Mimesis Çeviri / Robotlar assolistliği zorlayabilecekleri oyunculuk çıkışlarını yapabilecekler mi hiç? Muhtemelen yakın gelecekte böyle bir şey olmayacak. Buna rağmen bazı robot araştırmacıları ve deneysel dramacılar gitgide sofistikeleşen bir robot oyuncular jenerasyonu ile çalışmaktan büyük verim alacaklarını düşünüyorlar.
The New York Times. 5 Temmuz 2012, Çeviri: Aysel Yıldırım
Carolyn Baeumler (solda) ve Daniel Larlham, robot sınıf arkadaşlarıyla birlikte, 2006 New York prodüksiyonu “Heddatron”da.
Jeanette Newton ve Will Russel bir öğle arasında, New Albany High School’un yılsonu sergilemesinde yer alacak bir skecin provası için metinlerini alıp sahneye çıkar. Notlarda, oyuncuların sağa dönüp, rol arkadaşlarının antresini beklediği yazılıdır. Uzun, anlamsız bir es olur, sonra kulisten 9. sınıf öğrencisi Mitchell Gabel’in kafası görünür:
“Şey, Bay Herman, kulise gelebilir misiniz?” der.
Emekli başçavuş, yeni bilgisayar bilimi öğretmeni, iri yarı David Herman kulise geçer. Sonra anlaşılır ki, hatalı oyuncu sahne korkusundan değil, her şeyi kilitleyen bir yazılım hatasından ötürü sahneye girememiştir.
Birkaç saniye sonra 40 cm.’lik bir Bioloid robot, tek kelimelik repliğini söylemek üzere sallana sallana sahneye girer ve konuşur: “beep”.
Bu öğrenciler, okulun drama ve robot bölümlerinin işbirliğine dayalı bu deneysel çalışmada yer alarak belki de W.C. Field’ın ünlü “asla çocuklar ve hayvanlarla çalışmayın” vecizesinin sonuçlarının 21. yy.’a nasıl yansıyabileceğini keşfediyorlar. Robotlar her zaman devrilip düşüyor, antre kaçırıyor ya da odak çalıyor. Ama liseli gençler azimliler. Bugün, dördüncü yılındaki programda, öğrenci sayısı 12’den 37’ye yükselmiş durumda; seneye ise öğrenci sayısı 64 olacakmış gibi görünüyor.
Robot aktörler ve Molly Somerville, New Albany High School in New Albany, Ohio, arkada solda Cedric Eaton ve Trevor McInnes.
Bay Herman bir e-mail’inde bu yılki performansın beklendiği gibi gittiğini söylüyor: “İlk Ragged çıktı sahneye. İkinci de Better. Beşinci Perfect! Çocuklar, öğretmenler ve velilerden oluşan seyirciyi saymayı 463’te bıraktım”.
New Albany’deki program lise düzeyinde kendi türünde bir ilk ve böylelikle robotlar yeniden sahne ışıklarının altındaki yerlerine geri dönebildiler. Bunu da kanlı canlı tiyatrocuların olduğu sahnede dolanmalarını sağlayan teknik beceriye borçlular.
Pekala robotlar assolistliği zorlayabilecekleri oyunculuk çıkışlarını yapabilecekler mi hiç? Muhtemelen yakın gelecekte böyle bir şey olmayacak. Buna rağmen bazı robot araştırmacıları ve deneysel dramacılar gitgide sofistikeleşen bir robot oyuncular jenerasyonu ile çalışmaktan büyük verim alacaklarını düşünüyorlar.
Mekanik icraların bir tarihi var. 1738’de Fransız mucit Jacques de Vaucanson dişlilerle ile çalışan, kanat çırpabilen ve tahıl yiyebilen bir ördek icat etti. (Voltaire bu ördeğin mucidi için “Prometheus’un rakibi” dedi.) 19. yy izleyicisi tiyatrocu otomatları görmek için tiyatro salonlarına akın etti; son zamanların popüler filmi Martin Scorsese’nin filmi Hugo‘da bunlardan birini gördük.
“Robot” kelimesi, 1921’de Çek yazar Karel Capek’in, bir fabrikada üretilen isyankar humanoid hizmetçileri anlattığı bilim kurgusal oyunu “R.U.R.” (Rossum’un Evrensel Robotları) ilk sahnelendiğinde -ki Çekçe’de işgücü yahut zorla çalıştırılan işçi anlamına gelen “robota”dan gelmektedir- İngilizce’ye katılmış oldu.
On yıllardır robotlar bilimkurgu sinemasında kullanılırken -Wall-E, Terminatör ve R2D2 gibi, daha bir çoklarını sayabileceğimiz, sinema karakterlerinin kalıcı kültürel damgasını düşünün- gerçek dünyadaki robotlar ancak son yıllarda canlı performanslarda yer alacak karmaşıklığa ulaştılar.
2010’da, Ann Marie Mohr ve Lewis -bir iRobot B21r- Annamaria Pileggi’nin “Forgiveness” oyununda, Washington Universitesi, St. Louis.
Humanoid robotlar (genellikle iki kolu, iki bacağı ve bir kafası olan robotlar olarak tanımlanırlar) son on yıldır çok yol kat ettiler, fakat birçoğu hala, bırakalım bir karakter yaratmayı, bir obje alırken dengesini korumak gibi çok temel işlerde bile zorlanıyorlar. Bu sınırlamalara rağmen, araştırmacılar kendi kendine hareket edebilen, karmaşık hareket serilerini ezberleyebilen, hatta bazen doğaçlayabilen makineler geliştirmeye başlıyor.
Özetle onlar da oynayabiliyor.
Geçen yıl Şikago seyircisi Elizabeth Meriwether’in 2006’da New York’ta sahnelenmeye başlayan “Heddatron” adlı oyununda robot oyuncuları izledi. “Hedda Gabler”in yeniden yorumlandığı bu yapıtta, beş robot Michigan’lı bir ev kadınını kaçırıyor ve İbsen’in bu başyapıtında başrol oynamaya zorluyor. American Repertory Theater geçen yıl, besteci Tod Machover ve MIT’deki the Media Lab ortaklığında çıkarılan “Death and the Powers: The Robot’s Opera” adlı oyunun Birleşik Devletler prömiyerini yaptı. The Boston Globe’da bir eleştirmen “90 dakikalık yapıt, sahnedeki robotların, kendilerine orijinal insan yaratıcılarından geçmiş bir ritüeli icra ettikleri bir performans olarak sunuluyor.”
Drama ve robotlar arasında giderek artan kesişim, işbirliği için zengin olanaklar yaratırken bir yandan da geleneksel olarak çok az ortak alanı bulunan disiplinler arasında köprü kurmanın zorluklarını da ortaya çıkarıyor. Robotik mühendisleriyle çalışılması drama yazarlarını, sahne direktiflerini son derece net bir şekilde belirlemeye zorluyor. Bu arada robotikçiler de, jest ve hareketin izleyicide duygusal tepkiler yaratacak şekilde nasıl bağlantılandırılacağı üzerine insani bir anlayış geliştirmek zorunda kalıyorlar.
Carneige Mellon University’de doktora öğrencisi olan, akıllıca manevralarını ve hazırcevaplıklarını sergilendiği bir şovla ABD ve Britanya’yı gezen ufak performans robotu Data’nın yaratıcısı Heather Knight, “Bu yeni bir yaratım ortamı” diyor. (Data, gösterisinde, “Programcım bir gün benim Justin Bieber gibi otonom bir robot icracı olacağımı umut ediyor” diyor.)
Carnegie Mellon Universitesi robotik bölümünde doktora öğrencisi Heather Knight, oyuncu robotlardan Data’yı yarattı.
Ms. Knight Data’nın oyunculuğunu geliştirmek için New York’lu stand up’çılar ile çalışıyor ve robotun rutin cevaplarını izleyiciden gelen gerçek zamanlı tepkilere göre -örneğin gülme ve alkış şiddetini ölçerek- adapte etmesini sağlayacak algoritmalar geliştirmeye çalışıyor; belki bir gün zorlu oyuncuların karşısında hazır-cevaplar bile üretebilirler.
Abartılı görünümleri ve tantanalı hareketleri ile doğal yardakçılara dönüşen robotlar için komedi yapmak çok kolay. Bay Knight “İnsanı taklit etmeye ne kadar çok çalışırsanız, o derece ürpertici oluyorlar. Karikatürleştirdiğinizde, seyircinin daha bağışlayıcı olduğunu görüyoruz”, diyor.
Daha formal bir mizahi damardan çalışma yürüten, Georgia Üniversitesi tiyatro profesörlerinden David Saltz commedia dell’arte’nin robotik bir yorumunu geliştirmekte. Kısa sahneleri, geniş karakter yelpazesi ve yazılı bir metnin olmayışı ile bu arketipik skeçler robot oyuncular için neredeyse mükemmel bir dramatik olanak sunuyor.
Bay Saltz, “Robotların ifade olanakları sınırlı. Dolayısıyla insanları taklit etmeye çalışmak yerine, robotların bu sınırlılıklarını kucaklıyoruz”, diyor.
Bay Saltz’ın robotlarının özellikle yüz ifadeleri konusunda çok sınırlı olanakları var, dolayısıyla dramatik ifadeyi taşımak için ağırlıkla jest ve hareketlere yükleniyor. Bay Saltz, Max / MSP kullanan (ki bu popüler bir görsel programlama dilidir) Kore yapımı bir DARwIn-OP Robotunu programlayarak, robotun hareketlerini farklı kişilik özellikleriyle dolduran algoritmalar yaratıyor. Bir program robotu yuvarlak jestlere meyilli hale getirirken, bir diğeri daha düz ve kaba saba hareketlere yönlendirebiliyor.
Böylelikle herhangi bir sahne için robot komedi arketiplerinden – yani masklardan – birine, örneğin komik ebeveyn, cimri tüccar, kibirli doktor, bürünebiliyor. Robot başka bir karakteri selamlayacak, saklanacak ya da kaçacak ve bunların her birini bir karakter içinden icra edecek şekilde sahne yönergelerini uygulayabiliyor.
Bu tarz bir egzersizin amacı insan oyuncuların yerine robotları koymak değil, hareketlerin duygusal tepkileri nasıl yarattığının mekaniğini çözmek. İnsan oyuncular için duyguları yansıtmak bir itki işi, ama robotlar için ise bu adamakıllı ayrıntılı talimatların yazımına bakıyor.
St. Louis’de Washington Üniversitesi’nde bilgisayar bilimi profesörü Bill Smart, “Sahnede yürüyen iyi bir aktörü izlediğinizde, daha ağzını açmadan ne diyeceğini bilirsiniz”, diyor. Bay Smart, silindirik iRobot B21r modelini oyunculuk derslerinde kullanmak için performans sanatı profesörü Annamaria Pileggi ile birlikte çalışmakta.
Suzuki-Viewpoints çalışmalarında, öğrencilere oyunculuk eğitiminin fiziksel metodunu öğretme konusunda robotlardan faydalanan Bayan Pileggi “Robotlar sadece hareket eden, herhangi bir duygusal bağlamdan etkilenmeyen değerli varlıklar haline geliyor”, diyor.
“Başlangıçta robotları ciddiye almak öğrencilere zor geldi, çünkü onları küçük cihazlar olarak görüyorlardı. Ama zaman geçtikçe mekanik iş arkadaşlarına ısındılar. Robot onlara oyun oynama fırsatı veriyor çünkü”, diyor.
New Albany’deki öğretmenler de robotların benzer etkileri olduğunu gözlemliyor. Bay Herman robotlarla çalışmanın öğrencilere, romantik ilişkiler, dayılanmalar ya da evden kaçış gibi zor meselelerle baş etmede yardımcı olan duygusal bir alan yarattığına inandığını söylüyor.
“Bu konuları deneyimleyen kişi sahnedeki 40 cm boyunda bir robot olunca bu konularda konuşmak da birden güvenli hale geliyor”, diyor.
Georgia Üniversitesi’nde tiyatro öğrencisi Ryan LaMotte ile birlikte bir robot.
Öğlen provası bitince, öğrenciler performanstaki pürüzleri biraz törpülemiş görünüyorlar. Evet, robotlar arızalanıyor olabilir ama öğrenciler, tıpkı canlı tiyatroda olduğu gibi, son dakikada her şeyin yoluna gireceği konusunda umutlu.
Peki ya girmezse?
Olsun, robotların insan muadilleri karşısında en azından bir önemli avantajı var: yedekleme. Bay Herman yazılım hatalarıyla karşılaşma riskine karşı, kulislerde bir çift yedek robot tutmanın önemini her zaman vurguluyor: “Bir dublöre kod yüklemek sadece iki dakika alır”, diyor.