Bilal Akar
Söylemek; dile dökmek, tanımlamak sınıflandırmaktır. Görüneni, zahiriyi ve imgelemindekini betimlemek, kendi algınla tespit etmek ve yerleştirmektedir. Söylem bir anlamda gerçeğin yaratıcısı ve o ateşin en geniş körüğüdür. Kendi kendinize bile söyleyemediğiniz şeyleri silikleştirmeye başlarsınız. Farz-ı misal, nefret kelimesi lügatinde yoksa yavaş yavaş sönümlenir zira tarif edemezsin.
Pollyanna’cılık oynamaya da gerek yok, boka gül diyerek onu güzel kokutamazsın ama herkesin kaçtığı o kokunun yanı başında kendini kandıra kandıra oturursun. Karşındaki kendini tarif etmiyorsa senin yaptığın tarif kendi algılarınla kısıtlıdır. Hele ki bir iktidar mekanizmasıysan tarif etmek, tanımlamak, okunur kılmak zorundasındır. Örneğini Gezi eylemleri sonrasında gördüğümüz iktidar afallaması ve iktidarın kitleyi tanımlama çabasının uğradığı azizlikler bu yüzden bana ayrı bir keyif veriyor. Her neyse, Gogol’ün Müfettiş’i de az çok benzer bir düşünme yönteminin sonucunda izleyebileceğimiz bir olaylar silsilesi ile karşımıza çıkıyor.
Söylemden dem vurmuşken değinmek gerekir diye düşünüyorum; bürokratik işleyişten dolayı dilimize “Müfettiş” olarak çevrilmiş olan kavram Rusça ve Çekçe de “Revizor” kelimesiyle ifade ediliyor. Revizor köken olarak revize etmek, düzenlemek, iyileştirmek anlamlarından gelirken “Müfettiş” denetleyen, kontrol eden anlamlarını çağrıştırıyor.[1] Kelimenin orijinalindeki yapıcı anlam maalesef ki devlet algımızdan dolayı bir iktidar mekanizmasına bir eksiklik arayan bir güç odağına evriliyor.
Her ne kadar klasikleşmiş ve bilinen bir oyun olsa da olay örgüsünü kısaca hatırlamak gerekirse:
Yönettiği kente kılık değiştirmiş bir müfettiş geleceğini öğrenen bir belediye başkanı, bütün bürokratlarını toplayıp müfettişin en iyi biçimde ağırlanması talimatını verir. Yozlaşmış bürokratik ilişkiler içindeki yöneticiler, ne yapacaklarını şaşırmıştır; birkaç gündür kasabada bulunan iyi giyimli Hlestekov’u beklenen müfettiş zannederler. Oysa Hlestakov müfettiş değil, zengin bir toprak ağasının oğludur. Kumar oynayıp harçlığını çarçur ettiğinden parasız kalmıştır ve bir handa uşağı Osip ile birlikte borçlanarak kalmaktadır. Hlestakov, onu müfettiş sanan belediye başkanının ziyareti üzerine durumdan yararlanır. Kendisine sunulan ikramları kabul eder ve işi, halkın şikayetlerini dinlemeye, çözüm getireceği umudu yaratıp rüşvet almaya kadar vardırır. Sahte müfettiş ayrıca belediye başkanının karısını ve kızını da ayartır ve başkanın kızı ile uygunsuz durumda yakalananınca onunla evlenme sözü verir. Uşağının uyarması üzerine gerçek anlaşılmadan kenti terk etme hazırlıklarına girişen sahte müfettiş olanı biteni bir mektupla Petersburg’daki gazeteci arkadaşına aktarır. Mektubu alan posta müdürü, kendisinden şikayet edildiğinden şüphelenerek mektubu açınca müfettişin sahte olduğunu öğrenir. Kasaba yöneticileri aldatıldıklarını anladıkları sırada kasabaya gerçek müfettiş gelir.[2]
Tolstoy, Anna Karenina’da bürokratik işler Rusya’nın ruhudur der. Gogol’de Müfettiş oyununda bu bürokratik mekanizmayı tek bir temayla, tek bir kelimeyle ifade eder: Yozlaşma. Kasabanın bütün bürokratları, Hlestakov’u müfettiş olarak tanımladıktan sonra onun emirlerini, isteklerini yerine getirirken ne kadar rezil duruma düştükleri onlar için bir önem arz etmiyor. Korumaları gereken bir mevki için geçici bir zelzeleyi atlatmaya benziyor bu iş. Bu kodamanların makamlarına yönelik addettikleri tehdide karşın rahatladıkları ilk nokta ise Hlestakov’un rüşvetleri kabul etmesi. Daha önce de değindiğim üzere bürokratlar kendi ezberleri üzerinden konumlarını korumak için rüşvete başvuruyorlar ve bu rüşvetlerin kabulü Hlestakov’u onların gözünde okunabilir, bilinebilir ve dolayısıyla yönlendirilebilir kılıyor.
Oyunun sahnelemesine gelecek olursak, Narodni Divadlo, Gogol’ün bu oyununu “Revizor”[3] adıyla, Michal Dočekal rejisiyle ve 13 kişilik bir oyuncu kadrosuyla sahneye koyuyor. Narodni Divadlo, kurumsal yapılanma olarak hemen hemen bizim Devlet Tiyatroları’na tekabül ediyor[4]. Yönetmen metne ekleme-çıkarma babında bir müdahalede bulunmamış ama metni baştan aşağı en ince ayrıntısına kadar yorumlamış. Genele vuracak olursak, kimi zaman bu yorumlama meselesi yanlış anlaşılabiliyor. Kanımca iyi bir yorum yapılan değişikliklerden ziyade sahnelerin vurgu noktalarının belirginleştirilmesiyle elde edilir. Mimesis Tiyatro/ Çeviri-Araştırma dergisinin 9. sayısında Brecht’in Shakespeare’i nasıl yorumladığını anlatan ve bu yorumlamalar üzerine Berliner Ensemble’da yürütülen kimi tartışmaları da ihtiva eden çok yararlı bir dosya var. Brecht’in genel mantığını özetleyecek olursak; herhangi bir ekleme yapmadan oyunu en ince ayrıntısına kadar bilerek kurgularsanız istediğinizi elde edersiniz.
Oyunda temel olarak üç odak var: kodamanlar, Hlestakov-Ossip ve belediye başkanının ailesi. Kodamanların bir odak olarak betimlenmesi için kimi zaman stilize hale gelen tepkileri, gelişmelere verdikleri tepkilerin benzeşmesi ve aralarındaki ilişkiyi derinleştiren birbirlerini “satma” jestleri oldukça geçişken ve yerli yerinde kullanılmış. Ossip ve Hlestakov ikilisi aralarındaki net ast-üst ilişkisine rağmen Hlestakov’u beş parasızlığından dolayı iktidarının kırılgan bir nitelik taşıması ve Ossip’e her zaman emretmek yerine onu yemek istemek için ikna etmek zorunda olması dramaturjik anlama çok net hizmet ediyor. Hlestakov ise sadece tek bir jestle bile ifade edilebilir hale gelmiş. Beş parasız ve aç otel odasında beklerken, sigarası kalmaması üzerine bavulundan çıkardığı bir müsvedde kağıda, yatağından çıkardığı kuru otları sarıp adeta yüksek kalite bir puro içiyormuşçasına sergilediği tavırlar karakterin temel yönelimine dair ip uçları içeriyor.
Oyunda dikkatimi en çok celbeden ve kendini beğendiren yorum ise şimdiye kadar izlediğim Müfettiş sahnelemelerinin en arazlı noktası olan Hlestakov’un nişanlanmayı kabul ettiği genç kızın dramaturjisi. Bu genç kız daha doğrusu “belediye başkanının ve başkanın karısının kızı” bir çok yorumda “aptallaştırılır” ve mizah öğesi halinde sunulurken, yönetmen Michal Dočekal dramaturjik tercihini çok net sergilemiş. İzlediğimiz kız annesi ve babası tarafından kendisine öğretilen davranış biçimlerini sakil biçimde üstünde taşıyor. Yani rol modellerine uygun olarak, yoz bir ortam içerisinde onları taklit ederek kendine yer bulmaya çalışıyor. Ne babası kadar hesapçı ne de annesi kadar işbilir olan genç kıza dair yapılan bu dramaturjik yorum oyunculuk üslubuyla da desteklenmiş. Kendisine tarif edilen postürü bile mekanik biçimde taşıyabilen, öğretilen jestleri benimseyemediğinden kimi zaman ne yapacağını bilemeyen bir genç kız olarak çizilmiş.
Hepi topu 3 masa ve 10 sandalyeden oluşan basit bir dekorla sahnelenen oyunun en sıkıntılı kısmı ise sahnelerin ritimleri. Stanislavski, Bir Rol Yaratmak kitabından Müfettiş oyunundan çeşitli sahneler ele alır ve bu sahneleri oyunculuk eğitiminde kullanır. İzlediğim sahneleme Stanislavski’nin gözlerini yaşartacak derecede her fiziksel aksiyon belirlenmiş ve organik biçimde bağlanmıştı. Bu fiziksel aksiyonların icrası da oldukça başarılıydı. Lakin göz ardı edilen nokta sahnede vukuat belli olduktan ve çatışma yaşanırken metnin tamamını sahneye koymak saplantısıyla sahnelerin çokça sarktığıydı. Oyuncular her ne kadar hakkını vererek oynasalar da seyirci gözüyle bakıldığında, sahnelerin daha hızlı ilerlemesi ve hikayenin takibinden kopmama isteği baskın çıkıyordu. Örneğin kodamanların ayrı ayrı gelip Hlestakov’a rüşvetleri takdim ettikleri sahnenin her bölümü yaklaşık 7 dakika sürüyor. Bu rüşvet sahnesini yaklaşık 25 dakika izliyoruz. Benzer vukuatların yer aldığı hem kodamanlar odağının hem de Hlestakov’un aynı aksiyon çizgisi ve tavırla yorumladıkları bu sahnenin bu denli uzun sürmesi izlenirliğe ket vuruyordu. Her ne kadar derin ve incelikli bir dramaturjik yorum yaparsanız yapın eğer bir noktadan sonra seyirci sahneyi takip edememeye başlıyorsa bütün çabalarınız boşa gider. Bu sahne bu durumun en göze çarptığı kısımdı. Bunun gibi, kodamanların arasında geçen sahnelere de bu gözle tekrar bakılarak oyunun genel bir ritim ayarlamasının yapılması prodüksiyonun kalitesini artıracaktır.
Çağdaş eserlerin yanı sıra dünya klasiklerini sahneleyen Narodni Divadlo’nun teatral yönelimi hakkında bir şeyler söyleyebilmek için diğer oyunlarını da görmek gerekiyor. Türkiye’de devlet tiyatroları tartışması uzun zamandır hep yönetim, bürokrasi ve iktidar ilişkileriyle ele alındı. Sanatsal yaklaşımları, oyun süreçlerini ve arka plan çalışmalarını ve bu süreçleri ne zaman tartışmaya başlayabileceğiz bilemiyorum. Belki farklı ülkelerdeki işleyişler bu konuda bir fikir verebilir. Öte yandan buradaki tiyatrolar da internet imkanından sadece seyircilere ulaşmak üzere faydalanıyorlar. Kim bilir belki bir gün bu çalışmalar diğer tiyatrocuların da faydalanabilmesi için açılır. Engin Alkan’ın çalışmalarını kamusallaştırdığı ardiyeler[5][6][7] veyahut Tiyatro Boğaziçi’nin erdeyse kurulduğundan beri çalışmalarını kamusallaştırma çabaları[8] birer örnek teşkil eder.