[Oğuzhan Saruhan’ın ünlü oyuncular Erkan Can ve Yıldıray Şahinler ile yer alacakları tiyatro oyunu üzerine yaptığı ve Haberler.com sitesinde yayınlanan röportajı okuyucularımızla paylaşıyoruz. ]
Türk sinemasının efsane yapıtlarından Gemide filminin iki usta oyuncusu Erkan Can ve Yıldıray Şahinler “İhtiyar Balıkçı ve Deniz” isimli oyunla sevenlerinin karşısına bu kez de tiyatro sahnesinde çıkıyor. Yıldıray Şahinler’in yazıp yönettiği oyunda büyük usta Erkan Can’ın dışında genç oyuncular Buse Sinem İren, Salih Kırlı ve Orhan Eşkin de rol alıyor.
İhtiyar Balıkçı ve Deniz oyununun ekibinde 3 tane genç oyuncu var. Genç oyuncularla oynamak nasıl bir duygu?
Erkan Can: Oynayacağız tabi arkadan gençlerin gelmesi lazım. Biz ilerde bırakacağız onlar devam edecek. Gençlerle oynamak her zaman iyi bizim için.
Yıldıray Şahinler: Bizim için bu genç oyuncuların ayrı bir önemi var. Buse bu dönemden, Salih ise bir önceki dönemden İstanbul Halk Tiyatrosu’nun öğrencileri. Kısa zamanda büyük aşama kaydettiler. Daha önce tiyatro yapmadıkları halde profesyonel oyuncularla oynayacak düzeye gelmeleri bizim için çok büyük gurur. İlk derslerimizde bulunduğumuz “belki bir gün beraber oynarız” temennimizin gerçekleşmesi bizim için büyük mutluluk. Gurur duyduğumuz başka Bir Nokta ise; onlardan hiçbir talebimiz olmamasına rağmen oyun sırasında ve sahne arkasında sahne teknisyenlerine yardımlarda bulunmaları.
E.C.: Salih de Buse de bu işe sarılan çocuklar. Bir sürü insan geldi geçti hayatımızdan ama devam ettiremedikleri için yok olup gittiler. Burada bir nevi işin mutfağını da öğreniyorlar.
Y.Ş.: Bizim başrol oynadığımız bir oyunda Erkan Baba’nın dekor çaktığını biliyorum. Çocuklar da bunları görüyor ve onlardan hiçbir isteğimiz olmamasına rağmen tiyatro teknisyeni gibi çalışıyorlar.
Türk sinemasının efsane filmlerinden biri olan Gemide filminde beraber oynamıştınız. Bu oyunda da gemi, deniz ve yine siz varsınız. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz.
E.C.: Hayat öyle denk getiriyor. Bu isteyerek olan bir şey değil. Bir Gemide çektik bir de böyle bir oyun yapalım tarzında bir şey olmadı.
Y.Ş.: Bu oyunu hayal ederken, yazarken Gemide filmiyle hiç bağlantı kurmadık ama
sonra bir baktık insanlarda öyle bir çağrışım doğurdu ve gayet normal bir şey bu.
Oyununuzda genç oyuncuların olması çok güzel. Peki genç oyunculara ne önerirsiniz?
E.C.: Sabretmek lazım, çalışmak lazım, uğraşmak lazım, emek vermek lazım. Yoksa sen oltaları hazırlamamışsın, koftiden bir olta atmışsın o oltaya balık gelmez. Emek vererek balık tutarsan o balık çok daha değerli olur.
Y.Ş.: Bütün konservatuar sınavlarında sorarsın öğrenciye “Neden tiyatro yapmak istiyorsun” diye “Tiyatro benim için yaşam biçimi” der, sonra bir bakarsın adam yok. O sadece para, şan, şöhret istiyor. İyi tiyatrocu olmak için Erkan Baba’nın az önce anlattığı gibi oltayı iyice hazırlayıp, sabırlı olmak lazım.
Canlandrıdığınız karekteri oyun bittikten sonra kendinizle götürüyor musunuz?
E.C.: Gittiğim her yere balıkçıyı götürüyorum. Kafamda artık, onu unutamam. Nereye gittiysem onu taşıdım.
Y.Ş.: Bir oyun iyiyse eğer hayatında bazı şeyleri o oyun üzerinden açıklarsın. O oyundan sözler kullanırsın çünkü senin hayatında bir yer kaplamıştır. Çehov’un, Shakespeare’in oyunları böyledir.
Oyunda Erkan Baba’dan 2 türkü dinledik. Bu türküler hakkında ne söylemek istersiniz?
E.C.: O türküler Kırıka grubunun şarkıları. Onlar geldi aklımıza. Onları da seviyorum güzel oldu.
Oyunun dekorunu çok beğendim. Dekoru kim hazırladı?
Y.Ş.: Türkiye’de yapılmış en iyi dekor olabilir. Dekoru Barış Dinçel hazırladı. Bütün oyunlarımda da onunla çalışıyorum zaten. Oyunlarda yönetmen kadar payı vardır. Ben ondan oyuncuların yere basmadığı bir oyun parkı istedim. Bu benim hayalimdi Barış bunu gerçekleştirdi.
E.C.: Bir de Barış babasından dolayı oyunculuğu bildiği için oyuncuyu çok iyi tanıyor. Dekor konusunda ona anlattıklarımızı beşe katlayıp önümüze koyuyor.
Sizin bir de muhalif durumunuz var. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?
Y.Ş.: Biz bu memlekette bugün olan şeyi bir buçuk sene önce zaten anlatmıştık Bezirgân oyunuyla. O oyunumuzun finali bir buçuk sene sonra bugün yaşanıyor. Alevli Günler oyunu olsun, Bezirgân olsun daha önce oynadığımız Gagarin Sokağı olsun hep bu çizgide olan oyunlardı. Bu oyunda da sistemin kullanıp kenara attığı insanların öyküsü var.
Şu anki siyasi ortam sizi nasıl etkiliyor?
Y.Ş.: Bu ortam bizi motive ediyor hatta coşturuyor.
Özel tiyatroların ödeneklerinin kesilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Y.Ş.: Biz o özel tiyatroların başında geliyoruz. Bir yerli oyunun ilk oyunu olduğu zaman en yüksek seviyeden yardım almamız lazımdı. Bunu bize ceza olarak kestiler.
Oyunda bir balıkçının birebir yaşadığı hikayeler var. Bu balıkçı oyuna ne kattı?
E.C.: Emrah Baba isminde bir balıkçı var Eyüp’te. Yalnız bir adam, kayıktan hiç çıkmıyor. Karaya çıkmıyor çıktığı zaman yürüyemiyor. Bu hikayelerin çoğu Emrah Baba’nın hikayeleridir. Hepsi yaşanmış.
Y.Ş.: Amatör balıkçılardan derlediğim hikayeler de var ama hikayelerin %80’i Emrah Baba’dan. Hikayeleri onun anlattığı gibi kelimesi kelimesine oynadık. Onu da en kısa zaman da bir oyunumuzda ağırlayacağız.
Erkan Baba’nın boynunda meddah geleneğinde olan peşkir var. Bir anlamı var mı peşkirin.?
Y.Ş.: Erkan Baba’dan ben rica ettim takması için. Çünkü kendisi bir nevi meddah sayılır. Çok da güzel kullanıyor.
E.C.: Bu peşkir bütün oyunlarda benim parçam olacak. Bununla oynayacağım artık.
Buse sen genç bir oyuncusun. Erkan Can ve Yıldıray Şahinler gibi iki ustayla çalışmak nasıl bir duygu?
Buse Sinem İren: Yıldıray Şahinler benim çok saygı duyduğum özel bir isim. Onun yazıp yönettiği oyunda oynamak beni ekstradan motive ediyor. Tabii ki Erkan Baba var. O sadece benim değil herkesin babası. Onun kızını oynamak benim için büyük gurur. Onlarla aynı sahneyi paylaşıyor olmanın hakkını vermeye çalışıyorum.