Türlü Teknolojilerden Skype’a

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dikmen Gürün

Sahnede teknolojinin, dijital çözümlerin, internet ağının hızla tırmanışta olduğu bir yıl 2013 yılı… Ben kendi adıma bu tür dijital ağları, sınırları zorlayan teknolojik keşifleri şaşkınlıkla takip etmeye çalışıyorum, ama bakıyorum gençler de bazı durumlarda benden pek aşağı kalmıyorlar şaşırmakta. Örneğin, IAM’nin (International Arts Manager) gencecik editörü, derginin temmuz sayısında “Bu teknolojik gelişmeler beni hem ürkütüyor hem de heyecanlandırıyor” diyor. Doğru… Artık Berlin Flarmoni’nin konserlerini ayda 15 Avro’luk bir abonelik ücretiyle “dijital konser salonu” web sitesinden canlı olarak izleyebilmek mümkün. Yakında aynı şey tiyatrolar için de geçerli olacak kuşkusuz. Mesela bu gidişle, Berliner Ensemble’den bir türlü uygun mekân bulamadığımız, mekânı bulur gibi olduğumuzda da sponsorun vazgeçtiği “Üç Kuruşluk Opera”yı “dijital tiyatro salonu” üzerinden taş atıp kolumuz yorulmadan, canlı olarak izleyebilir miyiz?

Tiyatro deyince; yine bu yıl, Eugene Ionesco’nun “Kel Şarkıcı”sından yola çıkılarak Le Theatre du Corps tarafından sahnelenen “Mr. and Mrs. Dream” adlı dans gösterisinde de üç boyutlu tasarım geliştirmede dünyanın önde gelen yazılım şirketlerinden biri olan 3D Dassault Systems ile çalışılmış. Grubun ikinci başkanı konumunda olan Mehdi Tayoubi, “Dijital kuşağın bir parçası olarak sahip olduğumuz teknolojik olanaklarla Eugene Ionesco’nun zengin dünyasına nasıl bir yenilik katabiliriz, onu keşfe çalıştık” diyor… Bu tür çalışmaların arkasının geleceğini de müjdeliyor Tayoubi… Heyecan verici gelişmeler.

Skype’la oyun yönetmek

Bu arada, bu gelişmelerin biraz daha küçük çaplı olanına, pek çoğumuzun yaşamlarının bir parçası haline gelen Skype sisteminin tiyatrodaki yararlarına da kısaca değinmek isterim… 2012 Edinburgh Fringe Festivali’ne “How A Man Crumbled” (Bir Adam Nasıl Parçalandı?) ile katılan Clout Tiyatrosu geçen yıl “Genç Tiyatro Ödülü”ne aday gösterilmişti. Oyunu yorumlayan Mine Çerçi diğer ekip arkadaşları gibi Paris’te ünlü Lecoq Okulu’ndan mezun bir genç. Mine, Lecoq’un yanı sıra Sorbonne’da yine tiyatro üzerine yüksek lisans yapmış, yıllarca Paris’te yaşamış, umut dolu bir insan. Clout, aynı ekiple bu yıl da yine Fringe Festivali’ne “The Various Lives of Infinite Nullity” (Sonsuz Boşlukta Farklı Yaşamlar) ile katıldı ve 25 Ağustos’ta çoğunlukla yabancı grupların oynadığı Summerhall’da son gösterisini yaptı. Şimdi de bu yıl da aday gösterildiği bu ödülü alabilecek mi, onu bekliyor. Alamasa bile, Fringe’deki onca oyun arasından sıyrılmış olması önemli… Bütün bunlar çok güzel, ama oyunu hem yöneten hem de rol alan Mine Çerçi, İngiltere vize vermediği için kendisi gibi Lecoq’dan mezun arkadaşlarıyla birlikte Edinburgh’a gidemedi. Dört kişilik kadro zorunlu olarak üçe indirildi. Ve de Mine, oyunu Skype üzerinden yönetti… İşte bu da Skype’ın tiyatro mucizesi…

Skype’ı bi yana bırakarak soralım: Bu nasıl bir iştir? Medeni bir davranış mıdır? Bal gibi ayırımcılığı körüklemektedir. The Guardian’ın blog’unda Lyn Gardner, The Scotsman’de Tiffany Jenkins de aynı görüşü paylaşıyor ve böylesi bir davranışın genç festival sanatçılarının cesaretlerini kırdığını söylüyorlar. Tabii bu tutum, genç-yaşlı, maalesef AB üyesi olmayan neredeyse bütün ülke vatandaşları için geçerli.

Evet, biz burada esip gürlüyor, AB’den BM’ye kadar dört bir yana laf yetiştiriyoruz ama vize konusunda bir adım bile ileri gidemiyoruz… Sadece konuşuyoruz…

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dikmen Gürün

Yanıtla