Çirkinlere Taviz Vermeyin…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Volkan Taha Şeker

Sömürü, anlamının yazıldığı sözlükte bile en sevimsiz duran kelimelerden biri…

Kademe kademe, sömürüyü seviyoruz.

İlgilendiğimiz, sanattaki sömürü…

Önceki aylarda sabahın çok erken saatlerinde telefonum çalıyor: “Volkan Bey, öncelikle nasılsınız?” diye soruyor. Sonrasında da “Volkan abi ya” diye başlayan, önce yavşayan ve sonra da usulca yanaşan bir üslupla konuşmaya devam ediyor.

Engelliler adına tiyatro faaliyetleri düzenleyen, aralarında bedensel engelli kardeşlerimizin de bulunduğu bir tiyatro ekibiymiş. Bilet satmak istediler. Şehir dışında olduğumu belirttim ama yılmadılar. “Amenna” dedim, “dönüşte bir tane alırım” dedim.

Yılmadı… “Dönüşü beklemeyelim, Türkiye’nin neresinde olursanız olun, adresinize özel kurye ile gönderelim” diye ısrar etti. Sonrasında, bir bilet yerine beş bilet pazarlamak istedi. Neden sonra bir biletin 50 TL olduğunu, 250 TL’lik bilet almamı istedi. Usulca dinledim. Son olarak, gelemeyecek olsam dahi bilet almamı rica etti. Dahası da var: Oyunları, Türkiye’nin en büyük gösteri merkezinde imiş. En sonunda bilet almak yerine derneklerine bağış yapmamı istedi. Her cümlesinde“ENGELLİLER İÇİN” sözü geçti.

Kıssadan hisse: Engelliler adına tiyatro yaptığını ifade eden ekip, telefonda binlerce liralık yardım peşindeydi. Devlet Tiyatroları’nın dahi organizasyon yapmaya çekineceği bir gösteri merkezinde, 3 bin kişilik koltuklara en az 5 bin bilet pazarlama taktiğiyle yüzbinlere varan geliri sömüren bir ekip… Üstelik bu gelir engelliler için kullanılmıyor, sadece ve sadece profesyonel organizasyon düzenleyen, kuryeyle biletler satan kişilerin cebine giriyor.

İşitme Engelliler Tiyatrosu, Şehit Aileleri Tiyatrosu, Gaziler Tiyatrosu, Görme Engelliler Tiyatrosu, Tekerlekli Sandalyeliler Tiyatrosu…

Başında yazan sıfatlara hizmet etmeyen, menfi gruplar…

Yani, engellilerin sanatsal oluşumları değil, onların adlarını kullananların patronajındaki yapılanmalar…

Bu gibi leş yiyiciler sanatısömürmekte, katletmekte; bilet sattıkları insanların karşısına da kaliteden yoksun seyirler çıkarmakta… Seyirci eleştirilerine karşı da “sahnede engelliler var, saygı duyun, engellilerle bu kadar olur” azarını iletmekten eksik kalmıyorlar.

Tiyatro haricinde sinemadaki engelli sömürüsü son günlerde ayyuka çıktı.

Sinema seyircisi, sinemayı etkileyen ve sinemadan etkilenen olarak ikiye ayrılır. Ülkemiz sineması da sinemadan etkilenenler üzerine sömürü oyunu oynuyor. Engellilerin konu edildiği senaryolarda önemli olan şudur: Onlar konusunda farkındalık yaratmak ya da onları kullanarak getirim sağlamak.

Maalesef ikincisi daha ağır basmakta.

Başrol, engelli bir kız olsun. Konuşamasın. Haliyle duyamayacaktır… Bu da yetmez. Halkımız daha çok etkilenmeli. Kızı âmâ (gözleri görmeyen) yapalım. Ağlatalım ve engellilereağlayalım. Sömürelim ve kazanalım. Yaşasın halkların kardeşliği, engelli ve engelsiz halkların kardeşliği…

Aslında uzun süredir üzerinde çalıştığım Eugene O’Neill’in, Elektra’ya Yas Yakışır’ındaki sert ve kalıpsı biçimselliğini yazacaktım ancak önceliğin engelli sömürüsü olması gerektiğini gördüm…

Sahnelerimiz, beyaz perdemiz ve yapraklarımız, özürlülerin (!),engelliler üzerinden, para kazanma oyunlarına yenik düşüyor. Ağlatarak ve sürekli duyguları sömürerek sanat yapılmaz. Gözyaşı ile yıkanmış yüzden daha temiz bir yüz olamaz *Engellilerimizin çile dolu, gözyaşıyla yıkanmış hayatları ile sömürüye izin vermeyelim. Yaşadığımız dünyada en büyük engellilik, ruh sakatlığıdır. Başka bir sakatlık da yoktur. Kötü kalpli sömürücüden başkasına da çirkin denilemez.* Çirkin olan engellilik değil bu gibi menfi senaryolardır.

Çirkinlere taviz vermeyin!

Seyrederken her zaman alkışlamayacağınız, kandırılamayacağımız günlere.

Işık ve sevgiyle…

*WilliamShakespeare

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Volkan Taha Şeker

2 yorum

Yanıtla