[Metin Celal’in 8 Ocak 2014 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan ve son dönemde Türkiye’de tiyatro seyircisinin durumunu anlatan yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz.]
Tiyatronun yeterince seyredilmediği söyleniyor. Dünya rakamlarına bakarsanız bu yargı haklı. Ama diğer yanda da seyirci rekorlarını duyuran haberler var. Devlet Tiyatrosu 2012-2013 sezonunda 1 milyon 876 bin 700 kişinin oyunlarını izlediğini açıkladı (Cumhuriyet. 31.12.2013). Geçen yıla göre yaklaşık 100 bin seyirci artışı var. Koltuk sayısı da 19 bin 902’ye ulaşmış. On yılda seyirci sayısında yüzde 85, koltuk sayısında yüzde 139 artış sağlanmış. İstanbul Şehir Tiyatroları’nın da 500 bin civarında seyircisi olduğu söyleniyor. Birçok kentimizde belediyelerin şehir tiyatroları var ve binlerce seyirciye ulaştıkları biliniyor.
Ödenekli tiyatrolardaki seyirci çokluğu “Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları’nın yaygın sahneleri, geniş teknik ve finansal olanakları ve kadroları, düşük bilet fiyatları”na bağlanıyor, ama eğer bir insanda tiyatroya gitme alışkanlığı yoksa bedava da olsa televizyonun karşısından kalkıp gitmeyeceği de bir gerçek.
Hafta sonu Hürriyet Kelebek’in İstanbul baskısında 34 tiyatro grubunun ilanları vardı. Tiyatrolar için ilan önemli bir gider olduğu için çoğunun ilan veremediği ve İstanbul’da profesyonel tiyatro sayısının iki yüz civarında olduğu söyleniyor. Bu sayıya çocuk tiyatroları dahil değil.
Çocukların tiyatroya ilgisi müthiş. Çocuk tiyatrosu olmayan şehir, ilçe yok gibi. Hemen her okul, öğrencileri tiyatro ile buluşturuyor. Hafta sonları çocuk tiyatrolarında yer bulmak olanaksız. Yeni kuşak tiyatro seyircisinin yetiştiğini söyleyebiliriz.
TÜİK’in 05.12.2013’te açıkladığı verilere göre 2011-12 sezonunda 606 sahnede 5 bin 539 oyun sahnelenmiş. Sahnelenen oyunların 4 bin 485’i telif, 1054’ü çeviri. 5 milyon 621 bin 66 seyirciye ulaşılmış. Geçen yıla göre 236 bin seyirci artışı var. Tüm maddi yetersizliklere, salonsuzluğa ve engellemelere rağmen tiyatro sürekli artan bir başarı grafiği çiziyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı bu yıl 390 başvurudan 67 profesyonel, 33 çocuk oyunu, 81 amatör ve 40 geleneksel olmak üzere 221 özel tiyatroya 4.312.000.-TL destek vermiş. Destek kıstasları çok tartışıldı. Eleştirilerin çoğuna katılmamak elde değil. Bence en çok üzerinde durulması gereken, desteğin yetersizliği. 606 sahne perde açarken sadece 67 profesyonel tiyatroya destek verip bunu da “genel ahlaka uygunluk” gibi tartışmalı koşullara bağlıyorsanız tiyatronun başarısında bakanlık desteği vazgeçilmez değildir. Tiyatro başına ortalama 1.951 lira destekten bu ağır koşullarda kolayca vazgeçilir.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in bu başarı grafiğini, seyirci sayısı artışını sürekli kılmak için projeler oluşturması gerek. Tiyatronun Türkiye’nin her iline, ilçesine ulaşmasını sağlamak, işlevsiz “çok amaçlı kültür merkezleri”nden vazgeçip tiyatro sahnelenebilecek nitelikte salonlar inşa etmek, özel tiyatroların ücretsiz kullanımına açmak bir çözüm örneğin. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın devlet tiyatrolarını kapatmak istediği biliniyor. Hemen her yıl başarıları duyurulan bir kurum nasıl kapatılacak, merak etmemek elde değil. Artık “Devletin tiyatrosu olmaz” tezini bir yana bırakıp “Devletin tiyatrosu nasıl olmalı” sorusuna cevap aranması daha doğru değil mi?
Doğan Hızlan, yeni yıl değerlendirmesinde “Benim siyaset ve toplum anlayışımda ‘kültür ihmalinin’ affı yoktur! Siyasi bahanelerle sanatı, kültürü, edebiyatı yok sayan, onu ihmal edenleri bağışlayamam. Unutmayın her sorguya çeken bir gün sorgulanır” (Hürriyet, 31.12.2013) diyordu. Katılmamak elde değil.