Ömer F. Kurhan
Gül Taşlı, söz konusu gösterinin aile arası ve eğlence amaçlı bir tiyatro olduğunu ve gençler tarafından kaydedildiğini, bu kaydın kendisinden habersiz bir şekilde internet ortamında dolaşıma sokulduğunu, videonun bir gösteri değil de gerçekmiş gibi algılandığını öğrenince yayından kaldırdığını, ama başkaları tarafından indirildiği anlaşılan videonun kendi iradesi dışında dolaşımda kalmaya devam ettiğini, Halk TV’nin de videoyu kullandığını öğrenince kanalı telefonla arayarak bu yanlışın düzeltilmesini istediğini ama söylendiği gibi kendisine dönülmediğini iddia etti.
Bu iddiaların doğru olup olmadığını bir haberci kolaylıkla kontrol edebilir. A Haber dışında başka medya organları bu konuda harekete geçti mi, geçtiyse ne oldu bilmiyorum. Şu ana kadar mesele hakkında habercilik etiğine uygun bir çıkış yapıldı mı, gerçekte vuku bulmuş olan nedir ne değildir, belli değil.
A Haber’de “Deşifre” programının yapımcıları, habercilik etiğine aykırı bir şekilde, bir şaibe yaratmanın ötesine geçmedi. Ayrıca sunucu Mehmet Ali Önel “özür dileme” dayatmasıyla seküler direniş hareketinin kalesine bir gol atma hedefini açıkça belli etti. Oysa ortada medya mağduru olduğunu ilen eden bir kadın vardı. Mehmet Ali Önel’in Gül Taşlı lehine tek ifadesi, kısa bir dönem yanında asistan olarak çalıştığını ve tanıdığı kadarıyla dürüst bir insan olduğunu teyit etmesi oldu. Bir de, Gül Taşlı aleyhine gönderilen mesajların ekrandan kaldırılmasını istedi.
Videoyu seyreden birisi olarak, mizahi tonda tek kişilik bir gösteri izlenimi edinmenin çok kolay olduğunu söyleyebilirim. Oyuncu kendisini kolayca ele verecek şekilde yüzünü tamamen açıkta bırakmıştı. Gerçek kimliğinin açığa çıkmaması için herhangi bir çaba içine girmemişti. En önemlisi: Geçmiş mesleki yaşamının medya ile iç içe olduğu düşünüldüğünde, “deşifre” olması çok kolaydı. Bütün bunlar, Gül Taşlı’nın ortalığı karıştırmak üzere planlı bir sahtecilikle hareket etmiş olduğu ihtimalini azaltmaktadır.
Kesin olan tek nokta, sosyal medya ve kurumsal medya arasındaki ilişkinin oldukça sorunlu olduğunu gösteren bir vakanın yaşanmış olduğudur. Videoya haber değeri biçen ulusalcı Türk medyası haberciliğin temel kurallarını açıkça çiğnemiştir. Muhalif alanda egemenlerin kullandığı aldatıcı ve entelektüel sorumluluktan uzak propaganda teknikleri devreye girebilmektedir. Direniş süreci bu bakımdan da öğreticidir. Skandal gerçekte bir muhalif medya skandalıdır. Fakat Gül Taşlı günah keçisi haline getirilerek kamuoyu aldatılmak istenmekte, direniş ahlâkının altı oyulmaktadır.
Bu vakada aydınlığa kavuşturulması gereken nokta belli: Gül Taşlı, aile arası ve eğlence amaçlı olduğunu söylediği bir tiyatro gösterisi sanal âleme düştüğünde, gösterinin gerçeğin yerine ikame edilmesine itiraz etti mi etmedi mi? Ortada bir sahtecilik yok ise, bu vaka muhalif bir medya skandalı olmanın ötesine geçmeye adaydır.