Mimesis Çeviri / Kültürler arasılık Fringe [alternatif tiyatro]festivali için çok önemli, o zaman yabancı sanatçılar için vize almak neden gittikçe zorlaşıyor?
Guardian. 14 Ağustos 2013, Çeviri: Mesadet Sözmen
Dünya içinde dünya… Khayalethu Anthony ve Janet Suzman Guney Afrika’da hazırlanan “Solomon ve Marion” oyununda. Fotoğraf: Murdo Macleod.
Edinburg ile ilgili en muhteşem şeylerden biri yerel üretilen işler haricinde izleyebileceğiniz çok sayıda uzaktan gelen tiyatro olması. Kastettiğim sadece uluslararası festival değil, onun haricinde İngiliz kumpanyalarının Güney Afrika, Suudi Arabistan, Hindistan ve Rusya’dan kumpanyalarla temas halinde olduğu Fringe’i de kastediyorum.
Summerhall [Edinburg’da bulunan bir sanat okulu] Avrupalı işlerle dolup taşıyor- geçen senenin hiti La Merda’dan, absurd bir şekilde saldırgan ve neşeli altyazıları olan Solfatara’ya, ve karanlık ve ayine benzer Belçika’dan çıkma bir işin mini bir parçası olan Tourniquet 2013’e kadar. İnsan ruhunun korku evi tadında olan Tourniquet’ı izlemenin her ne kadar ceza gibi olduğunu düşünsem de oyun aklımdaki yerini sağlam bir şekilde aldı. Dün, Jeanne Mordoj’un müthiş küçük gösterisi La Poeme’yi izledim. La Poeme, deforme edilmiş vücut hareketleri ve manipule edilmiş yumurta hücreleri kullanarak? bijolojik saatin nasıl ilerlediğini, yaşlanmayı ve kadının aile hayatındaki yerini inceliyor, kategorizasyonlara meydan okuyor.
80 ve 90lı yıllarda yapımcı Richard Demarco’nun yapancı kumpanyaları Fringe’e çekmekteki bitmek bilmez enerjisi ağustos aylarında Edinburg’un dünyada özgün bir pencere olacağı anlamına geliyordu. Sanırım Doğu Avrupa ve Güney Afrika’da neler olup bittiğini gazete haberlerinden olduğu kadar Fringe’de yer alan prodüksiyonlardan da öğrendim. Bu yüzyılın sonunda Aurora Nova bu ruhun birazını geri getirdi ve şimdi bir kez daha Fringe birçok çeşitli uluslararası işlerin seyirci bulabileceği, sanatçıların buluşabileceği ve belki de işbirlikleri kurabilecekleri bir yer haline geliyor.
Canlı ve gelişen bir tiyatro kültürü kendi sınırlarının çok ötesine bakar. Uzun yıllardır, İngiliz tiyatrosu kendine dönüktü. Her zaman kendisinin dünyanın en iyisi olduğunu düşündü, ama bunun sebebi dünyanın geri kalanının gerçekte ne yaptığı konusunda sahiden bir fikri olmamasıydı. Hala bizim yaptığımızdan farklı bir tarzda tiyatro yapıldığını gördüğümüzde bazen hayrete düşüyoruz (ya da alenen paniğe kapılıyoruz). Ama gittikçe daha açık görüşlü olmaya başladık.
Bunun sebeplerinden biri, eğitimi için yurtdışına giden genç İngiliz sanatçılar. Babakas’ın Our Fathers isimli gösterisindeki babalığa olan etkileyici bakış, farklı ülke ve kültürlerden sanatçıların birlikte yarattığı ve bu birlikteliğin zenginleştirdiği işlere bir örnek. Yeni oluşmaya başlayan başka bir kumpanya olan Clout, geçen senenin çok sevilen How a Man Crumbled gösterisini çıkardı. Bu oyun da İngiliz sanatçılar ve eğitimleri sırasında Paris’te karşılaştıkları Türkiye’li yönetmen Mine Çerçi’nin ortak çalışması. Yeni oyunları, The Various Lives of Infinite Nullity, Mine Çerçi tarafından yönetiliyor ancak gösteriyi Skype üzerinden çıkarmak zorundalar çünkü Mine Çerçi ülkeye giriş yapabilmek için vize alamadı.
Sanatçılara ve kültürel yorumculara vize verilmemesi gittikçe büyüyen bir sorun ve bunun ne Birleşik Krallık’ın kültürel hayatına ne de Krallık’ın açıklık konusundaki ününe bir faydası dokunuyor. Neyse ki Skype var. Ama belki de göçten sorumlu bakanları Edinburg’a çağırmalı ve uluslararası işbirliği ile neler başarılabileceğini ve köprüleri kaldırmanın kültürel olarak bize ne kadar kaybettireceğini göstermeliyiz. Kapalı sınırlar, kapalı zihinler demektir.