Mimesis Çeviri / Pina Bausch’un, ölümünden (Haziran 2009) altı ay önce sahnelediği son yapıtı, adını, 1967’de intihar eden Şilili şarkıcı Violeta Parra’nın bir şarkısındaki bir dizeden alıyor. Dansın adı …como el mosguito en la piedra ay si, si, si… Şarkının adı ise Volver a los 17. Yeniden 17 yaşında hissetmemizi sağlayan şey nedir? Sonunda, şarkının nakaratı, bir taşın üstünde büyüyen bir parça yosunu (ya da duvara sarılan bir sarmaşığı) çağrıştırırcasına, konusunu açığa vuruyor. Ancak aşk, bize masumiyetimizi yeniden kazandırabilir.
Arts Journal. 21 Ekim 2012, Çeviri: Cüneyt Yalaz
Pina Bausch’un son çalışmasında, Ales Cucek Ditta Miranda Jasjfi’yi havalara uçuruyor. Fotoğraf: Stephanie Berger
Bausch’un bu yapıtı –aklıma gelen neredeyse diğer tüm yapıtlarının aksine- bu nostaljiyi tam da kendi yapısı içinde barındırıyor. İki saat kırk dakika süren gösterinin son anlarında, sanki dans ömrünü sil baştan yeniden yaşayacakmış gibi, damıtılmış birkaç öğe Bausch’un ilk imgesine gerisin geri dönüyor. Ama elbette ki Bausch için yeni bir başlangıç söz konusu değildir; her ne kadar onun yarattığı Tanztheater Wuppertal Pina Bausch adlı topluluk onun mirasına sahip çıkmaya çalışsa da.
Hastalığa yenik düşmeden üç hafta öncesine kadar Bausch’un kanserden ölmekte olduğunu bilmediği söyleniyor. Ama ben kalbinin derinliklerinde bir sezgiye, bir como el mosguito’ya ya da en büyük yapıtlarında olduğu gibi kapsayıcı bir temaya ya da havaya sahip olup olmadığını merak ediyorum. Bausch yapıtlarını her zaman bir mozaik inşa ediyormuş gibi oluşturdu – en parlak çinileri seçip onları bir araya getirerek. Ama bazen bu parçalar, onları bir araya getiren ve daha da yükselten bir bütün oluştururlar. Bausch’un son derece incelikli son yapıtı bir antolojiden daha fazla anlam içeriyor – daha önce görülmüş anların değil, Bausch’un bütün yapıtlarında görülen türde anların bir toplamı. Bu yapıtı bir fotoğraf albümü gibi el üstünde tutarsınız –zira bu fotoğraflar, baktığımız gerçek imgelerin ötesine geçen anıları toplarlar.
Son dönemdeki yapıtlarının her biri topluluğun seyahat ettiği belirli bir ülkeye ya da şehre odaklanıyor. Ama bu kez eklektik müzik seçimlerinin sadece bir iki tanesi gösteriyi doğuran Şili’yi çağrıştırıyor. Aynı şekilde Peter Pabst’ın dekoru ya da Marion Cito’nun kostümleri de (sadece bir espri olarak kullanılan geleneksel bir And kostümü dışında) Şili’yi çağrıştırmıyor. Sadece Parra’nın şarkısını ve Pinochet rejimi sırasında katledilmiş Victor Jara’nın tatlı, hafif hırpani sesini dinliyoruz. Ayrıca Bausch’un topluluğunun, provalarını, Santiago’da Jara’nın dul kalan eşi Joan’a -ki kendisi de Bausch gibi bir zamanlar Essen’de Kurt Jooss’un topluğunda dans etmiştir- ait bir stüdyoda yaptığını belirtmek lazım. Belki de ortaya çıkan ürün, retrospektif tonunu biraz da bu buluşmaya borçlu.
Pina Bausch’un en eski ve en iyi icracısı Dominique Mercy, Fotoğraf: Stephanie Berger
Bausch’un bütün “seyahatname”lerinde olduğu gibi muhteşem dansçıların her birinin gösteride bir solosu var (kadroda yalnızca 14 kişi var ki bu sayı topluluğun toplam dansçı kadrosunun yarısını oluşturuyor). Bu dansların hepsi farklı uzunluklara sahip olmalarına rağmen yumuşak, kıvrak ve akıcı bir vokabülere sahip ve bu vokabülerde dansçının gövdesi ve kolları bacaklarına göre daha devingen. Dansçıların kolları durmaksızın, spiraller çizen vücutlarını sarmalıyor ve düğümler atıyor; dansçılar sık sık başlarını bir yandan diğerine savurarak yeni bir hareketi başlatıyorlar –ki bu hareketi kadınlar yaptığı zaman uzun saçları bir kırbaç gibi savruluyor. Özellikle en farklı kaliteye sahip hareketleri izlemekten büyük keyif alıyorum; örneğin Dominique Mercy’nin dansındaki duygusal açıklık ve cömertçe kullandığı süpürme hareketleri gibi (şu an 62 yaşında olan bu olağanüstü dansçı, Robert Sturm ile birlikte topluluğun sanat yönetmenliğini yürütüyor). Veya sizi büyüleyen şey Ditta Miranda Jasfi’nin solosundaki keskinlik ve ritmik düzensizlik ya da Azusa Sayama’nın solosuna sızan tuhaf köşeliliktir.
Pabst’ın dekoru, birbirinden ayrı büyük parçalardan oluşmuş gibi görünen beyaz bir zemini içeriyor; bazen bu büyük parçaların birkaçı kenara kayıyor ve koyu renkte yarıklar ortaya çıkıyor; sonra bu kayan parçalar yeniden birleşiyorlar. Gösterinin bir noktasında geniş ve hırçın bir şelaleyi gösteren siyah-beyaz bir film arkadaki siyah perdelerin yerini alıyor. Bu belirsiz ortamda kadınlar, Bausch’un yapıtlarında tipik olan uzun gece elbiseleri giyiyorlar; erkeklerse çeşitli gömlekler ve pantolonlar giyiyor –bazıları ceketli, bazıları ceketsiz.
Her zamanki gibi, Bausch’un kıvrak zekası sık sık gündelik eylemleri çarpıtır, tekrarlar vasıtasıyla bu eylemleri uzatır ya da birbirine zıt eylemleri yan yana koyar. Jasfi elinde bir bardak su tutar; Fernando Suels Mendoza onu havaya kaldırır (Jasfi çok hafiftir), ağzını açar ve Jasfi’yi yana doğru eğer, böylece Jasfi’nin bütün bedeni Mendoza’nın içkisini döken bir içki şişesi haline gelir. Dominique Mercy’nin kızı Thusnelda Mercy yere yatar ve uzun saçlarını arkasına yayar; Rainer Behr sanki bir yastıkmış gibi başını saçların üzerine koyar; Thusnelda hafifçe ileri doğru kayar, Behr onu takip edip yeniden başını koyar; vb. Behr ve Damiano Ottavio Bigi yan yana sırt üstü yatarlar, Morena Nascimento boylu boyunca üzerlerine uzanır; onlar büyük gayret sarf ederek mekik yaparlarken, Nascimento kendini beğenmiş bir biçimde gülümsemektedir.
Morena Nascimento, Damiano Ottavio Bigi (solda) ve Rainer Behr’i birbirine çıpalamış. Fotoğraf: Stephanie Berger
Gösterinin bir yerinde Behr, Anna Wehsarg’a yaklaşır; o sırada Wehsarg resmi bir biçimde bir sandalyede oturmaktadır, Behr dikkatli bir biçimde Wehsarg’ın kafasından aşağıya su döker; Wehsarg sürekli sırılsıklam ıslatılırken istifini bozmadan küçük bir el çantası açar ve makyajını tazeleyip, saçını tarar. (Muhteşem Behr gösterideki zamanının büyük bölümünü şunları yaparak geçirir: Etrafta harıl harıl koşturur, bir restoran masası getirir, görünmez bir uçuruma bir tırmanma ipini iliştirir ve diğer dansçıların arkasını toplar.)
Rainer Behr, Anna Wehsarg’a yardım (?) ediyor. Fotoğraf: Stephanie Berger
Hareketli bir sahnede Suels Mendoza bir sandalyede beklenti içinde oturur, bu sırada art arda kadınlar ona yaklaşır uzaklaşır. Mendoza hepsini coşkuyla selamlar: “Vayyy!” diye bağırır. Ve “guapa!” [İspanyolcada “güzel (kadın)”, (argoda) “fıstık” anlamlarına gelir- ç.n.] diye haykırır. Jasjfi’yi “la pequeñita” [İspanyolca’da “minik” “küçük” anlamlarına gelir-ç.n.] diyerek karşılar. Seyama’ya beyaz olduğunu söyler. Mendoza’ya son olarak eşlik eden ve onu dışarı çıkaran kişi kırmızılar giyinmiş bir halde sahneye gelen, grubun en uzun boylu kadını Clémentine Deluy’dür. Deluy aynı zamanda tipik bir Bausch hamlesinde de rol alır –bu hamle, cilveli bir gülümsemeden, bir sorudan ya da bir böbürlenmeden (“Muhteşemim!”) daha ileri bir hamledir. Ön sırada oturan seyircilerden birinden gözlüğünü ister, gözlüğün camlarını kırmızı elbisesiyle temizler ve geri verir.
Bazı sekanslar var ki bunlarda toplumsal cinsiyetin oyun ya da savaş alanıdır. Erkekler fıstık atar, kadınlar etekleriyle fıstıkları yakalamaya çalışır. Erkekler avuç dolusu fıstığı ağızlarına alıp tükürdüklerinde de bu oyun devam eder. Klasik repertuar şişe geçirilir: Mesela Seyama ünlü balelerden belli parçaları Suels Mendoza’ya yaklaşıp uzaklaşırken sergiler, bu parçaların her birini Mendoza’yı öperek bitirir, sonra yeni bir parçaya başlar.
Azusa Seyama, Fernando Suels Mendoza için dans ediyor. Fotoğraf: Stephanie Berger
Gösterinin başlarında ve sonuna yakın bir yerde, Behr ve Silvia Farias Heredia el ele tutuşmuş bir halde, baş başa yatarlar; diğerleri onları sürükleyerek birbirlerinden koparmaya çalışırlar. Mercy, Deluy ile sanki bir balo salonundaymış gibi dans ederken yavaş yavaş aşağıya kayar; ta ki başı Deluy’un göğsüne gelene kadar. Aşıkların mücadele edemediği güçler onları ayırabilir; ve belki de gösterinin hafife alınan temalarından biri budur. Ne var ki “como un moguito”yu bitiren poz… Sanırım, eğer ölümünü öngörseydi Bausch’un seçeceği poz bu olmazdı. Gösteri Farias Heredia’nın dört ayak üzerinde yürümesiyle başlar. Erkekler hızla gelirler, pozisyonu bozulmayacak şekilde onu havaya kaldırırlar ve başka bir spot ışığının altına taşırlar. Ve finaldeki geri sarışta, ışıklar sönerken Heredia’nın kaldığı pozisyon budur –yalnız ve çok, çok kırılgan.