Bahar Çuhadar
Yetimhanede tanışan Ali ve Ramazan birbirini bulmuş ve ölene kadar bırakmamış iki genç, âşık adam. Üçüncü sayfalara ‘çarpık ilişki’ vurgusuyla taşınan haberin altındaki öyküyü kazıyan Perihan Mağden, ‘Ali ile Ramazan’ı yazmıştı. Katıksız bir acıyla dolu, keskin bir aşk öyküsüydü yazdığı. Belli ki yaşadıkları da… Kimsesizlik, yoksulluk, şiddet, tecavüz, itilip kakılma içinde sürüklenen; tiner bağımlısı, seks işçisi olmaya mahkûm iki erkeğin trajik öyküsü olmasının ötesinde sarsıcı bir aşk romanı, ‘Ali ile Ramazan’.
Studio4 İstanbul, romanı sahneye düz bir edebiyat uyarlaması formunda değil, etrafına günümüzden bir eşcinsel genç öyküsü de örerek, üç katmanlı bir tekst olarak taşıyor. Tıpkı Mağden’in bir üçüncü sayfa haberinin izini sürerek çarpıcı bir aşk öyküsü anlatması gibi, metni uyarlayan Onur Karaoğlu ve İbrahim Halaçoğlu da romanın izini sürerek, Ali ve Ramazan’ı odağa yerleştirdikleri bir oyun çerçevesi kuruyor. Ali ve Ramazan sahnede hem romandan anlar aktaran oyun kişileri olarak, hem de oyunun diğer karakterlerince izleri sürülen birer isim olarak varlar. Oyun 115 dakika boyunca bize hem bu iki genç adamın –romanda anlatıldığı şekliyle- yaşamlarından anlar aktarıyor, hem de onların izini süren sinema öğrencisi Rüzgar’ın (İbrahim Halaçoğlu) yolculuğunu takip ettiriyor. Başka bir düzlemde de ‘Ali ile Ramazan’ romanını çözümleyen edebiyat profesörü (Metin Göksel) aracılığıyla hayat-edebiyat ilişkisi üzerine düşünmeye sevk ediyor.
Romandan kritik sahnelerin canlandırıldığı bölümlerde Ali ve Ramazan’ın içinde bulundukları çıkışsız hali hissetsek de oyuncular (Fatih Gençkal ve Nadir Sönmez) daha çok birer gösteren/aktaran olarak sahnedeler. Bir yandan da Studio4 İstanbul, Ali ve Ramazan’ın trajik aşk öyküsünü, eşcinsel bireyleri anlamaya/tanımaya dair bir davet çıkaran ve umutla biten bir çerçevede anlatmayı seçmiş. Bu iki temel nedenle ve haliyle oyundan romanın yarattığı sarsıcı etkiyi beklemek haksızlık olur.
‘Ali ile Ramazan’ı okuduktan sonra onların izini sürerek belgesel çeken Rüzgar’ın, roman üzerinden ‘edebiyat-hayat’ ilişkisini anlatan profesörün ve Ali ile Ramazan’ın öyküleri birbirinin içine geçen, videoların eşlik ettiği bir rejiyle anlatılıyor. Yönetmen Onur Karaoğlu oyuncuları, sahnenin tamamında yarattığı ‘oyun alanından’ hiç koparmayan bir reji kurgulamış. Parçalara ayırdığı teksti de seyircinin –en azından ilk yarı boyunca- zihnini azıcık karıştıracak ama zekice bir kurguyla akıtıyor sahnede. Romanı okumamış seyircinin zihni bir kat daha yorulacak muhtemelen. Ama başlarda soru işareti yaratan her bir sahne sonlara doğru kıvrak hamlelerle yerine oturuyor. Romandan seçilen ‘Ali ile Ramazan anları’ ve bu anları sahneye taşıyan ikilinin beden&ses performansı sorunsuz. Sahneyi kaplayan ve farklı amaçlarla kullanılan, üstelik romanı okuyanların hemen anlayacağı nefis bir gönderme yapan kablolar, tepeden sarkan kâğıtlarla oluşturulmuş ve izleyiciyi görür görmez etkileyen projeksiyon ‘perdesi’ne de diyecek yok.
Ekibin bir iz sürmenin ürünü olan bu romandan başka bir iz sürme hikâyesi yaratıp bunu da katmanlı bir tekst haline getirmesi de yaratıcı bir fikrin sonucu. Buradan ‘eşcinsellerle tanışmak/barışmak’ mesajı sunmak fikriyse, ‘zorlama’ demeyelim ama en azından romanın verdiği müthiş etkiyi bambaşka bir yere çeken bir tercih. Oyunun sıkıntısı da burada başlıyor. Rüzgar’ın öyküsü üzerinden ‘eşcinselliğin’ sahnedeki temsili ve ailenin eşcinselliğe tepkisi meselesi, oyunun bütününe uyum sağlayamayan ‘klişe kılçıkları’ olarak göze batıyor. Gay bardaki ortayaşlı eşcinsel ve finalde Rüzgar’ın başına gelenler genel ahlak söyleminin buyruklarını doğrular nitelikte. Öte yandan anne-Rüzgar sahneleri ana gövdeye uyum sağlamakta zorlanıyor. Oyun bize anne (Gülen Karaman) karakteri üzerinden bu memlekette ‘eşcinselliği sapıklık’ addeden insanların da bir gün dönüşebileceği gibi naif bir umut veriyor, evet. Ama öte yandan Rüzgar’a uygun bulunan final, eşcinselliğe dair kalıplaşmış önyargıları doğrular nitelikte… Ne yazık ki oyun Ali ile Ramazan’ın aşkı ve annenin dönüşümü aracılığıyla seyirciyi önyargılardan arındırmak ister, umutlu bir son çizerken, gündelik klişeleri de –belki de farkında olmadan- yineliyor.
Ali ile Ramazan aralık sonuna kadar her pazartesi 20.30’da garajistanbul’da.
ikincikat’ın Karaköy şubesi!
Bağımsız tiyatro takipçilerinin ezbere bildiği adreslerden ikincikat, kendini Karaköy’e kopyaladı! Perşembe Pazarı’nın girişinden Şişhane istikametine devam edin, İş Bankası’nı gördükten sonra sağa kıvrılın, ikinci soldaki sokağa girin. İkincikat Karaköy karşınıza çıkacak. Sarızeybek Sokak, Demirci Fettah Çıkmazı’nda. Eski bir atölyeden, yepyeni bir tiyatro mekânı yaratmış, ikincikat ekibi. Üç katlı mekânın salon kapasitesi 120-150 kişi arasında. En üst katta kafe ve workshop’lar için ayrılmış iki sınıf var. 20 farklı topluluk, önümüzdeki aylarda İkincikat Karaköy için destek oyunları oynayacak. Program https://www.facebook.com/events/1383051338595525/?fref=ts adresinde…