[Cem Erciyes’in Radikal Gazetesi’nde yayınlanan Kültür Bakanlığı’nın başlatacağı yazar destek programına dair görüşlerini kaleme aldığı yazısını okuyucularımızla paylaşıyoruz.]
Kültür Bakanlığı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazarlara destek programı başlatıyor. Ama üretilecek eserin Türkçe olması koşuluyla. Bakanlığın, yönetmeliği değiştirip seçici kuruldan meslek örgütlerini çıkarması da tepki çekiyor.
Kültür Bakanlığı artık edebiyata da para yardımı yapacak. Edebiyat eserlerinin desteklenmesi hakkında yönetmelik, dün Resmi Gazete’de yayımlandı. Artık bir yazar bakanlığa başvurup, rahat rahat kitabını yazmak ve hatta yayımlatmak için destek isteyebilecek. Bu kültüre destek veren pek çok ülkede var olan bir uygulama. Sadece Almanya, İngiltere, Fransa gibi sosyal devletin güçlü olduğu ülkelerde değil, çeşitli vakıflar ve fonlar aracılığıyla ABD’de bile var. Avrupa’daki sayısız ‘rezidans’ programlarının, yani hangi ülkeden olursa olsun bir yazarı eserini tamamlaması için misafir etme uygulamasının ne yazık ki bizde pek bir örneği yok. Yakında başlayacak yazar destek programımıza başvurmanın ilk koşulu ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak. Ama işin ilginci bu destek programı, bütün TC vatandaşlarını da kapsamıyor. Çünkü başvuru koşullarını belirleyen altıncı maddenin b şıkkı, ‘üretilecek eserin Türkçe olması’ koşulunu getiriyor. Böylece Türkiye’de Kürtçe yazan ve yayımlayan onca yazar ve yayımcı bir kerede bu projenin dışına itilmiş oluyor. Türkiye’de Ermenice, Rumca ve başka dillerde edebiyat üretimini yeniden canlandırmak isteyenlerin zaten hiç şansı yok. Ama yönetmelik de buna göre tasarlanmış, çünkü ilk maddesinde ‘Türk edebiyatının gelişimine katkı sağlamak’tan söz ediyor. Bütün vatandaşların kültüre ulaşma hakkını desteklemesi gereken Kültür Bakanlığımız bu yönetmelikle, söylemesi ayıp, 30’ların devlet ideolojisinden kurtulamadığını göstermiş oluyor.
Edebiyata yeni boyut!
Türk edebiyatına özgün bir eser kazandıracağı iddiasındaki her Türk vatandaşı bu yardım için başvurabilecek. İşin şartı ‘eserin edebiyat üretimini arttırması ve edebiyata yeni boyutlar kazandırması’. Edebiyata yeni boyutlar kazandıracağına kim karar verecek? Edebiyat Eserlerini Destekleme ve Değerlendirme Kurulu. İşte bu kurul, önümüzdeki günlerde çok tartışılacak, bu kesin. Çünkü başta, katılımcı bir organ olarak tasarlanan kurul, daha sonra tamamen bakanlığın etki ve yetki alanına bırakılmış. Eski ve yeni yönetmelikler arasındaki en önemli fark, bu kurulun yapısı.
2012’de çıkan eski yönetmeliğe göre kurul 8 üyeden oluşuyordu. Başkanlığını Kültür Sanat Genel Müdürü’nün yapacağı kurula yedi sivil toplum kuruluşu birer temsilci verecekti. Türk PEN, TYB, Ankara Edebiyatçılar Derneği, TYS, İLESAM, EDİSAM ve BESAM teklifte bulunacak, bakanlık da atamaları yapacaktı. Ne var ki yeni yönetmelikte bu yazar ve meslek örgütlerinin hiçbirinin adı geçmiyor. Yönetmeliğin 11. maddesi şöyle: “Kurul; müsteşar veya ilgili müsteşar yardımcısı başkanlığında, genel müdür ve edebiyat alanında temayüz etmiş kişiler arasından bakanlık onayıyla belirlenecek 5 kişi olmak üzere 7 kişiden oluşur.” Seçilecek kişiler tamamen bakanlığın inisiyatifine bırakılarak kurulun istenildiği gibi dizayn edilmesi için gerekli koşullar sağlanmış oluyor. “çinde meslek temsilcilerinin olduğu sinema ve tiyatro destekleme kurullarının kararları bile ilgili çevrelerde hep kıyamet kopartırken edebiyat kurulunun bu yapısıyla alacağı kararların hiçbir meşruiyeti olamayacağı daha şimdiden belli. Nitekim, kitap dünyasında bu durum hemen tepki çekti. Ama elden ne gelir? Tiyatro kurulunun kararlarında ‘Gezicilere destek yok’ diye çizik atanlar, aşikâr ki bu sefer işi baştan sağlama almak istemiş.
80 model destek
Yeni yönetmeliğin bir farkı da ‘yayın desteği’ . Yazar desteği alan kişi, kitabının yayımlanması için de destek isteyebiliyor ki bu eski yönetmelikte yoktu. Malum, bir kitabı yazmak kadar yayımlatmak da mesele. “lk bakışta güzel görünüyor. Peki bu desteğin de profesyonel yayıncıları işin içine katarak verilmesi gerekmiyor mu? Neticede yazarın eline “Al evladım parayı, git kendine bir matbaa bul” demek, biraz 80 model bir durum değil mi? Sonra o yazarlar o kitapları çantalarına doldurup kapı kapı gezecek değil ya. Yayıncılık endüstrisinin içinde yer almadan okura nasıl ulaşacak? Tabii ki ulaşamayacak.
Neticede bütün medeni memleketlerde olan bir uygulama yurdumuza da geliyor diye sevinmemiz lazım. Yetenekli insanlar hayat gailesine kapılmadan evine kapansın ve biz güzel romanlar, şiirler yazsın diye devlet para verecek. Tıpkı TÜSAK (Türkiye Sanat Kurulu) taslağında olduğu gibi burada da demokratik olmayan, dışlayıcı bir ruh var ki, işte bu şartlarda sevinmek pek mümkün olmuyor.