Mimesis Haber / Koreograf, dansçı Tuğçe Tuna “Hücre” adını verdiği çalışmasını geçen ay Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı Çağdaş Dans Anasanat Dalı yıl sonu gösterilerinde sahneye taşıdı. “Vertigo” adlı çalışmasından yola çıkarak hazırlanan “Hücre”ye dair Tuğçe Tuna ile konuştuk.
Vertigo’nun ilk versiyonu ile Hücre arasında değişen ne oldu?
‘Vertigo’, Sanatta Yeterlik tezim olan ‘Dans da Beden ve Mekan İlişkisi’ üzerine 2002 yılında çalışmaya başladığım bir proje. Daha sonra 14. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali’ kapsamında Proje 4L İstanbul Güncel Sanat Müzesi’nde “Vertigo/o.4” düzenlemesiyle sergilendi.
Koreografide beden, ağırlık, denge ve mekan ilişkisini sorgulayarak yol aldım. “Baş dönmesine neden olan şey” anlamına gelen “vertigo” mekanın tanıdığı olanaklara göre koreografinin farklı zeminlerdeki uyumunu / uyumsuzluğunu ve bedenin mekanla kurduğu ilişki sonucunda hareketlerde oluşan değişimi yansıtmak üzerine kuruldu. Duvarı zemin, zemini duvara çevirerek mekanda farklı algılamalara yol açıyor.
Bu sene Vertigo fikrinden yola çıkarak, ‘Hücre’ye yöneldim. Hücre’de beden mekaniğinin yanı sıra, düşünsel ve dürtüsel olan üretim sürecine de odaklandım. Mekanın küçülmesi, koreografinin akışını devam ettiren, ‘öteki’ olma hali, iç ve dış dinamikler benim için önemli oldu.
Nasıl ortaya çıktığından bahseder misiniz ?
Bir solo ve bir kuarteti farklı zeminlerde gerçekleştirirsem nasıl bir koreografi ortaya çıkar? Aklımdaki soru bu idi. Farklı zeminlerde dans gibi. O dönemde alışageldiğim beden-mekan yaklaşımlarımı kırmaya çalışmaya başlamıştım. Farklı Bedenlerle Dans‘da standart bedenin dışına açılıp farklı fiziksel özellikleri veya ihtiyaçları olan kişilerle çalışmaya başlamıştım. Takip eden sene ‘zemini’ nasıl değiştirebilirim fikrine yöneldim. Harekette yerçekimi etkisini bile araştırdım.
Solo’nun normal zeminde, havuz içinde, cam üstüne ve havada asılı versiyonu, kuartetin ise normal zemin ve duvara aşınmış ikinci versiyonu oluşturuldu.
Yeniden projenin çıkmasındaki fikir ne ? Sizi bu fikre ne itti ?
Repertuvar eseri olarak, daha önce yapılmış bir eserden yeni bir eser üretme fikri çok ilgimi çekmişti. ‘Vertigo’nun ilk versiyonunun koreografisini dansçılara öğrettim. Eser 50 dakika idi. Sonra aniden Vertigo’dan ayrılırken aklımda-içimde kalan dürtüleri hatırladım. Doğal olarak bu yöne saptık. Kendi alanını oluşturma, herşeyin bir bütün olması ve birbirini etkilemesi, bu etkileşim sonucu oluşan durum , problemi yaratma ve çözme / başaçıkabilme isteği. Duvarı, zemin ilişkilerini birbir içerisine eritme…İçsel, bedensel ve düşünsel ‘özgürlük’.. ‘Hücre’ yeni sezonda RemDans projesi olarak sahnelenecek.
Tuğçe Tuna’nın geçmişten günümüze hareket çizgisini nasıl değerlendirirsiniz? Bu çizgi nereye doğru evriliyor ?
Bu soruya cevap vermek istemem. O zaman sınırlandırılmış hissedebilirim diye düşündüm bir an kendimi. Şöyle diyebilirim; mümkün olduğunca yeni yaklaşımlarla yanyana olmayı,garantici olmamayı seviyorum. An içerisinde dürüst olmak, kişiye ait öznel olanı ortaya çıkarmak gibi uğraşılarım olabilir. Bu sene akademideki öğrenciliğimden eğitmenliğime 20. Yılım. RemDans‘ın 12. yılı. Şanslı hissediyorum kendimi çağdaş dans sanatçısı, eğitmen ve koreograf olarak durmamı-vazgeçmemi gerektiren şeylerle başa çıkabildim bu güne kadar. Gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında inanmadığım, gönlümü vermediğim, hiçbir yerde veya işte bulunmadım. Kendimi devam ettirebilmek iyi bir his. Başkalarına köprü olabilmek. Çizgi nereye gidecek bilemem şu an. Ama benden birşeyler taşıyacağı kesin.
Berk Şenöz/Mimesis