Bahar Çuhadar
Yaşadığınız odalardan, sokağınızdan önceleri kimler, nasıl geçmiş diye düşünüp kurduğunuz olmuş mudur? Yemek masanızın olduğu yerde bir vakitler ahşap masada zeytinyağlı dolma yenmiş midir; yerlere kan bulaşmış mıdır hiç, mahallenizin yıkık duvarından kaçak bir devrimci atlamış mıdır diye merak ettiğiniz olur mu arada?
Ahmet Sami Özbudak merak etmiş. Merakını bir tiyatro teksti olarak formüle edip Yeşim Özsoy Gülan’a teslim etmiş. Gülan yanına Okan Urun, Burak Safa Çalış, Batur Belirdi, Bertan Dirikolu, Ceren Demirel ve Koray Kadirağa’yı sahne arkadaşı olarak katmış. Ceren Ercan’ın sinematografik dramaturji çalışmasını Başak Özdoğan’ın dekor, Özüm Özgülgen’in müzik, Tülin Kermen’in kostüm tasarımı da eklenince sezonun parlak işlerinden biri çıkmış: Galata Perform’un yenisi ‘İz’.
‘İz’i görmek için, topluluğun Galata Kulesi’ne komşu mekânına giriyorsunuz. Varsayın ki içine girdiğiniz ev Tarlabaşı’nda. Seneye belki de son model butik otellerden birine dönüşecek bir binadasınız. 1955’e kadar kendi halinde bir Rum aile yaşarmış burada. 80 darbesi ertesi, Karadeniz’den göçüp gelmiş, ‘zamanın ruhuna’ ayak uydurmuş bir adamınmış ev artık. Evde asıl yaşayan ise kiracıları; darbeden payını almış bir devrimci. 2000’lere geldiğimizde rengârenk perukları, iddialı topukluları ve başı hep beladaki Kürt sevgilisiyle bir transın evi burası.
Rum kız kardeşler Markiz ve Eleni, devrimci Ahmet ile onun işini bilir ev sahibi Turgut Usta, seks işçisi Sevengül ve uyuşturucu satıcılığı yaparak ‘İstanbul’u yenmeye’ çalışan Kürt sevgili Rizgar salonda, arka odalarda; bugünü ve dünü yaşatacak. Sahneyle eş zamanlı olarak yukarıdaki iki ekrandan, arka odalara da tanıklık edebileceksiniz. 6 Eylül 1955 günü Beyoğlu’na alışverişe çıkan Markiz’in sığındığı kilise bahçesinde nasıl saldırıya uğradığını, kız kardeşi Eleni’ye titreye titreye anlatışını ekrandan izleyeceksiniz. Sevengül’ün Rizgar’la kavgasına da sevişmesine de ekran aracı olacak. Turgut Usta (En iyi çizilmiş karakter), devrimci Ahmet’e “Bu Rumlar vefasızdır, annelerini bırakıp gitmişler evden” derken, siz sahnede Markiz ile Eleni’nin evi gerçekte nasıl terk ettiğini göreceksiniz.
Oyunun ekran ve sahne rejisi birbirini kâh kesecek, kâh tamamlayacak. Sahnede evin farklı dönemlerdeki ‘sakinlerini’ birbirleriyle temas etmeden aynı mekânı paylaşırken izleyecek, zihninizi üç döneme bölerek, “Burası İstanbul!” diye geçireceksiniz içinizden belki de… ‘İz’ bir memleketin dönemlerini, bir avuç insanın, bir ev içindeki hikâyelerinden kesitlerle anlatıyor. Bunu acıları kanırtmadan, şehrin/ülkenin ‘dışlananlarının’ yaşadıklarını romantize etmeden, gerçekçi bir gözle yapıyor.
Devrimcinin öyküsünün esrik bir havada verildiği, ekranda ve sahnede aynı anda akan görüntülerin kafayı karıştırabildiği, Rizgar’ın annesinin ve gerilla arkadaşın hikâyesinin eklektik kaldığı, ekrandan duymamız gerekenlerin bir kısmını ve Rizgar’ın repliklerinin bir bölümünü anlamakta zorluk çektiğimiz de doğrudur, evet. Bunlar ‘İz’in parlak bir fikirle yazılmış, özenli bir dramaturji ve reji çalışmasıyla sahnelenmiş bir oyun olmasına mani değil neyse ki. İçinden bir trans çıkaran Okan Urun’a (Sumru Yavrucuk’a rakip olur!) ayrıca dikkat…
9, 16, 18, 20 Mayıs’ta 20.30’da Büyük Hendek Caddesi No 21’deki Galata Perform’da.