksim Gezi Parkı Olayları’ tiyatro sahnesinde kendisine yer bulmaya başladı. Talimhane Tiyatrosu’nun ‘Gezi Olayları’ndan esinlenerek ortaya koyduğu ‘Taksim Meydanı’ müzikali Şişli Black Out’ta seyircileriyle buluşuyor. ‘Gezi Olayları’ndan sonra ‘değişim’ diye bir kavramın sanatta kendisine yer bulacağı kesindi, ama bu değişim öylesine köklü oldu ki, medyadan sosyal hayata dek her boyutta, her siyasi görüşte farklılıklar yarattı. Özellikle ‘sol’ basının kendisine ‘çeki-düzen’ vereceğim diye attığı yanlış adımlar yine her şeyin başa saracağını bizlere kanıtladı. Ayrıca, tiyatronun ‘slogan’ mantığından temizlenerek günümüze ulaşması konusunda çokça yazı yazmıştım, ama görüyorum ki ‘ulusalcı’ ya da ‘sol’ basının ‘slogan’ manşetlere sarıldığı, alt yapısı boş bir sürü yazarla yeniyi aradığı şu ortamda ‘Gezi Olayları’ sonucunda değişimi sadece sanat ortamında arayacağız. Bu arayışın en büyük buluşma noktası ise; tiyatro!
Gelelim ‘Taksim Meydanı’ müzikaline. Metnin ve şarkı sözlerinin Mehmet Ergen tarafından yazıldığı oyunun iyi bir kadrosu var. Can Erdoğan Sus, Çiğdem Erken, Nazan Öncel ve Yiğit Özatalay müzikleriyle iyi bir iş çıkarmış. Konuya kısaca değindikten sonra oyunda rol alan sanatçılara geleceğim. Yaşanılanları sadece ‘Gezi Olayları’ olarak yorumlamayan Mehmet Ergen, Taksim Meydanı’nda gerçekleşenlere genel bir açıdan bakmış. Özellikle Beyoğlu çevresinde var olan sendika mücadelesini, işçi hareketliliğini, demokratik eylemleri konunun içinde eritmiş. Gezi’ye doğru yol alan olaylar silsilesi konu içinde konu oluştururken, bazı anlarda travmatik olarak duygusal boşluklar oluşturmuş. Nedir peki oyundaki boşluklar?
2000’li yılların başında gelişen toplumsal bellek, 1970’li yılların algısından çok uzakta. Genç dinamizmin düşünsel yolculuğu ‘sağ-sol’ ekseninde değil. Günümüz dünyasının global bir bütünleşme sonucu insanlara ‘daha iyi yaşam koşulları’ sunması neticesinde gelişen beyinler, artık modern çağın gerisinde kalmak istemiyor. Tabi burada ‘kapitalist özgürlük’ kavramının ne derece doğru bir olgu olduğunu tartışmak lazım. Üçüncü sınıf dünya ülkelerine uygulanan ‘bilinçli özgürlük’ pohpohlamaları aslında ‘sınırsız sömürü algısı’ oluşturuyor, ama durumu anlayana tabi… Açıklamamın oyunla ne ilgisi var? Diye düşünebilirsiniz. Şöyle ki; konuda ‘Gezi Olayları’ tamamen ‘sol’ algının dinamizminde gelişen bir süreç olarak seyirciye aktarılıyor. Burada yanlış bir algılama var. Sol liberal, sosyal demokrat, bilinçlenmemiş taraftar örgütleri hatta milliyetçiler dahi olaylara dahil olmuş, sürecin büyümesinde büyük rol oynamışlardı. Sendikaların, sosyalist örgütlerin yapamadığı örgütlenmeyi irrasyonel sınıfta duran aydınlanmamış beyinler gerçekleştirdi. Sol-sosyalist grupların olaylara ise sonradan dahil olduğunu gördük. Bu söylediğimi genel anlamda yazıyorum, yoksa olayların başladığı günden yana azda olsa sol gruplar olayların içinde yer aldılar. Daha sonra baş aktör oldukları tartışılmaz bir gerçek.
Oyunda olayların genelini yöneten grup üzerinden gidilirken, mesela ‘demokrasi’ talepleri için sokağa çıkan belli gruplar hor görülmüş. Bunun yanında dinsel konular vurgusu ise çok basit kalıyor. Elinde tefle garip garip sesler çıkaran insan görüntüleri 28 Şubat sürecinde kaldı. Artık o elinde tef olanlar devletin üst kademesinde, yönetici sınıfında yer alıyor. Çok basit düzlemde ele alınan Taksim süreci konuyu sığ sulara taşımış. Daha derinlemesine, ‘demokrasi’ ve ‘özgürlük’ taleplerinin neden insanları sokağa döktüğü üzerine kapsamlı bir analiz oyunda maalesef yok. Tek bakış açısı Taksim’i yorumlamada çok eksik. Polislerin gözaltı süreciyle başlayan ‘Taksim Meydanı Müzikali’, karakolda ifadelerini veren insanların yaşantılarıyla şekillenmiş.
Orhan Aydın, Nebi Birgi, Kubilay Çamlıdağ, Mert Aydın, Ezgi Erol, Baran Güler, Begüm Günceler, Defne Kasapoğlu, Bahadır Özkoca ve Mert Şişmanlar müzikalde görev alan isimler. Oyuncuların performansı konusunda söylenecek pek söz yok. Hepsi başarılılar. Ama metnin eksik kalan yönleri anlattıkları öyküyü tam olarak yansıtmamış. Politik Tiyatro yapmak artık 1970’li yılların mantığından olmuyor. Mehmet Ergen’in cesur duruşu, özellikle iktidara karşı eleştiriler, gösterinin can alıcı noktasını oluşturmuş. Müziklerin için yazılacak, söylenecek tek olumsuz söz yok.
‘Taksim Meydanı’ müzikali olumsuz eleştirilerimle beraber, yeniden elden geçebilir. Bazı abartılı yanları, eksik kalan politik felsefesi dışında güncel, izlenmesi gereken bir oyun var ortada.
Gösteri Şişli Black Out – Talimhane Tiyatrosu’nda izlenebilir…