Diyelim ki bir üniversite öğrencisisiniz ve bir tiyatro kulübünde faaliyet gösteriyorsunuz. Önce size gözünüz gibi bakacağınız bir sahne gerek… Fakat her şeye hazır olmanız lazım. Sahneniz elinizden alınabilir, yıkılabilir, olur olmaz günlerde ve saatlerde şirketlere kiralanabilir. Hadi diyelim salonunuz hiç yok… Kıyıda köşede derslik kenarlarına düşmüşsünüz. O vakit size geçmiş olsun… Bin dereden su getirseniz ne fayda… İTÜ’de yaşananlara bakın mesela… Bu konuya ilişkin yakın dönemde yayınlanan söyleşiyi okumanızı şiddetle tavsiye ederiz.
Boş alan problemini hallettiniz diyelim. Başka ne lazım? Bir oyun metni… Ama işler öyle eskisi gibi kolay değil artık. Belki az önce salon rezervasyonu için görüşme yaptığınız memurun yanından ayrılıp arkadaşlarınızla toplanmanız gerekecek. Konu malum: Seçtiğiniz oyun telife tabi… Bilet kestiğiniz an telife tabisiniz. Geçen sene olduğu gibi pek çok üniversite topluluğu yine telif problemi ile karşılaşacak. Şu an bu cephede sular durgun gibi… Bakalım ilerleyen günlerde neler olacak? Malum, bahar yaklaşıyor…
Şimdi dönelim ekmeğini tiyatrodan kazananlara. Yani profesyonel tiyatroculara… Duymuşsunuzdur tiyatro “mahallesinde” racon artık değişti… Bakanlığın keyfi destek politikası bunun en büyük göstergesi. 12 Eylül’de bile böylesine cesaret edemediler deniyor… Seneye neye cesaret edilecek mesela? Bakanlığımız, “oyununuz genel ahlakıma dokundu” minvalinde bir mektup yollayabilir mi örneğin?
Hadi diyelim ki yardıma layık görüldünüz ve de yardım alamayanlarla dayanışmaya karar verdiniz. Ya da yardım alamadınız ve artık kafanızı kaldırmaya karar verdiniz. Ne yapacaksınız? Bugüne kadar hep yapılıp bozulanları mı deneyeceksiniz? Ya da “Ey kör talihim benim bana düşmez olaydı dünyayı düzeltmek” deyip işinize mi döneceksiniz?
Zor zamanlar vesselam. Amatörü, profesyoneli tiyatro sanatıyla uğraşan herkes için… Ama belki de mücadele ve dayanışma için bir o kadar da fırsatlarla dolu zamanlar…